Ölüm

57 19 138
                                    

Gözlerimi zorlukla araladım. Burnuma dolan keskin koku beni rahatsız ederken etrafımı bulanık görüyorum. Gözlerimi kapatıp tekrar açtım. Görüntü netleşti. Bir odadayım. Buraya nasıl geldiğimi düşünürken aklıma gelenlerle durgunlaştım. Hastanedeyim.

Gözlerimi kolumdaki seruma çevirdim. Ne kadar kaldığına bakmak için başımı kaldırdığımda başım döndü. Başımı yastığa yatırıp gözlerimi sıkıca kapattım hemen. Ben kendimi bu denli zor durumda hissetmemiştim. Hastayım ben.

Kapı açılma sesiyle gözlerimi araladım. Derya Bey içeriye girdi. Elim başıma uzandı. Başım kapalı, çok şükür. Sandalye çekip yanıma oturdu. Kaç dakikadır yatıyorum burada acaba? Derya Bey evine gitmemiş daha.

"Kendini nasıl hissediyorsun?"

"Fena değil." dedim durgunca. "Saat kaç acaba? Mesai saatim başladı mı? Kalkmam lazım."

"Bugün çalışmıyorsun." dedi ciddiyetle. Durakladım. Gözlerim elindeki dosyaya kaydığında tekrar sesini duydum. "Kan değerlerin düşük çıkmış. Birkaç test daha yapacağız."

"Ben istemiyorum test falan. Kalkmak istiyorum. Kahvaltı yapmadım. Ondandır. İşim var benim. Yeni atandım. Olmaz-"

"Deniz serumun bitene kadar yataktan kalkmayacaksın. Sonra istersen hava almak için dışarı çıkabiliriz. Eve de gidebiliriz. Ama bugün çalışmıyorsun. Testler yapıldıktan sonra hastalığını öğreneceğiz."

Ev mi?

Onun evinde kaldığım günler geldi aklıma. İki yabancı olsak da aile sıcaklığı hissediyordum. Kendi mutfağım gibi yemek pişiyordum. Hatta onu mutfaktan kovuyordum. Temizlik de yapmışlığım var. Karşı komşu yaşlı teyze bizi evli sanıyordu. Evcilik oyunu oynuyorduk sanki. Yaşlı teyzeden azar işitiyordu. Neden her şey oluyormuş gibi ilerliyor? Sanki her geçen gün ölüyormuşum gibi...

"Neden ağlıyorsun?"

"Ciddi bir şey var değil mi?" dedim yaşaran gözlerimle. Ayağa kalktı telaşla. Başımı yana yatırıp ağlamaya başladım. Diğer tarafıma geçti. Benimle göz teması kurmak için eğildi. Sadece ağlıyorum.

"Kesin belli olan bir şey yok, Deniz. Ağlama lütfen. Bak, ben yanındayım. Aileni, yakınlarını, sevdiklerini çağırabilirim. Nasıl, kimle mutlu olursan-"

"Benim kimsem yok!" dedim ağlayışlarım arasından. "Tek başınayım ben. Ölünce benim arkamdan ağlayacak biri bile yok!"

"Gözlerime bak Deniz!" diye bağırdı. Bulanık görüyorum onu. Ağlayışlarım dinmiyor. Üzerimdeki çarşafı kavradığında tedirgin olurken ıslak yanaklarımı sildi çarşafın ucuyla. Tebime temas etmedi hiç. Gözlerimi yeşil gözlerine diktim. Parlak duruyordu, hüzünlüydü bakışları. Gözlerini gözlerime çevirdiğinde yutkundum. Ağlamam şiddetlenmesin diye dudaklarımı ısırıyorum.  "Yanındayım. İyileşeceksin inşallah."

"Neyim var benim? Neyden şüpheleniyorsunuz?"

Gözlerini kaçırdı. "Kan hastalığı..." dedi sakince. Gözlerini gözlerime çevirdi tekrar. "Bir çeşit kanser. Testler yapılacak. Kesin belli değil. Doktor arkadaşımla görüştüm. Öyle söyledi. Sen dinlen."

Yerinden doğrulup kalktığında dudaklarımı araladım. "Sizin bir yakınınız var mı?" dediğimde bir şey demedi. Dolan gözlerimle gülümsedim. Yanağımdan hızla yaş süzüldü. "Beni iyi anlıyorsunuz."

___

"Sevil'i gördün mü?"

Serumumu çıkarmak için yılışık hemşir geldi odaya. Serumu çıkardı. "Hayır. İzinli bugün." deyip bana döndü. Bakışları beni rahatsız ederken kaşlarımı çattım. "Babaannesi ölmüş. Hemşireler konuşuyorlardı kendi aralarında."

Derya deniz misali Hikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin