Efsun 7

1 0 0
                                    

Ömer, cebinden çakmağını çıkararak Efsun'a bakıp sordu: "Demek bu kollarını ve bacaklarını bağladığım çöp torbaları senin annenle baban. Öyle mi?"

Efsun sinirle yanıtladı: "Onlar çöp falan değil! Onlar benim ailem! Serbest bırak onları!"

Ömer alaycı bir ses tonuyla, "Çok çirkinsin, biliyor musun? Baban olsam senin yüzüne bakmazdım," dedi.

Bu sözler Efsun'un kalbini derin bir şekilde kırdı. Ömer, askerlerine emir verdi: "Askerler! Benzini Efsun'un annesinin üzerine dökün!"

Askerler, Efsun'un annesini yere yatırdılar ve üzerine benzin döktüler. Efsun, annesinin yanına koşmak istedi fakat oduncu onu kollarıyla tutarak engelledi. Efsun bağırarak, "Bırak beni, hayvan! Eşek herif, bırak beni! Annemi yakacaklar! Bırak!" diyerek oduncuya haykırdı.

Ömer, çakmağını yaktı ve ateşi Efsun'un annesinin üzerine attı. Efsun, annesinin diri diri yanmasını izlerken, annesinin çığlıklarla kıvrandığını gördü.

Askerler, Efsun'un ve oduncunun kollarını bağladılar ve hep beraber Ömer'in hapishanesine doğru yürümeye başladılar. Efsun o kadar çökmüştü ki, yol boyunca ağzını bile açmadı. Sadece kafasını eğerek yürüyordu. Efsun'un babası yol boyu yürürken Efsun'a bakınca onun bu halini görüp çok üzülüyordu. Oduncu, Efsun'a seslendi: "Efsun, konuşsana. Niye susuyorsun?"

Efsun, oduncunun seslenmesine rağmen hiçbir şey söylemiyor, tepki vermiyordu. Ömer, oduncuya taraf döndü ve dedi: "Bu ucube senin arkadaşın mı?"

Oduncu, bağırarak karşılık verdi: "Ona ucube deme!"

Ömer alay ederek dedi: "Yoksa ne yaparsın? Döver misin beni?"

Oduncu, bağlı ellerini sıktı ama bir şey söyleyemedi. Ömer, "Tahmin etmiştim zaten. Hiçbir şey yapamazsın bana," dedi.

Hapishaneye ulaştıklarında, askerler Efsun ile oduncunun kollarını açtılar ve aynı hücreye attılar. Efsun'un babasını ise onların yanındaki hücreye attılar. Efsun, sırtını duvara yaslayarak çömeldi. Oduncu, Efsun'un bu halde olmasına dayanamadı ve yanına geldi. Yanında oturup ona sordu: "Neden bu kadar üzgünsün? Ben seni hep mutlu görmeye alışmıştım."

Efsun oduncuya bakarak alaycı bir şekilde, "Neden üzgün müyüm? Farkında değil misin? Annemi gözümün önünde diri diri yaktılar! Babam yanımızdaki hücrede! Ve elimizden hiçbir şey gelmiyor. Sence neden üzgün olabilirim?" dedi.

Oduncu, "Bak, seni anlıyorum. Öfkeni de anlıyorum," dedi.

Efsun sakinleşerek yanıtladı: "Neyi anlıyorsun? Hala anlamıyorsun. Biz bittik. Ömrümüzün sonuna kadar bu hapishanede çürüyeceğiz."

Oduncu, "Sen öyle san," diye yanıtladı.

Efsun, "Sen bu pisliği nereden tanıyorsun?" diye sordu.

Oduncu, "Sana demiştim, ben kötü biriyim diye. Beni hiç dinlemedin ki," dedi.

Efsun, "Benden önce hiç arkadaşın oldu mu?" diye sordu.

Oduncu, "Oldu," dedi.

Efsun, "Kimdi peki?" diye merak etti.

Oduncu, "Baltam," yanıtını verdi.

Efsun şaşırarak, "Baltan mı? Saçmalıyorsun. Eşyadan dost mu olur?" dedi.

Oduncu, "İnsanlara olan güvenini kaybedince eşyalarla dostluk etmeye başlarsın," diye ekledi.

Efsun, "Ömrümüzün sonuna kadar burada çürüyeceğiz," dedi.

Oduncu, "Emin misin?" diye sordu.

Efsun, "Hem de çok," diye yanıt verdi.

Oduncu, koğuşun parmaklıklarından yapıştı ve dayanmadan ıslık çalmaya başladı. Güvenlik, oduncunun ıslık sesine dayanamadı ve yanına geldi: "Ne var be? Deminden beri dayanmadan ıslık çalıyorsun!"

Oduncu, güvenliğe, "Yakın gelsene biraz," dedi.

Güvenlik yaklaştı. Oduncu, ellerini parmaklıkların arasından çıkararak güvenliğin yakasından yapıştı. Ardından cebindeki bıçağı çıkarıp güvenliğin kafasına soktu. Daha sonra eğilip güvenliğin belindeki anahtarlığı aldı. Anahtarlıktan doğru anahtarı aramaya başladı. Doğru anahtarı bulduktan sonra hücrenin kapısını açtı. Kapı açılır açılmaz Efsun'un kolundan tuttu ve onunla birlikte koşmaya başladı. Güvenliklerin hepsi oduncuyu durdurmak için geliyordu ama oduncu öyle hızlı koşuyordu ki, hiçbiri onları durduramadı.

Hapishanenin çıkışına geldiklerinde, çıkıştaki güvenlik belini duvara yaslayıp uyuyordu ve elinde bir şişe şarap vardı. Oduncu, oturan güvenliğin şarabını aldı ve tekrar Efsun ile beraber koşmaya başladı. Efsun bağırmaya başladı: "Bırak kolumu! Kolumu bırak!"

Efsun, bağırarak isyan etse de oduncu bunların hiçbirini umursamadan azimli bir şekilde yoluna devam etti. Bir yandan yürürken diğer yandan şaraptan yudumladı. Efsun en son dayanamayıp oduncunun kolunu ısırdı. Oduncu, kolunun acıdığını hissedince Efsun'un kolunu bıraktı ve durdu. Efsun, "Beni dinler misin?! Lütfen!" diye yalvardı.

Oduncu, "Buna vaktimiz yok! Askerler peşimizde. Hemen gitmeliyiz," diye yanıtladı.

Efsun sert bir şekilde, "Babam onların elinde!" dedi.

Oduncu, "Bak, Efsun. Babanı kurtaramayız! Baban da zaten bunu isterdi. Kızının kurtulmasını," diye açıkladı.

Efsun, "O benim babam ve ben babamı seviyorum! O benim için her şeyi yapar. Anlıyor musun beni?" dedi.

Oduncu, "Ben seni anlıyorum ama sen beni anlamıyorsun," diye yanıtladı.

Efsun, tüm öfkesini kustu: "Beni anladığın falan yok! Senden nefret ediyorum! Senden iğreniyorum! Senden tiksiniyorum!"

Bu sözler oduncuyu derinden yaraladı. Elindeki şarabı bıraktı ve şarap yere düşüp parçalara ayrıldı.

Ucubeler Diyarı: Efsun ile OduncuHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin