Efsun 4

3 0 0
                                    

Oduncu, sirk çadırının önündeki sakallı kız heykeline dikkatle bakıyordu.

Nuri oduncuya sordu: "Heykel hoşuna mı gitti?"

Oduncu: "Hayır, sadece ilginç bir heykel."

Nuri: "Bu heykeli zamanında benim kayınpederim dikmişti buraya."

Oduncu: "Kayınpederin mimar mıydı?"

Nuri: "Evet, hem de çok güzel heykeller yapardı."

Oduncu: "Bu heykeldeki kız kim?"

Nuri: "O kız mı? Eskiden bizim sirkte çalışıyordu. Ailesi onu sirke sattı."

Oduncu: "Niye ki? Bir insan hiç kendi çocuğunu sirke satar mı?"

Nuri: "Sakallı bir kız olarak doğduğu için ailesi de onu sirke sattı işte."

Oduncu: "Bu çok kötü ve korkunç."

Nuri: "Hayatın gerçekleri gibi. Kötü ve korkunç. O sakallı kız bir şekilde sirkten kaçmayı başardı. Kayınpederim de onun şerefine heykel dikti. Biz de burada çürüdük gittik."

Oduncu: "Niye öyle diyorsun ki?"

Nuri: "Öyle olduğu için."

Efsun masanın üstünden bir tarak aldı ve Tombul ablanın saçını taramaya başladı. Tombul gülümsedi: "Şimdiye kadar kimse benim saçımı taramamıştı."

Efsun: "Benim babam her akşam benim saçlarımı tarardı."

Tombul abla gülmeye başladı: "Çok şanslısın. Keşke benim de senin gibi bir babam olsaydı. Benden korkmuyor musun?"

Efsun: "Senden niye korkayım ki?"

Tombul: "Çirkinim, obezim, üç tane göğsüm var. Kusurluyum ve ucubeyim."

Efsun: "Sen çirkin değilsin."

Tombul: "Beni kırmamak için yalan söylediğini biliyorum."

Efsun: "Önemli olan benim ne düşündüğüm değil. Senin kendini nasıl gördüğündür."

Bu sırada oduncu ve Nuri çadırdan içeri girdi. Nuri yine zıplayarak girdi içeri.

Efsun tarağı yere atıp bağırmaya başladı: "Oduncu! Ailemi bulacağına söz vermiştin! Bulsana artık!"

Oduncu da bağırdı: "Ben öyle bir söz vermedim, küçük hanım! Ben çadıra kadar sana eşlik edeceğime söz verdim."

Tombul abla Efsun'a sordu: "Efsun, ailenin nerede olduğunu biliyor musun?"

Efsun: "Bilmiyorum ki. En son benimle beraberdiler. Sonra ortadan kayboldular."

Efsun bu sözleri dedikten sonra ağzından ve burnundan kan akmaya başladı. Dengesini kaybetti ve bayılıp yere düştü. Herkes endişelendi. Oduncu hemen Efsun'a yaklaştı ve yüzüne hafif tokatlar vurarak onu uyandırmaya çalıştı. Oduncu, Tombul ablanın üstüne bağırdı: "Hemen su getir!"

Tombul abla musluktan bir bardak su doldurup oduncuya getirdi. Oduncu suyu Efsun'un yüzüne döktü.

Efsun gözlerini açtı ve dedi: "Ne oluyor?"

Oduncu Efsun'a bakıp dedi: "İyi misin, Efsun? Senin için endişelendik."

Nuri dedi: "Bizim sirkten biraz ileride bir cadı var. Mağaranın içinde yaşıyor. Eğer kızın durumu ciddiyse sizi o cadıya götürebilirim. Cadı herkesi iyileştirebiliyor."

Oduncu: "Hemen gidelim."

Oduncu, Efsun'u kucağına aldı ve Nuri'yle beraber cadının yanına gitmeye başladı. Nuri, onları mağaranın içinde yaşayan cadı Hayri'nin yanına getirdi.

Hayri gelenleri karşıladı ve dedi: "Hayırdır? Sorun ne?"

Oduncu: "Çocuğun ağzı-burnu kanıyor."

Cadı Hayri: "Çocuğu kucağında tutma. Masanın üstüne bırak."

Oduncu, Efsun'u masanın üstüne bıraktı. Hayri, Efsun'u dikkatle inceledi ve dedi: "Kızın durumu iyi değil. Ayakları zehirli sarmaşığa dolaştığı için ağzı ve burnu kanıyor."

Oduncu: "Ne yapmalıyız? Bize onu söyle!"

Cadı Hayri: "Ormanın derinliklerinde yetişen yeşil mantarlardan toplamanız gerek."

Tek ayaklı Nuri: "Harika! Tahta köprüyü geçtikten sonra ormana ulaşabiliriz. O mantarları nerede bulacağımızı biliyorum."

Oduncu: "Aslında bir sorunumuz var."

Tek ayaklı Nuri: "Ne sorunu? Duymadın mı cadıyı?"

Oduncu: "Ben tahta köprüden geçerken köprü kırıldı."

Tek ayaklı Nuri: "Nasıl kırılır? Şaka mı yapıyorsun?"

Oduncu: "Galiba ağırlığıma dayanamadı."

Tek ayaklı Nuri: "Şimdi ne yapacağız?"

Cadı Hayri, Nuri ile oduncu arasındaki tartışmayı bölüp konuştu: "Bir yol daha var. Ama tehlikeli!"

Ucubeler Diyarı: Efsun ile OduncuHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin