12

1 0 0
                                    

FELİX
"Aahh..." Hissettiğin ağrı ile beraber açmıştım gözlerimi, revirdeydim ve elime serum takılmıştı.

Ben sadece merdivenlerden düşmüştüm, bunun için seruma gerek var mıydı ki?

İçeri biraz kilolu, orta yaşlı bir kadın girdi ve bir anne edası ile ellerini beline yerleştirerek baktı bana.

"Ah be oğlum, yemekhane var oradaki yemekleri beğenmezseniz dışarıdan almak için akşam on bire kadar da vaktiniz var. Neden kendini aç bırakıyorsun? Vitaminsiz kalmışsın be çocuğum..."

"Vitaminsiz mi?"

İnkar etmek istercesine en son ne zaman yemek yediğimi hatırlamaya çalıştım ancak sanırım haklıydı, üç gündür hiçbir şey yememiştim.

Kadın yanıma geldi, tansiyon aletini koluma yerleştirdikten sonra düğmesine basmasıyla bir yandan pulseoksimetreyi de parmağıma taktı ve bu ölçümler yapılırken alnımdan vücut sıcaklığımı ölçtü.

Değerleri yanındaki bir deftere kaydettikten sonra tekrar döndü bana. "Ben birazdan gelir serumunu çıkartırım, sende iyice dinlen. He mi guzum?"

Başımı evet anlamında sallamakla yetindim, sebebini bilmesemde gülümsemek gelmiyordu içimden. Bütün yüz kaslarım aşırı gevşemişti sanki kasılamayacakmış gibi.

O birazdan odadan çıkmıştı ki bende uykusuzluğum etkisi ile son bir defa seruma baktım, gerçi serum desemde bu plazma olmalıydı çünkü rengi sarıydı. Neyse ne...

Şuan tek istediğim uyumak...

...

"Tamam anne ben birazdan geliyorum..."

O dışarıda bulunan merdivenlere yönelmişti; binanın içindeki merdivenlere adımladım, bu soğukta dış taraftan gitmek istemiyordum.

Evimiz beşinci kattaydı, dördüncü kata çıktığımda ise sol tarafımda geniş bir alan vardı ve o alanın sonunda parçalanmış iki pencere...
Cam parçaları arasından içeri giren sarmaşıklar duvarlara doğru yayılmıştı.

Sağ tarafımda kalan kapıya yöneldim, basamaklar burada bitiyordu ancak son basamaklar bu kapının ardında olmalıydı.

Kolu indirerek açtığımda beni karşılayan şey hemen önümdeki masada bir şeyler çizen küçük kız çocuğuydu, tüm renkli materyallerin arasından siyahı seçmişti ve bu renkle resmini şekillendiriyordu.

"Hoşgeldin..." Hemen arka tarafta mutfağa giden kısımdan gelmişti bu ses, siyah saçlı ince bir kadın bana söylemişti bunu...

Bizim böyle bir komşumuz var mıydı?

"Ne oldu? Korkmuş gibisin yoksa saçma efsaneleri mi duydun?"

Saçma efsane... Evet bu katın musallatlı olduğu ve gelenlerin içeride şey gördüğü söyleniyordu...

Şey...

Anne ve kız...

Hemen uzak taraftaki duvara baktığımda ise iki üçgenden oluşan sembolü farkettim, kırmızı renk bir boya ile düz üçgen ve üzerine ters üçgen çizilmesinin yanında boşluklara başka dilde bir şeyler yazılmıştı.

Annesinin bana baktığını biliyordum, bir bahane ile gitmem lazımdı ve bunun içinde onun insan olmadığını bildiğimi belli etmemeliydim.

"Evet evet, saçma bir efsane... İnsanlar hikayeler uydurmaya bayılırlar sonuçta."

Söylediklerimden sonra kadın bakışları üzerimdeyken tekrar mutfağa ilerlediğinde veda etme fırsatını bularak sevindim. "Ben de artık gideyim, saat geç oldu."

Lanet /HYUNLİXHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin