14

24 2 0
                                    

"Abi! Ne olur bırak"

"Hayır!" Dedi Barış net bir ses tonuyla.

Sercan'ı yakasından tutmuş sürüklüyordu. Ne yazık ki Merve sevdiceğini abisinin elinden kurtaramamıştı. Barış kafede ikisini otururken bulduğunda küplere binmişti.

Önde Barış Sercan'ı sürüklerken Merve  onları yalvararak takip ediyor, Deniz ise cebinde ki çekirdekleri eline çitliyordu. Şu an acayip keyif aldığı bariz ortadaydı.

"Keşke bir de çay olsaydı ne güzel giderdi" diye kendi kendine söylendi Deniz.

Deniz normalde olsa arkadaşını kurtarmak için çabalardı fakat normalde değillerdi. Sercan'ı sürekli uyarmıştı, git Barış'a söyle diye fakat gerizekalı arkadaşı onu dinlememişti. En fazla ne olabilirdi ki? Demişti ve şimdi de Barış'ın belinde ki silahla yüzleşecekti.

Tabii ki de suçluydu şu an Sercan. O yüzden ne dese boştu.

"Abi!" Dedi tekrardan Merve. Fakat Barış duracak gibi değildi. Aynı şekilde beş dakika kadar daha yürüdüler.

Mahallenin en ucunda ki boş parka gelmişlerdi. Burası eski olduğundan çocuklar tarafından pek doldurulmazdı. Kafa dinlemek isteyen bir kaç kişi gelirdi, şanslarına bu gün de park hiç olmadığı kadar ıssızdı.

Köşede ki çöp konteynırının kenarını mesken belleyen kül rengi kedi bile yerinde yoktu. Deniz arkadaşının durumunu unutup buna kafa yormaya başlamıştı bile.

Her zaman orda olan güzel kedi bugün neden meskeninde değildi? Mekanın sahibi gelmezse kaparlardı yerini mazallah.

Parkın etrafını saran yaşlı ağaçların bir çok dalı yere doğru meyletmiş. Hafif rüzgarda bile sağa sola dans ediyorlardı.

Barış Sercan'ın yaksında ki elini bırakmadan diğer eliyle kardeşine set çekti. "Orda kal!" Dedi itiraz istemeyen bir ses tonuyla.

Merve geride kalırken melül melül Sercan'ı izlemekten geri durmamıştı. Yüzüne vurmasaydı bari abisi. Yüzüne vurursa Merve nasıl o yüzü izleyecekti. "Bari yüzüne vurma abi!" Dedi. Merve'nin tiz sesi parkta duyulurken Deniz eliyle kulaklarını tıkamış ilerisinde ciyak ciyak bağıran arkadaşına bakmıştı.

"Emin ol sen öyle dedin diye yüzüne çalışacak."

Merve gözlerini koca koca açıp Deniz'e çıkıştı. "Niye daha önceden söylemedin? "

Genç kız omuz silkmekle yetindi. "Bana ne?"

"Abi!" dedi Merve aynı tiz çığlığıyla "Yüzüne vur yüzüne!"

"Kes kız sesini!" Dedi Barış. Sercan'ı ısalak çimlerin üzerine oturtmuş kendisi de onun üzerine doğru eğilmişti. Kulağını çekerek kulağına doğru fısıltıyla konuşuyordu.

Sercan'ın yüzünde ki korku dolu ifade yavaş yavaş tedirginliğe evrilirken Barış hafif bir bağırtıyla kulağına konuştu. "Kardeşimi üzersen ben de seni üzerim. Üzerine ne suç varsa atarım. Kara para aklamadan tut tefeciliğe kadar. Tefecilikten tut kaçakçılığa kadar. Kaçakçılıktan tur gaspa kadar. Gasptan tut cinayete kadar! Anladın mı lan!?"

"Tövbe de abim ne üzmesi? Merveyi üzeceğime çatıdan atlar, kurşun yağmurunun önüne kendimi siper ederim. Gerekirse dünyaya çarpacak olan gök taşının altına yatarım ama yine de Mervemi üzmem."

"Aferin!" Dedi Barış tatmin olmuş bir yüz ifadesiyle. "Adam olacağa benziyorsun?"

"İnşallah abim" dedi Sercan anlında birikmiş bir tabaka halinde ki teri koluna silerken. Az kalsın küçük bebeler gibi altına yapacaktı.

"Bütün suçluları böyle tehdit etseler ortada suçun 's' si kalmaz" dedi fısıltı şeklinde.

Barış Sercan'ın ağzının içinde konuştuklarını duymayıp tuttuğu kulağı bıraktı. O kulakla işi bitmişti artık. Yeni kulağa geçebilirdi. Yerde ki ıslak çimenleri bile korkutan adımlarla yaklaştı iki kıza doğru. "Sen!" Dedi kardeşine doğru. "Bana ne zaman söylemeyi düşünüyordun hanımefendi?"

"Aslında düşünmüyordum" dedi Merve korkak bir sesle. "Bilirsin ben çoğu şeyi düşünmem, üretimimde yok düşünmek. Maruz gör beni. Ne olursun abi? Büyüklük sende kalsın. Allah seni Deniz ile bir yastıkta kocatsın inşallah " dedi Merve yavru köpek bakışlarıyla.

Barış ise Merveye kızacaktı. Kızacaktı kızmasına ama o son kelimeyi duymasaydı. "Azad edildin köle, çekilebilirsin!" Deyip onu kolundan tuttuğu gibi kenara itti. Denizle arasında gereksiz bir engeldi ne de olsa.

"Deniz" dedi gülümseyerek.

"Efendim Barış" genç kızın gözleri o güzel yeşillere tutunduğu an oldukları yeri, mekanı unutuvermişti. Bu parkın yanından iş dönüşleri abisinin geçtiğini de unutmuştu tabi.

Yavaşça genç adama yaklaşıp kollarını onun boynuna doladı. Barış'ı sıkı sıkı sararken aklından onu asla bırakmak istemediği geçiyordu.

Barış burnuna dolan hafif ama ferahlatıcı kokuyu ciğerlerine çekti. Bir eli Deniz'in sırtıda diğeri de omuzunda ki saçları okşuyordu. Sürekli böyle sarmak herşeyden korumak istedi sevdiğini. Belki bir ömür kalbinde yaşatırdı.

"Beni böyle kötü karşılamayacağını bilseydim daha önceden yazardım sana."

"Sen benim zora düşmemi beklemişsin. Resmen elinde koz olarak kullandın" dedi Deniz başını Barış'ın göğsünün üzerine koyarken.

"Koz demeyelim de sohbet başlangıcı diyelim biz ona"

"Niye?" Dedi Deniz en hırçın ses tonuyla. "Şantaj yaptınız resmen polis bey! Sizi şikayet edeceğim işten kovulacaksınız!"

Barış'ın yüzünde oluşan hin gülümsemeyi kim görse anlardı. " Sen beni işten kovdurursan ilerde evimize nasıl ekmek parası getireceğim? Evlatlarımızı nasıl doyuracağım?"

"Ekmeğini taştan çıkar, bana ne? Ama o eve ekmek gelecek!" Dedi şakaya şakayla karşılık vererek. Fakat omuzuna konan el ve duyduğu ses ile dona kaldı.

"Ne ekmeği, ne evi? Deniz?"

Deniz'in dudaklarından titrek bir ses döküldü. "Abi"

Abi ya abi, demi Denizcim. Sarılırken iyiydi. Demi!
Azcık korktu sanki yaa. Bu kitaba yazdığım en uzun bölüm. Diğer kitaplarımda bunun iki katı oluyo çaktırmayın. ; )

"Abi" ile başlayıp "abi" ile bitirdim vay canınaa

ayağını denk al, polis |textingHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin