Hande'nin uzun süre ortadan kaybolmasından sonra içini kemiren endişeyle İlkin ona gitmeye karar verdi. Zihni, "Acaba bir şey mi oldu?" sorusuyla meşguldü. Hande'yi böylesine ortadan kaybolmuş halde bırakmak, onun içini rahat ettirmiyordu. Kapıyı çaldı, ama cevap gelmedi. Anahtarını çıkartıp kapıyı açtı ve Hande'nin dairesine adım attığı anda karşılaştığı manzara, içinde derin bir huzursuzluk dalgası yarattı.
Ev darmadağındı. Salon, sanki içinden bir fırtına geçmiş gibiydi. Eşyalar dağınık, masa üzeri boş kahve fincanlarıyla doluydu. Yerdeki kanlı bandajlar ise İlkini duraksattı. Hande'nin eline sardığı bandajların çoğu çıkarılmış, kenarda gelişigüzel bırakılmıştı. Bandajların üzerindeki kurumuş kan lekeleri, İlkini dehşete düşürdü. Hızla salona göz gezdirdiğinde, masanın üzerindeki kağıtların, kitapların ve düzensiz yığılmış notların karmaşası, zihnindeki kaygıyı artırdı. Kendi kendine mırıldandı.
"Hande, ne yapıyorsun sen?"
İçeriden bir ses duyduğunu sandı. Adımları daha da hızlandı. O sırada evde, Hande'nin varlığını bile unutturacak bir sessizlik vardı. Çalışma odasının kapısına doğru yürürken, kapının hafif aralık olduğunu fark etti. İçeriye başını uzattığında, Hande'yi masada yığılmış bir şekilde buldu. Ekranda hala yavaşça değişen savaş fotoğrafları, odanın karanlığına karışıyordu. Masanın üzeri, her zamanki gibi belgeler, defterler, fotoğraflar ve dağınık kağıtlarla doluydu. Hande'nin başı masaya dayanmış, kağıtların arasında derin bir uykuya dalmıştı.
İlkin, kalbinin sıkıştığını hissetti. Onu böyle hareketsiz görünce, içinden yükselen paniği kontrol etmekte zorlandı.
"Ya kendine bir şey yaptıysa?"
Düşüncesi zihninde yankılanıyordu. Bir an için, masanın üzerinde duran kanlı bandajları ve etraftaki kaotik ortamı görüp, Hande'nin kendine zarar verdiğini düşündü. Hızla yanına gidip ona dokunmaya çalıştı. Titrek elleriyle Hande'nin omzuna hafifçe vurdu.
"Hande, Hande! Ne yapıyorsun? Uyan, lütfen!"
Hande, ani bir hareketle sıçradı. Gözleri bir anda açıldı, panik içinde neler olduğunu anlamaya çalışarak hızlıca doğruldu. Masanın üzerindeki kağıtlar ve kalemler sağa sola savruldu. Derin bir nefes aldı, kafasını toparlamaya çalışırken bir anda odadaki varlığı fark etti. İlkin'in endişeli yüzüyle karşılaşınca, o anki şaşkınlık yerini öfkeye bıraktı.
"Ne yapıyorsun kızım?!"
Hande'nin sesi yüksek çıkmıştı. Sanki savunma mekanizması devreye girmiş gibi sert bir tepki vermişti. İki gündür uykusuz ve bitkin olduğu için sinirleri gerilmişti. Bu beklenmedik çıkış, odadaki havayı bir anda gerdi. İlkin, Hande'nin bu kadar öfkeli bir şekilde uyanacağını tahmin etmemişti. Birkaç adım geri çekildi ama onu sakinleştirmek için tekrar yaklaştı.
"Hande, sakin ol lütfen. Sadece iyi olup olmadığını kontrol etmek için geldim. Ev darmadağın, seni böyle görünce endişelendim. Kendine zarar mı verdin diye korktum!"
İlkin, gözleri Hande'nin bandajlı eline doğru kayarken. Sesindeki kaygı ve sevgi dolu ton, Hande'yi bir an olsun duraklattı. Ancak Hande, henüz bu ani uyanıştan toparlanamamıştı. Onun söylenenleri sindirmesi birkaç saniye aldı. Gözleri, masadaki karışıklığı fark etti ve yavaşça İlkin'in endişeli yüzüne baktı. Son iki gündür tamamen işine odaklandığı için, etrafındaki her şeyden kopmuş haldeydi. İlkin'in bu hali ona bir anlığına gerçekliğe geri dönmesi gerektiğini hatırlatmıştı. Sesi birden yumuşadı.
"Özür dilerim, sadece... Biraz fazla dalmışım sanırım."
İlkin, bir süre sessiz kaldı. O da Hande'nin bu yumuşamasına şaşırmıştı. Tekrar bir adım attı ve nazikçe sordu.
![](https://img.wattpad.com/cover/376890162-288-k833083.jpg)
ŞİMDİ OKUDUĞUN
Köz
Fanfic...Parmakları istemsizce deklanşöre basmış, gözleri o ana kilitlenmişti. İçinde bir çığlık yükseliyor, dudaklarından dökülmüyordu. Sanki boğazında bir yumru vardı ne bağırabiliyor ne de harekete geçebiliyordu.