20. Bölüm

13 5 8
                                    

Ryan gök gürültüsü ve yağan yağmurun camı örselemesinin oluşturduğu ses ile bir müddet olduğu yerde dönmesi ardından hızla doğrulup etrafına bakındı. Uyuyamıyordu genç adam. Baş ucundaki komodin üzerinden okumadı gereken kitabı çekip aynı sayfada uzunca bir süre oyalandıktan sonra hızla kapattı. Odaklanamıyordu. Aklında pekçok şey vardı lakin Violetin sessizliği ile yüzündeki allak bullak ifade gözleri önünden gitmiyordu. Birde bakışları vardı. Sessizliğin içinde ondan yardım istercesine yarıya düşürdüğü göz kapaklarının altındaki anlamı biliyordu.

Tanıştığı onlarca kadının hiçbirinde görmediği o bakışlarda her türlü hissi okuyabiliyor gibiydi. Çok uzun bir zaman geçirdiklerinden miydi bilemiyordu yine de aynı hissiyatı tadamamıştı. Tatmak isteyip istemediğinden de emin değildi. Amelia çok güzeldi mesela. Beklentileri olduğu da bir gerçekti. Ryan sekiz çocuk fikrine yüz buruştururken o an aklına gelen tek şeyin Violetin bir tanesini taşıyıp taşıyamayacağı olmuştu. Hoş ormandaki kadar narin değildi artık. Bir çocuğu besleyebilecek kadar iyiydi. Genç adam bazı detayları gözü önüne getirdiğinde yorganı üzerinden atarak yataktan indi. Konu ne ara Ameliadan Violetin memeleri olmuştu şimdi. Merak dahi etmediği birşeydi. Ryan pencere rüzgara dayanamayıp aniden açıldığında irkilerek gidip kapattı ardından kenardaki suyu kafadına dikip odadan çıktı. Uyuyamıyordu çünkü yağmur yağıyordu. Uyuyabilmesi için neye ihtiyacı olduğunu çok iyi biliyordu. Genç adam anne babasının odasına doğru hızla yol alarak kapıyı açtı. Leonard odadaki çay masasında cılız bir mum eşliğinde önündeki kağıtlara bakmaktaydı. Anne babası ise yatakta uyuyorlardı.

"G-geç kaldın" Leonard ağabeyine döndü. Yağmur yağdığında bir arada olmak onların kaçınılmazıydı ve İngilterede yağmur pek sık yağardı. Hoş iki küçük odada bir arada olmamak imkansız olduysa da birbirlerine daha yakın durdukları bir gerçekti. Genç adam bakışlarını tavana çevirip izlerken burada tepelerine düşüp çatıyı göçertecek kadar yüksek bir ağaç olmadığını var saydı. Ne ise neydi. genç adam son baharda dökülen yapraklar misali ayrılmak zorunda olduklarını görmezden gelmeye çalışarak yanına gelip sandalyeye yerleşen uzun gece tuniği altındaki beyaz pantolonlu ağabeyine gülümsedi. Kendi fırfırlarını hiçe sayarsa bu hali komik gelmişti. Leonard itiraf etmeliydi ki herkes kadar garipsiyor, rol yapmaya çalışsa da hala şu hallerini fazla buluyordu.

"Uyuyamadım bilirsin..." Ryan omuz silkti. Violet yoktu. Gelmemişti. "Henüz..."

"Ş-ş-şuan D-daisy'nin pişman o-o-lduğunu söyleyerek B-Bee'nin k-ka-kafasının etini y-yediğinden ş-şüphem yok."

"Umarım kurukafa kalana dek yer!" Ryan masa altındaki yumruğunu sıktı. Herife kin güdüyordu.

"k-ku-kuru kafa d-demişken?" Leonard kapıya baktı. "Vivi'nin m-morali bozuk g-gi-gibi."

Ryan kaşlarını kaldırırken Violet ile ilgili herşeyi fazla abarttığını düşündü. Leo da onu anlayabiliyordu. Evet birbirlerini çok iyi tanıdıklarındandı bu his.

"Belki de Stanfordun bir çeşit ucube olduğuna tanıklık etmiştir ha?" Ryan sırıttı.

"B-b-belki de o k-kadar çok d-dü-düşünüyordur ki yağmuru f-fark e-edememiştir." Leonard kitabı göz hizasına çekti. Ağabeyi aptalın önde gideniydi çünkü lord Stanfordun çoktan Violete deli divane olabileceğinin farkındaydı. Violet Leonardın aşka dair tüm umutlarını söndürmeye yetecek türden bir örnekti. Bir kadının sevebilme sınırını onunla ölçüyordu çünkü ve kendisini o şekilde sevebilecek kimse olmayacağına çoktan emin olmuştu. Ağabeyi huzursuzlanıp öksürerek masadan kalkıp cam kenarına gittiğinde iç geçirdi. Elinden geldiğince konuya dahil olmak istemiyordu. İkisini de çok seviyordu fakat Ryanın akılalmaz düşünceleri yüzünden Violet birbaşkasına giderse ona kızmaktan da kafasına kakmaktan da geri durmayacaktı.

DİĞER YARIM (GÖRGÜSÜZLER)Hikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin