Beklettiğim için özür dilerim ama cidden başımda çok şey var, bir yandan da kitabı bitirmeye hazır değilim herhalde. İşte yeni bölüm...
•••••
Alık alık çevreye bakan Barış'a seslendim. "Hadi gel diyorum, yoksa güvenmiyor musun sen bana?"
"Ne alakası var Ferdi de..." Suratına çarpan, sazlığa benzeyen uzun çalıların arasında kendine yol açtı ve yanıma geldi. "...nereye gittimizi merak ediyorum sadece. Bir de senin burayı nerden bulduğunu tabiki."
"Sen gel diyoruuuum." Avcumu ona uzattım, birkaç adımda yanıma geldi ve yakaladı.
İki saniyede bir bacağına batan dikenlere küfretmeye devam ediyordu. Sövme seansı bitince tekrar bana odaklandı. "Cenk bir yanda, Mete bir yanda, Twitter'da gündemdeyiz, götümüz alev alacak." Zaten tuttuğu elimden çekerek durmamı ve ona dönmemi sağladı. "Sen hâlâ beni ormanın derinliklerine götürüp sikme peşindesin."
Suratındaki sırıtmaya gülerek karşılık verdim. Elini bırakmadan geri yürüdüm ve bedenimi çevremdeki ağaçlardan birine dayadım. "İznim yok mu?"
"Zamanlaman her zamanki gibi korkunç ama..." Ön kolunu ağaca, başımın üstüne yasladı. Yavaşça boynuma eğildi. Kulağımın hemen altında diliyle bir çizgi çizip vücudumdaki bütün tüyleri diken diken etti. Nefesini derimde hissettiğimden emin olarak fısıldadı. "Beni sikişle korkutamazsın."
Sevgilim ne kadar da romantik...
Her ne kadar etkilenmiş olsam da Barış'ın zayıf noktalarını da öğreniyordum artık. Neyin hoşuna gittiğini anlamaya başlamıştım. Elimi saçına geçirdim. Yavaşça, okşaya okşaya ensesine kadar indirdim. "Ne dersin, yarışalım mı?"
Açıklama bekler gibi kaşlarını kaldırdı. "Sikişle korkutabilir miyim, yarışalım mı?"
"Kazanacağını düşünmen çok tatlı." Boynumdan geri çekilip alnını benimkine yasladı. Göz göze olduğumuz her an beni mutlu ediyordu ama meydan okurcasına gülümseyince daha da mutlu ediyordu. "Ama beni kaçırmadan önce nereye gittiğimizi söylemen lazım."
"Hiçbir yere gidiyoruz." Barış'ın bedeniyle ağacın arasından kayarak çıkıp tekrar yürümeye başladım.
"Hiçbir yere gitmiyoruz mu demek istedin? Burada böyle duracak mıyız yani?" cevabını verse de peşimden geliyordu.
Gürleşen su sesine karşı daha yüksek sesle konuştum. "Hayır, hiçbir yere gidiyoruz."
Arkamdan tek nefeste gülüp muhtemelen göz devirdi. "Pekiiii, bu hiçbir yeri nasıl buldun bakalım?"
Küçük bir çocuğa masal anlatır gibi yavaş yavaş konuşmaya başladım. "Bir zamanlar Ferdi isimli bir futbolcu varmış. Yine bir gün antrenmandan çıkmış, yorgun ve birileri canını sıkmışken otelin dışına doğru öylesine yürüyümeye başlamış."
"Kendinden üçüncü şahıs gibi bahsettikçe senden daha az hoşlanıyorum Ferdi." Tekrar ağaçların arasındaki yüksek çalıları kenara çekerek kendime bir patika açtım, Barış da peşimden geldi.
"İyi be." Kaşlarımı çattım. Suratımda oluşan ifadeye kahkaha atınca elimdeki çalılardan birinin dalını bıraktım, Barış refleksleri sayesinde yüzüne doğru gelen kalın, kılçıklı daldan uzaklaşmak için hemen kendini bir adım geri attı. Attığı gibi de başını arkasında olduğunu fark etmediği ağaca çarptı. Bu sefer ben kahkaha atmaya başladım.
Sarı saçlarının arasından kafasını ovuşladı. "Neye gülüyorsun be?"
"El yapımı karma." Barış'ın yine göz devirmesi ve benim yönüme gönderdiği orta parmakla kahkaham sönmeye başlayınca hikayeme devam ettim. "Neyse işte bu tarafa doğru yürüyüşe çıkmıştım. Otelin parkı bitip ağaçlar başlayınca geri dönecektim ama sazların arasından azıcık bakınca su yolu hemen görünüyor. Ben de şöyle düşündüm; suyu takip ederek gidersem kaybolmam zaten, şu yol nereye çıkıyormuş bi bakıyım."
ŞİMDİ OKUDUĞUN
Limon Ve Vanilya (Ferdi x Barış Alper)
Hayran KurguAklımı anlayamadığım şekillerde karıştırsa da Barış'ın varlığı mıydı beni bu kadar iyi hissettiren? Güçlü gövdesinin benim duş kabinime çarpmasıyla düşüncelerinden koptum. "Orada 31 çekiyorsan haber ver. Ya kalkıp gideyim, ya yardım edeyim." Piysada...