Hande, hastane odasında gözlerini açtı. Nerede olduğunu bir an kavrayamadı, fakat birkaç saniye sonra fark ettiğinde, zihnindeki tek düşünce Simge oldu. Yatağının başucunda oturan Hakan, onun uyandığını görünce rahatlamış bir şekilde konuştu.
"Hande, uyandın çok şükür be!"
"Simge nerede?"
"Hande... Hatırlamıyor musun?"
"Hatırlıyorum Hakan,"
"Ne zaman?"
"Bugün öğlen..."
Hande bir an sustu, gözlerinde derin bir kararlılık vardı. Birden diğer kolundaki serumu çekmeye başladı.
"Hande ne yapıyorsun?"
"Simge'ye bende veda edeceğim,"
Hakan hızlıca ayağa kalktı, Hande'nin kolunu tutmaya çalıştı.
"Yeter artık, Hande! Dur, yapma!"
Fakat Hande dinlemiyordu, elleri titreyerek üzerindeki kabloları ve cihazları çıkarıyordu. Hakan, daha sert bir şekilde kolundan tuttu.
"Dur dedim sana!"
"Ne yapıyorsun?"
"Bu halde nereye gidiyorsun?"
"Simge'ye gitmek zorundayım!"
Hande, zorla ayağa kalkarken. Ancak bir adım atar atmaz başı döndü, sendeledi. Hakan onu kolundan yakaladı, tekrar yatağa oturttu.
"Yeter be, kızım! Yeter artık!"
"Ne inatçısın ya! Otur şuraya, ben getiririm kıyafetlerini, ama şimdi yapma bunu!"
Hande, gözyaşlarına boğulmuş halde Hakan'a baktı, hem yorgun hem de inatçıydı, ama o an ne kadar güçsüz olduğunu fark etti. Yavaşça başını eğdi, direnci kırılmış gibiydi.
--
Kolundaki sargı ve askı, savaşın ve yaşadığı dehşetin izlerini taşıyordu. Başında küçük bir bandaj vardı, ama bedenindeki acı, ruhundaki kadar derin değildi. Bugün, dostu Simge'ye veda etmek için buradaydı. Acı, boğazında düğümlenmişti, ama güçlü olmak zorundaydı. Simge'nin tabutunun başında, kederli bir kalabalık toplanmıştı. Tabut, çiçeklerle örtülüydü; beyaz güller ve karanfillerle bezenmişti, tıpkı Simge'nin zarif ruhu gibi.
Berkay, tabuta sarılmış hıçkırıklarla ağlıyordu. Dünyası yıkılmış gibiydi. Hande, onu böyle görmek istemezdi ama yapabileceği tek şey, yanında olmak ve onu teselli etmekti. Derin bir nefes alarak Berkay'ın yanına yürüdü.
"Berkay..."
Berkay, gözyaşları içinde ona baktı. Hande onun yanında durdu, yavaşça ona sarıldı. Berkay'ın omzuna elini koydu ve gözleri dolmuş bir şekilde fısıldadı.
"Simge gitti hande...O, gitti..."
"Seni anlıyorum..."
"Acını biliyorum, ama Simge hep seninle olacak. Bunu unutma."
Berkay, Hande'nin sarılışında bir an rahatladı ama acısı hâlâ taptazeydi.
"Onsuz ne yapacağım, Hande?
"O benim her şeyimdi... Hayatım..."
Hande, boynundaki kolyeye uzandı. Simge'nin vefat ettiği an, elindeki alyansı ona vermişti. Onu saklamıştı, ama şimdi geri vermenin zamanı gelmişti. Kolyeyi boynundan çıkardı, alyansı Berkay'ın eline yerleştirdi. Parmaklarıyla alyansı sıkıca tutarken gözlerine baktı.
![](https://img.wattpad.com/cover/376890162-288-k833083.jpg)
ŞİMDİ OKUDUĞUN
Köz
Fanfiction...Parmakları istemsizce deklanşöre basmış, gözleri o ana kilitlenmişti. İçinde bir çığlık yükseliyor, dudaklarından dökülmüyordu. Sanki boğazında bir yumru vardı ne bağırabiliyor ne de harekete geçebiliyordu.