Efsun 8

1 0 0
                                    

Efsun oduncuya sarıldı ve dedi: "Yalvarıyorum, oduncu! Babamı tek başıma kurtaramam. Senin yardımına ihtiyacım var. Geri dönelim ve babamı kurtaralım. Lütfen!"

Oduncu: "Hayır, küçük hanım! Dönemeyiz maalesef."

Efsun: "Ama neden?"

Oduncu: "Orası tehlikeli!"

Efsun: "Biliyor musun, oduncu, sen gerçekten de iğrenç bir insansın! Ben de isterdim Alis'in Harikalar Diyarında yaşamayı! Bu iğrenç, sefil, harabe bir dünyada yaşamaktan zevk aldığımı mı sanıyorsun? Annemi gözümün önünde yakarak öldürdüler! Bunun bir çocuk için ne demek olduğunu biliyor musun? Babam hapishanede ve benim elimden hiçbir şey gelmiyor."

Oduncu bağırdı: "Yeter be! Kafam şişti! Konuşmayacaksın artık."

Oduncu Efsun'un kolundan sımsıkı tutarak yürümeye devam etti. Hava sisle dolmuştu. Oduncu etrafı zar zor görüyordu. Oduncu sislerin arasından biraz uzakta bir kulübe gördü ve dedi: "İleride bir kulübe var! Oraya gitmeliyiz."

Efsun artık oduncuyu fikrinden döndüremeyeceğini anlayıp sustu ve onunla birlikte kulübeye doğru yürüdü. Kulübeye ulaştıklarında hiçbiri konuşmadı. Tahta kulübeye girdikten sonra Efsun, kulübenin kapısını kapatacakken oduncu eliyle kapıyı tuttu ve dedi: "Kapıyı kapatma!"

Efsun: "Neden acaba, çok bilmiş? Öğrenebilir miyim?"

Oduncu: "Ani bir tehlike olursa kulübeden çıkabilelim diye."

Efsun: "Nasıl bir tehlike?"

Oduncu: "Ne bileyim işte. Kulübe başımıza yıkılırsa falan."

Efsun elini kapıdan çekti ve dedi: "Tamam be. Ne halin varsa gör."

Kapının sol köşesinde bir ayna vardı. Efsun aynanın karşısına geçti ve kendine baktı. Ten rengi simsiyahtı. Saçları yoktu. Ağzında da bir tane bile diş yoktu. Efsun dedi: "Hamam böceğine benziyorum."

Oduncu: "Hamam böceğine mi benziyorsun?"

Efsun gülmeye başladı: "Baksana! Hamam böceği gibi kapkarayım. Kim bir hamam böceğiyle arkadaş olmak ister ki?"

Oduncu: "Ben bir ucubeydim. Ama sen benimle arkadaş oldun."

♪(๑ᴖ◡ᴖ๑)♪

Efsun:

Ar (G5) tık (A5) gü (A5) cüm (A5) kal (G5) ma (F5) dı (E5)
be (D5) ni (F5) af (E5) fet (D5) o (C5) dun (B4) cu (A4)
Sa (G5) na (A5) za (A5) rar (A5) ver (G5) dim (F5) hep (E5)
be (D5) ni (F5) af (E5) fet (D5) o (C5) dun (B4) cu (A4)

Oduncu:

Ü (G5) zül (A5) me (A5) be (A5), gü (G5) ze (F5) lim (E5),
ben (D5) se (F5) ni (E5) se (D5)vi (C5) yo (B4) rum (A4)
Sen (G5) hep (A5) be (A5)nim (A5) gö (G5) züm (F5) de (E5)
Kü (D5) çük (F5) tat (E5) lı (D5) bir (C5) kız (B4) sın (A4)

Efsun:

Ne (F5) a (E5) nam (D5), ba (C5) bam (B4)
Ne (E5) de (D5) dost (C5) la (B4) rım (A4)
Be (F5) ni (E5) sen (D5) den (C5) baş (B4) ka (C5) se (D5) ven (D5)
Kim (E5) sem (D5) yok (C5) ar (B4) tık (A4)

♪(๑ᴖ◡ᴖ๑)♪

Efsun oduncuya bakıp dedi: "Bak, sana bir şey soracağım ama doğruyu söyleyeceksin. Tamam mı?"

Oduncu: "Tamam, sor."

Efsun: "Ben çirkin miyim?"

Oduncu: "Yeter ama ya!"

Efsun: "Hayır! Söyle! Ben çirkin miyim?!"

Oduncu, Efsun'un karşısında çömeldi ve ellerini onun omzuna koyarak dedi: "Neye göre çirkinsin? Kime göre çirkinsin? Kafanda saç yok diye çirkin mi oluyorsun? Ağzında diş yok diye çirkin mi oluyorsun? Yüzün biraz kırıştı diye çirkin mi oluyorsun? Ten rengin siyah diye çirkin mi oluyorsun? Kafanda saçının olmaması, ağzında dişinin olmaması, ten renginin simsiyah olması veya yüzünde fazla kırış olması seni diğerlerinden çirkin yapmaz. Seni diğerlerinden farklı yapar! Ve evet, çirkinsin."

Efsun: "O zaman neden beni seviyorsun ki?"

Oduncu, parmağını Efsun'un kalbine koyarak dedi: "İşte bunun yüzünden seviyorum."

Efsun gülümsedi. Oduncu da gülümsedi ve ona sarıldı. Efsun da oduncuya sarıldı. Bu an, kapının sağ köşesinde duvardan asılan kablolu telefon çalmaya başladı. Oduncu tedirgin oldu: "Kim arıyor olabilir ki?"

Efsun: "Bizi mi arıyorlar?"

Oduncu: "Bizi neden arasınlar? Bu kulübenin sahibi biz miyiz?"

Efsun: "Haklısın da, ne bileyim."

Oduncu: "Bak, bücür, ikimiz de telefona yaklaşacağız. Ben telefonun desteğini götüreceğim. İkimiz de kulağımızı desteğe yaklaştıracağız. Ne duyacaksak da beraber duyacağız. Tamam mı?"

Efsun: "Tamam, koca ihtiyar."

Oduncu, telefonun desteğini götürdü. Hem oduncu hem de Efsun kulağını desteğe yaklaştırdı. Telefondaki ses dedi: "Oduncu! Nasılsın, eski dostum?"

Oduncu şaşkın bir şekilde dedi: "Ömer?"

Ömer dedi: "Evet, Ömer! O içinde bulunduğunuz kulübe benim kulübem. Mağaradaki cadı da benim için çalışıyordu. Cadı kızı iyileştirdi ama karnını delip içine bomba mantarları da yerleştirdi."

Oduncu: "Bomba mantarları mı? O da ne?"

Ömer: "Bomba mantarlarının ne olduğunu bilmiyor musun? Yeşil renkli mantarlar. O mantarların içinde bomba var. Mantar puf diye patlıyor. Ama mantarın ne zaman patlayacağı belli olmuyor. Belki bir gün sonra, belki bir saat sonra, belki de bir hafta sonra. Mantarı yutan kişinin gözleri sarı renge dönüşürse bil ki mantar patlamaya başlayacak. Bu arada ben dağın başından sizi izleyeceğim. Kulübenin patlamasını izlemek çok zevkli olacak. Bay bay, aptallar."

Ömer bu sözleri söyledikten sonra telefonu kapattı. Oduncu bağırmaya başladı: "Alo! Alo! Kahretsin! Cevap ver!"

Efsun, aynaya taraf döndü ve aynaya bakınca gözlerinin yavaş yavaş sarı renge dönüştüğünü fark etti. Oduncu kapının karşısına geldi ve sordu: "O mantarların zehirli olduğunu biliyor muydun?"

Efsun, oduncuyu kapıdan dışarı itti ve kapıyı kapattı. Oduncu, Efsun'un onu itmesiyle yere düştü. Oduncu ayağa kalkıp kapıya yaklaştığında mantar bombası patladı ve kulübe paramparça oldu. Oduncu patlamanın etkisiyle ikinci kez yere düştü. Oduncu tamamen delirmiş bir şekilde bağırdı: "Hayır, hayır, hayır, hayır! Neden, neden, neden, neden?!"

Oduncu, kulübenin tahtalarını sağa-sola devirerek Efsun'u aramaya başladı. En sonunda Efsun'un kafasını buldu. Oduncu Efsun'un kafasını eline aldı. Efsun gözlerini açtı. Kafası kan içindeydi ve gözlerinden yaş akıyordu. Oduncu, Efsun'a bağırarak sordu: "Efsun! İyi misin, Efsun?!"

Efsun oduncuya bakarak titreyen ses tonuyla dedi: "Canım çok acıyor, oduncu! Dayanamıyorum! Canım çok acıyor."

Efsun'un kafası oduncunun ellerinde patladı. Oduncu, kanlı ellerine bakarak donup kalmıştı.

Ucubeler Diyarı: Efsun ile OduncuHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin