Bu bölümde bir karakterimiz sarhoş oluyor ve sıçıp sıvıyor.
Başlamadan tahminler?
•••••
Kurduğum alarm beynimi zonklatmak istercesine durmaksızın çalıyordu. Yani gerçekten durmaksızın. Bip bip bip bile değildi. Sadece sürekli, uzun bir biiiiiiiiip sesiydi. Alarm ayarlarımı değiştirmem lazım sanırım. Telefona on saniyede bir 'bi sus da motor hararet yapmasın' diyesim geldi.
Dün gece yatmadan önce telefonu yatağın yanına bıraktığıma emindim. El yordamıyla bulmaya çalıştım, onun yerine komodine aksesuar niyetine koydukları vazoyu devirdim. Sabahın bu saatinde bu kadar gürültü asla çekilecek gibi değildi gerçekten. Daha uzuvlarımı kontrol edip alarmı kapatamamıştım bile.
İstemsizce gözlerimi açıp bakışlarımı Arda'ya çevirdim. Uyanmıştı. En ufak ses onu uyandırırdı. Yatağında oturuyordu. Kaşlarını çatmıştı. Yeşilleri ışık vurunca parlıyordu. Gözlerini telefonuma dikmişti. Şu an hayatta en nefret ettiği şey oydu sanırım. Suratıma özür diler gibi bir bakış yerleşti fakat aklıma gelen haince fikir bunu değiştirdi. Onun yerine telefonu aramayı bıraktım, sırıttım ve arkamı döndüm. Ben her ne kadar gıcık olsam da sonsuza kadar bu gürültüyle yaşayabilirdim. Uyuyabilirdim bile. Arda rahatsız olmuştu bir kere, o kapatacaktı alarmı.
Dediğim gibi de oldu. Sadece bir dakika kadar süren acınası bir inat sonunda dayanamayan Arda pes edip alarmı kapattı. Bu bir dakikayı ben de iyice uyanmak için kullandım. Polonya'da olduğumuz süre içinde uyku düzenimin içine sıçmıştım gerçekten. Neyse ki yarın Almanya'ya yola çıkıyorduk. Bugün bir günlük molamız vardı. Aklımdan geçen tek şey ne kadar bu günü Barış'la geçirmek istediğimdi.
Arda Real Madrid'e gittiğinden beri makarnaya benzemeyi bırakan kollarıyla örtüyü üstümden çekip yere attı. "Madem kendin kalkmayacaktın, neden beni bu saatte uyandırdın?"
"Azıcık sabırlı ol Ardacığım. Kalkıyorum işte." Onu sinir ettiğine emin olduğum yavaş yavaş hareketlerle ayaklandım. Valizimin içinden bir eşofmanla rastgele bir tişört bulup üstüme geçirdim. Arda yazlık bir şort giymişti. Milyon tane getirmiş olmalıydı, onu her gördüğümde üzerinde başka vardı çünkü. İhtiyacım olabilecek tek şeyler telefonum ve karttı. Onları cebime atıp bir centilmen gibi Arda'ya kapıyı açtım.
Duvardaki saat 5.12'yi gösterirken odadan çıktık. Ve tabiki ilk uyandığındaki huysuzluğunu üstünden atınca Arda beş yaşında bir çocuğun buz dondurma almasına izin verildiğindeki hali gibi neşeliydi. "Şimdi aşağı inince bir plan, bir taktik falan var mı?"
"Elimize bir gazete alıyoruz, iki delik kesiyoruz. Onu da göz olarak kullanıyoruz." Neşesine rağmen 'ciddiyetime' pis pis baktı. Daha fazla basınca daha hızlı geldiğini bildiğim için asansör düğmesine işkenceme başladım. "Taktik maktik yok. Bam bam bam."
"Şaka yapma ya, gerçekten soruyorum." Arda isyan etti.
"Ben de gerçekten cevap veriyorum. Lobiye gidicez, bir koltuğa oturucaz, gelip geçen herkesi gözetliycez."
Benden önce binip sıfıra bastı. "Hiç röntgenci gibi değil yani."
"Aynen, alakası yok." Bir saniye suratına bakınca dalga geçtiğini fark ettim. "Ciddiyim Arda. Röntgenci gibi falan değil. Stalker gibi. Kendimde de gizlice takipçilik yapma hakkını görüyorum. Bu noktada suç değil misilleme yapmak sayılır."
"Ben takipçin olsam seni aşağıda görünce içeri girmezdim."
"Filmlerdeki gibi sütunun yanından kafamızı uzatır oradan gözetleriz."
ŞİMDİ OKUDUĞUN
Limon Ve Vanilya (Ferdi x Barış Alper)
أدب الهواةAklımı anlayamadığım şekillerde karıştırsa da Barış'ın varlığı mıydı beni bu kadar iyi hissettiren? Güçlü gövdesinin benim duş kabinime çarpmasıyla düşüncelerinden koptum. "Orada 31 çekiyorsan haber ver. Ya kalkıp gideyim, ya yardım edeyim." Piysada...