--
iyi geceler acımız devam ediyor dostlar kusura bakmayın.
--
Arabanın içinde ölüm sessizliği hâkimdi. Motorun hafif mırıltısı dışında hiçbir ses yoktu. Ne konuşma, ne hıçkırık, ne de derin bir nefes... Herkes bir hayalete dönüşmüştü adeta. Simge'nin ölümü, omuzlarına ağır bir yük gibi çökmüştü. Aracın içinde yankılanan tek şey, boğucu bir hüzün ve çaresizlikti. Hande ön koltukta, ellerini dizlerinin üzerinde kavuşturmuş, boş bir bakışla ön cama bakıyordu. Gözleri sanki bir noktaya kilitlenmişti ama gördüğü hiçbir şey yok gibiydi. İçinde bir fırtına kopuyordu, ama dışarıya yansımayan sessiz bir kaostu bu.
Kenan, hâlâ arkada, sessizce oturmuş, elleriyle yüzünü kapatıyordu. Gözlerinde yaşlar kurumuştu, ama yüreğindeki acı dinmek bilmiyordu. Hakan, direksiyonda gözlerini yoldan ayırmadan sürmeye devam etti. O da kelimeleri kaybetmişti. Sessizlik, herkesi bir mezara kilitlemiş gibi içine çekmişti.
Her şey o kadar ağır geliyordu ki, zaman sanki donmuştu. Hiçbiri yaşadığı bu kabustan uyanacak gibi değildi. Araba, dış dünyayla bağlarını koparmış bir mezar sessizliğinde ilerliyordu. Hande'nin zihninde Simge'nin gülüşü yankılanıyordu, ama bu kez o sıcak kahkahalar yerine, derin bir keder ve boşluk bırakmıştı.
Fakat bu kasvetli sessizlik, aniden bozuldu. Dikiz aynasından bir hareket fark eden Hakan, gözlerini yoldan ayırmadan hızlıca arka aynaya baktı. Gözleri kısılmış, bakışları kararlıydı. Yüreğinde bir sıkıntı oluştu; az önce kaçmayı başardıkları milis grubu tekrar peşlerindeydi.
Hande, Hakan'ın gergin bakışlarını fark etti.
"Neler oluyor?"
"Arkamızdalar,"
Hızla aynayı tekrar kontrol etti. Milis grubuna ait araçlar, toz bulutları arasında beliriyordu. Önce uzaklardı, ama giderek yaklaşıyorlardı.
Kenan da hemen irkildi, başını kaldırıp arka cama baktı. Kalbi hızla atmaya başladı. Hakan, gaza daha fazla bastı, ama yollar yine engebeli ve tehlikeliydi.
Hande, soğukkanlılığını korumaya çalışarak bir an için derin bir nefes aldı.
"Buradan kurtulmalıyız,"
Ancak işler baştan ters gitmişti ve düzelecek gibi görünmüyordu.
--
Hakan, arabanın gaza ne kadar basarsa bassın, milislerin araçlarının onları hızla yakaladığını fark etti. Motorun inlemesi, yoldaki toz bulutları ve yükselen kalp atışları arasında, arka camdan hızla yaklaşan silahlı araçların ışıkları görülmeye başlamıştı. Hande, bu kaçışın sonunun iyi olmadığını anlayarak gerilmişti.
"Çok yaklaştılar!" diye bağırdı Kenan, sesi korku doluydu.
Hakan, direksiyonu daha da sıkı kavrayarak yolu gözden ayırmadan cevap verdi.
"Hızlandığım kadar hızlandım ama bu yollarda daha fazla gidemem!"
Aniden, önlerinde patlayan bir el freni sesiyle birlikte milislerin araçları yollarını kesti. Hakan anında durmak zorunda kaldı. Lastiklerin toprak üzerinde kayması, gıcırtılar ve durdukları anda çevrelerini hızla kuşatan silahlı adamların sesi arabanın içinde yankılandı.
"İn aşağı!" diye bağırdı adamlardan biri, silahını doğrultarak.
Hande, Hakan ve Kenan hızlıca araçtan indiler. Hande, ellerini yukarı kaldırarak basın olduklarını söylemeye başladı, sesi titremeyen bir kararlılıkla.
ŞİMDİ OKUDUĞUN
Köz
Fanfiction...Parmakları istemsizce deklanşöre basmış, gözleri o ana kilitlenmişti. İçinde bir çığlık yükseliyor, dudaklarından dökülmüyordu. Sanki boğazında bir yumru vardı ne bağırabiliyor ne de harekete geçebiliyordu.