Barış uykusunda derin derin soluk alıp verdikçe yastık olarak kullandığım göğsü başımın altında inip kalkıyordu. Vücudumun altından dolanıp sırtımda yerini bulmuş eli beni olduğum yere sabitlemişti. Bir kolum, bir bacağım ve başım gövdesinin üzerinde olduğu için tamamen üstünde yatıyorum sayılırdı bana sorarsanız. On, on beş dakikadır uyanıktım aslında ama Barış o kadar huzurla uyuyordu ki hareket etmeyi zaten gözden çıkarmıştım, nefes alırken bile şüphe ediyordum.
Hafifçe mırıldanarak sırtımdaki kolunu, sanki mümkünmüş gibi biraz daha sıkılaştırdı. Kaburgalarım ciğerlerimi delmesin diye elimden geldiğince sessiz ve yavaş bir şekilde kendimi tekrar rahat bir pozisyona sokmaya çalıştım. Uzuvlarım çıplak teninde kıpırdadıkça aklımın bir köşesinde dün gece canlanıyordu. Bir an sarı buklelerinin parmaklarımın arasında bıraktığı hissi tekrar yaşar gibi oldum.
Gözlerimi kaldırıp suratına baktım. Sadece... Güzeldi.
Bir anda yükselen alarm sesi onun da mırıldanarak uyanmasına sebep oldu. Gözlerini açmadı, sadece beni tamamen üstüne çekti. Ben de izin verdim. Fısıldadığı için söylediği zor anlaşılarak konuştu. "Şunu kapatsana."
Dirseklerimin üzerinde yükselip komodine baktım ama telefonu orada değildi. Sesi takip etmeye çalıştım ama aklıma telefonun pantolonumun cebinde olduğu geldi, ve pantolon da yatağın ucunda bir yerlerde olmalıydı. Dün gece bırakıldığı yerde titreyen pantolonu görmek için biraz daha yükseldim ama görüş açımın dışında kalıyordu. Benim alarm sesime bir de Barış'ınki eklenince Barış bir kere daha şikayet etti. "Ya Ferdi şunları kapatır mısın artık?"
"Kapatmamı istiyosan böyle hapsetmemen lazım." Kollarının arasında kıpırdandım.
Gözlerini yavaş yavaş açtı. 40 saniye önce tamamen göğsünün üzerine çektiği gövdeme göz attı ve belimi bacaklarının arasına yerleştirdi. "O zaman bırak çalsınlar."
Kafasını kaldırdı, yumuşak dudaklarıyla benimkileri yakaladı ve tekrar yastığa yerleşti. Sırtımda gezen ellerinden birini gittikçe uzayan saçlarımın suratına düşmesini engellemek için kıvırcıklarımdan geçirdi. Dudaklarımız dans eder gibi hafif bir öpücüğün içinde kaybolmuştu. O sırada alarmlardan biri aralıksız çalarken sustuğunu fark etmediğimiz diğeri tekrar çalmaya başladı.
Barış parmaklarının arasına dolanmış buklelerimi bırakıp kendi saçının kazıtılmış kısımlarına düşmesine izin verdi. Yumuşak öpücüğümüzü dudaklarını çekerek sonlandırdı. "Geceyi benim yatağımda geçirmenin en güzel yanı ne biliyor musun, senin dışında yani?"
Kafamı iki yana salladım. Ben hareket ettikçe bir iki tutam saç daha döküldü. Barış tenini gıdıklayan kıvırcıklar karşısında gülümsedi. "Yatağım tüm gün senin gibi kokacak, ve senin kokuna uyanmak gerçekten paha biçilemez bir şey."
Söylediği karşısında utanarak, belki de yanaklarımın hafifçe kızarmasına izin vererek cevapladım. "Benim bir kokum mu var?"
"Tabii, kadın şampuanın çok güzel kokuyor. Ama ne olduğunu bir türlü çözemiyorum. Kutunun üstü de Rusça mı ne?"
"Bulgarca." Burnumu onunkine hafifçe değdirdim. "Ayrıca unisex diyorum."
Alaycı sesiyle cevapladı. "Sen öyle diyorsan öyledir."
"Ben gidip şunu durdurmaya gidiyorum." Biri parça parça, diğeri aralıksız çalan iki alarmı kapatmak için kalkmaya çalışan vücudumu bir kez daha kollarının arasında sıkıştırdı.
"Zorunda mısın?" Tatlı tatlı gülümsedi.
Bedenimi üstünden çekip yuvarlanarak yatağa düştüm. "İstersen başkaları duyup bizim için durdurana kadar böyle kalabiliriz."
ŞİMDİ OKUDUĞUN
Limon Ve Vanilya (Ferdi x Barış Alper)
FanfictionAklımı anlayamadığım şekillerde karıştırsa da Barış'ın varlığı mıydı beni bu kadar iyi hissettiren? Güçlü gövdesinin benim duş kabinime çarpmasıyla düşüncelerinden koptum. "Orada 31 çekiyorsan haber ver. Ya kalkıp gideyim, ya yardım edeyim." Piysada...