JİSUNG
Minho tam ağzını açmıştı ki yatağın üzerinde duran bedeni farketmesi ile şaşırmış gibi geriye bir adım attı, kısa bir süre sonra yaklaşıp kulağıma fısıldadı. "Felix neden beni öldürecekmiş gibi bakıyor?""Öldürecek zaten."
"Ne?!" Söylediğime inandığını farketmem ile omuzuna vurdum. "Aish! Uykudan yeni uyandı işte, ondan öyledir."
"Ha, öyle mi? Neyse ben bunun için gelmedim, Hyunjin birden kötüleşti de ben onun yanına -revire- gidiyorum."
"Ona ne oldu?" Bu sefer soruyu soran kuzenimdi, endişeden ziyade sorgular gibi donuktu sesi.
Minho'nun konuşmasına izin vermeden ben seslendim ona. "Hadi gel beraber gidelim, hem dörtlü olarak tekrar bir araya gelememiştik."
Sözlerime karşı çıkmadan hızla yataktan kalkarak yanıma adımlamıştı, bu da tuhaftı çünkü konuşma ihtiyacı dahi duymamıştı.
Neyse...
HYUNJİN
"Hadi bir kaşık yemeyi dene." Güler yüzlü hemşire hanımı kırmak istemeyerek titreyen ellerimle kaşığı tuttum ve bir miktar çorbayı ağızıma aldım."İyi misin?Yine bulanıyor mu?"
Tam hayır anlamında başımı sallayacaktım ki dilime ulaşan tatsız sıvılarla poşet geçirilmiş kovamı önüme çektim, hislerim beni yanıltmamıştı ve çok geçmeden tekrar o acı asidik tadı kusmuştum.
"Yok bu böyle olmayacak, hemen paranteral beslenmeye geçirmeliyiz seni."
Kusmamla beraber havaya açmışcasına kesik ama derin nefesler almaya çalışıyordum, halsiz yorgun bakışlarımı onunkilerle buluşturduğumda hafifçe omuzuma dokundu.
"Hemen doktora haber verip geliyorum."
Başımı evet anlamında sallamaya dahi halim yoktu ki bu nedenle dağılmış saçlarımı dahi toplamıyordum.
Kusmam geçtiğinde masa üzerine bırakılmış şişeye uzandım, su içersem en azından bu acı tat giderdi diye düşündüm ancak bir yudumu almamla almamla çıkarmam bir olmuştu.
İyi halt yedim! Şimdiki tat daha da acı! İyyyyh!
"Şimdi benden korkuyor musun Hyunjin?"
"Hayır!" dedim sesin geldiği yöne kendimden emin bir ifade ile dönerken, bıkmıştım artık bundan.
Ondan korkmaktan ziyade kurtulmak istiyordum ve sanki onu öldürecek kadar gözüm dönmüş gibiydi.
"Seni bir gün öldüreceğim..." dedim ancak siyah teni arasında parlak sarı dişleri ile parlayan gülümsemesini sundu bana.
Başımda hissettiğim saplanır gibi bir ağrı ile beraber çok geçmeden üşümeye başladım, üzerimdeki kazakla daha az önce sıcaklıyordum halbuki.
Alnımdam akan damlalar gözlerime gelince kapattım gözlerimi.
Neyim var benim? Neden soğudu burası? Neden üşümeme rağmen terliyorum? Anne... Anne kurtar beni, anne...
"Anne..."
"Hyunjin! Hyunjin aç gözlerini, bak geldim; benim Minho."
Saçlarımı önümden çeken elleri varla yok arası hissederken araladım ağırlaşmış gözlerimi, kuzenim buradaydı. "Minho... Üşüyorum..."
"Üşüyor musun?" Emin olmak için sormasının hemen ardından alnıma bastırdığı eli ile gözleri kocaman açılırken arkasına döndü. "Felix, hemşireye haber ver!"
ŞİMDİ OKUDUĞUN
Lanet /HYUNLİX
FanfictionJisung ve Felix ikilisi gittikleri terkedilmiş evi araştıracakken Minho ve Hyunjin ile karşılaşır. Ordan çıktıktan sonraki günlerde de yaşanacaklardan habersiz halen daha kurbanlarının kanı duran yeri incelemeye başlarlar. ... "Sonunda ölüm dahi...