15

1 0 0
                                    

FELİX
"B-ben..."

"Sen ne?" dedi sorgular ifadesi ile. Şuan nedenini merak ediyordu ama ben onun beni koruyup koruyamayacağının hesabını yapma derdindeydim, karartının omuzumdaki elinin ağırlığını hissediyordum ancak o bunu göremiyor olsa gerek gayette sakin duruyordu.

"Yoksa..." demesi ile durumu kendisinin anladığını umarak ufakta olsa heyecanlanmıştım ki ellerini beline koyarak tamamladı cümlesini. "Yine geceleri tiktok videoları mı izliyorsun?"

Video mu? Video demişken ben ne zamandır izlemiyordum acaba? O kadar dalgındım ki uygulamalara girmeyi bile unutmuştum.

"Hey!" Beni tekrar tutarak sarsması ile kendime geldim, şu karartıdan kurtulmak için bahanem de vardı şimdi.

"E-e-evet..." Kekeleme rağmen devam ettim. "Biliyorsun işte akımları takip etmeyi seviyorum."

"Ama bunu kendini uykusuz bırakarak yapamazsın!" Bir anda ayaklanarak tek ayağı havada kalacak şekilde masasından destek aldı. "Şimdi video falan yok, çabuk yat uyu!"

"A-ama ben-"
"Hayır dedim Felix. Benim yatağımda uyuyabilirsin hem ben de araştırma yapacaktım, bak yalnız da olmazsın."

Kalbim deli gibi atsada soluklarım normaldi ve şimdi farketmiştim ki o karartının baskısı kaybolmuştu, sahi o ne zaman geçmişti?

"Halen daha çok dalgınsın, hadi uyu." Diğerek beni ittirdiğinde gücüm kalmamışcasına geriye düşmüş ve sırtımı yatakla buluşturmuştum.

Uykum vardı ve kendisi de söylemişti burada olacağını, belki gerçekten de kabus görmezdim.

Görmezdim değil mi?

HYUNJİN
Kapıya vurulduğunu duymamla önce oturuşumu bile bozmadım, belki de gece boyu duyduğum seslerdendir dedim ancak bu duyduklarım gitmiyordu.

Ses giderek artınca dayanamayarak birden ayağa kalktım ancak uykusuzluğunda etkisi ile başım dönünce duvara yaslandım.

Ayaklarımı sürükler gibi ilerleyebildim kapıya, açtığımda ise merdiven tarafından bana bakan Minho'yu farkettim.

Tanrım, bu da hayal olmasın.

"Minho!"

Seslenmem ile gülümseyerek adımlarını hızlandırdı ve yanıma vardı ancak benim koridora çıkacak halim bile yoktu, sarhoşmuşcasına yarı açık gözlerle bakıyordum.

"Hyunjin... Hayırdır, geldiğimi mi hissettin?"

"Hee hissettim, gel; konuşmamız lazım."

"Ne hakkında..."

"Gel işte!" dedim bileğinden tutarak onu içeri doğru çekerken. Güçsüz tutuşuma rağmen engel olmaya çalışmadan telaşlı gibi bir ifade  ile içeri girdiğinde gözlerim dolmaya başlamıştı hemen.

"Minho... Ben kabus gördüm." Hemen ağlamaya başlamıştım ki omuzlarıma koydu ellerini ve dikkatlice baktı gözlerime. "Başka bir şey de oldu mu?"

"Başka..." Şimdiden burnumdan akmaya çalışan gözyaşları yüzünden burnumu çekmişken duyduğum sesler ve görüntüler geldi aklıma. "Ş-şey..." Kuzenimin hemen arkasında duran karartının başını hayır anlamında sallaması ile duraksadım,söylersem bir şey yapabilir miydi?

Ama söylemezsem bu hep devam eder...

"Benden korkmuyor musun?" dediğini duydum fısıltı şeklinde.

"Korkmuyorum çünkü bana hiçbir şey yapamazsın." dediğimde Minho tuhaf bakışlar yolladı bana. "Ne?"

"Minho evet oldu, akşam-" Gelen mide bulantısı ile beraber öğürme refleksi yüzünden anlık cümlem kesilmişti. "Akşam-"

Lanet /HYUNLİXHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin