Yol boyunca çiçek çocuk olma kararı almıştım. Kollarımı göğüs hizasında birleştirip ağzımı bile açmayacaktım. Nitekim uzun süre dayandım da, ta ki telefonunu eline alana kadar. Bir numara çevirdi ve "Biz geliyoruz, her şey hazırsa çıkabilirsiniz." dedi. Kısa ve net. Konuştuğu her kimse onlara izin vermiyor, gitmelerini kibar ama kati bir şekilde ifade ediyordu. Ve bunları düşünürken kafamı camdan çevirmiş yüzünü inceliyordum. Çok güzeldi. Beni farkedip döndüğünde kendini beğenmiş suratına bürünmüştü yine. "Yüzümü ezberlemeye mi çalışıyorsun?",aslında evet ukala. "Nereye gidiyoruz?" dedim onu duymazdan gelerek. "Tanışmamızın birinci haftasını kutlamak için seni misafir edeceğim. Teklifimi reddetmediğin için teşekkürler. Ayrıca benim için böyle şık giyinmende çok ince bir davranış El." tam bir aptal. Ama ağzından çıkan her kelime kulaklarımı okşarken biraz daha yumuşuyor, yaptığı her şeyi unutuyordum. Bana ne yapıyordu böyle? Nasıl bu kadar çabuk kapılmıştım ona? "Çiçekçiler kapandığı için elim boş geliyorum Harold, üzgünüm." dedim gülümseyerek. O çoktan kahkaha atmaya başlamıştı. Arabayı ne zaman geldiğimizi anlamadığım otoparkta durdurduğunda bana eğildi ve "Kibar olmanın birden fazla yolu vardır, kendini affettireceğine eminim." diye fısıldadı. Tanrım, çocuk her seferinde beni darmadağın ediyordu. Etkilenmemiş görünmeye çalışarak arabadan indiğimde koşarak yanıma geldi ve elimi sıkıca kavradı. Kocaman açılmış gözlerimi onunkilere kenetledim. "Baş başa, yalansız, kendimiz gibi." dedi. İki kaşı da az miktarda havaya kalkmış ve benden onay bekliyordu. "Baş başa, yalansız, kendimiz gibi." diye onu tekrarladım. Derin bir nefes verdi. Rahatlamıştı ve elini belime yerleştirdi. Dizlerim titreyerek beni yönlendirmesine izin verdiğimde sadece yardım için dua ediyordum.
Bingo! Devrilmeden evin kapısına geldiğimde açmasını bekledim. Sonra onun zevkine bir kez daha hayran kaldım. Ev şık, kaliteli ve bir o kadar gösterişten uzak dekore edilmişti. Abartısız tüm ayrıntılar birleşip muhteşem bir ambiyans oluşturmuştu. Burası onun eviydi, ruhunu hissedebilirdiniz ve milyonlarca evin içinden onun olduğunu rahatça söyleyebilirdiniz. "Hoşgeldin Eliane." dedi yanağıma minik bir öpücük bırakırken. "Hoşbulduk Harold." diye karşılık verdim ona. "Açıkmış olmalısın, gel hadi..." beni masaya yönlendirdi. Sandalyemi çekti. Bu gece yine tam bir centilmen gibiydi. İtiraf edeyim bu halleri içimde farklı noktalara dokunuyordu. "Bu saate kadar inat edeceğini tahmin ettiğim için hafif birşeyler hazırlattım. Ve bir de bu var..." elindeki şarabın mantarı muhtemelen on dakika kadar önce havalanması için açılmıştı. Sağ tarafımdan kadehime uzandı. Henüz bir şey konuşamamak canımı sıkıyordu. Kendimi rahat bırakamıyor, kontrolü ona veriyordum. Oysa tepemde gözlerime bakarak şarap dolduruyordu. Böyle düşününce, konuşamamam çok doğaldı. "Şarap muhteşem Harold. Bu işten bu kadar iyi anladığını bilmiyordum." dedim şaşkınlığımı gizlemeden. "Benim hakkımda hiçbir şey bilmiyorsun. Zaten bilsen çoktan kollarımın arasında olurdun Eliane.", kendini beğenmiş. "Bildiklerim, yanında iyi olan ne varsa götürecek kadar berbat şeyler Bay İlkRandevumdaBardakiKızlarlaOynaştım! " kahkahası muhteşemdi. Gürül gürül akan bir şelale sesi gibi. "Sahte olan şeyleri bu kadar ciddiye aldığını bilmiyordum Bayan SeninİçinDeliOluyorumAmaBelliEtmiyorum..." cümlesi bir kadehi kafama diktirdi. Sonra dudağımın kenarından süzülen bir damla şarabı gözlerinin içine bakarak parmağımla sildim. Alt dudağını yalarken boş kadehi uzattım. "Bana yetişmek senin için zor olacak gibi?" gülümsemem yüzümü kaplamış beklerken önce şarabını bitirdi, hemen sonrasındaysa kadehi tuttuğum elimi sıkıca kavrayarak şarabımı doldurdu. Aramızda isimsiz başlayan 'Birbirini Baştan Çıkarma Oyunu' gibi bişey vardı sanırım. Ve oyunlara bayılırdım. "Söylesene Harold, o masum genç kızları nasıl yoldan çıkarıyorsun?" dediğimde meydan okumama karşılık vermişti. Açıkçası bu tavırlarım hoşuna gidiyor gibiydi. "Öncelikle, gözlerimle..." dedi gözlerime diktiği bakışlarıyla.Tamam, bu gerçekten etkileyici sayılırdı. "Sonra gülüşümü kullanırım..." alt dudağını dişleyerek yarım ağız gülümserken tek düşündüğüm onu öpmek istediğimdi hatta belki onunla- neyse bosverin. "Daha sonra dokunuşlarım devreye girer..." boynumda gezinen parmağı o an orada soyunmama bile sebep olabilirdi. Bana doğru yaklaşırken tek arzum bana dokunmaya devam etmesiydi. "Ve öldürücü darbeyi öpüşümle yaparım..." dudaklarımız arasında bir santim kaldığında boşta kalan elimin baş parmağını dudağına bastırdım. "En başta şunu söylemeyi unuttun Harold, 'En saf ve şaşkın kızları av olarak secerim, yoksa bu eski numaralarla kimseyi kandıramam',yanılıyor muyum?" ve ikinci kadehi bitirdim. Ne diyebilirim ki? Oyun oynarken asla teslim olmam. Şaşkınlık, tatmin ve hayal kırıklığı dolu bir kahkaha attı. Bunu sevmişti. "Şarap çok güzel ama, büyüklere göre içkin var mı Casanova?" dedim. "Beni şaşırtıyorsun Eliane, ve bu istediğine pişman olabilirsin..." diyip yerinden kalktı. Gece boyu ona karşı gardımı korumak çok zor olacak gibiydi.
Elindeki shaker ve shot bardaklarını geniş koltukların önündeki sehpaya bırakırken ona doğru yaklaştım. Servis yaptı. Yeni bir çeşit yarışmaya kendimizi kaptırmış içiyorduk. İçtikçe konuşuyor ve daha sarhoş oluyorduk. Bir ara dans bile etmiştik ve muhteşem vakit geçiriyordum. Baş başa, yalansız, kendimiz gibi. Kendi adıma baş dönmesinin sebebinin sadece onun etrafımda olmasına bağlıyordum. O gerçekten tanıdıkça güzelleşiyor, güzellestikçe merak uyandırıyor ve arzulanıyordu. Kendiyle ilgili şu tanıyan aşık olur efsanesi doğru gibiydi. Ama kendimi kaptırmamaya kararlıydım.
Zaman su gibi akıyordu. Saat sabaha doğru gelirken artık beynim yeni evrenleri keşfe çıkmış, ruhumsa ona kapılmıştı. "Eliane..." tüylerimi ürperten sesi çok yakınımdan geliyordu. Boynuma gömülmüş gibiydi. Gözlerimi açmadan ne ara bu kadar yakınıma geldiğini sorguladım ama bir cevap bulabilecek durumda olmadığıma ikna oldum. "İsmin o kadar güzel ki. Şarkı gibi. Keşke sadece benim ağzımdan çıksa. Ben, yani, çok farklısın. Yanımda olmanı ve yanında kendim olmayı seviyorum. Ve kokunu..." boynuma bıraktığı öpücük her şeyi zorlaştırıyordu. "Beni sevmeni isterdim Eliane.", "Harold..." ağzımdan fısıltı gibi çıkan ismini duyunca biraz toparlandı. Yalvarır gözlerle ona bakıyordum. Geri çekildi ve arkasına yaslandı. Keşke bu kadar çabuk pes etmeseydi çünkü- "Gerçekten böyle mi düşünüyorsun?", "Nasıl düşünüyorum?" diye cevapladım çabucak. Konunun dağılması işime gelmişti. "Sadece saf ve şaşkın kızların beni sevebileceği konusunda?" çocuk gibiydi. Bu haline gülümsedim. "Hayır, haksızlık yapmak istemem. Eminim hepsi çok güzel olur." diye devam ettim. Bir süre cevap vermedi. Sonra bir anda gülümsemeye başladı. Duygu değişimini yakalamak imkansız hale gelmişken bana döndü ve "Biliyor musun Eliane, yanılıyorsun. Ve sana bunu ispatlayabilirim." dedi. "Nasıl?", "Seninle. Seni kendime aşık edebilirim." dedi. Duygularımı bu kadar hafife alması canımı sıkmaya başlamıştı ve kendimi avutmak için söyleyebileceğim tek şeyi söyledim. "Sarhoşsun,bu imkansız.", "Kazandığımda istediğim şeyi yapacaksın." kendine güvenini katletmek istiyordum. "Kazandığımda?", "İstediğin şeyi yapacağım ki bu olmayacak." dedi çabucak. Aptal. "Süre?", "Dört ay.", "Anlaştık Harold, yenilgini görmek hayatta aldığım en büyük zevklerden biri olacak!" dedim serçe parmaklarımızı birbirine geçirirken. "Kendine başka zevkler edin Eliane, bunu bekleme. Çok kolay olacak. Ama şimdi uyumak istiyorum. Senin evinde olduğu gibi..." kolunu havaya kaldırdığında elini gülümseyerek indirdim. "Hadi ama Harold. Rakibimin kollarında uyumam çok saçma ve o pozisyon çok rahatsızdı. Hem bir filmimiz bile yok! Yani, şu an olacak gibi değil." cümlemi bile bitirmeden salonun sol tarafındaki cd arşivini kurcaladı ve sesini neredeyse tamamen kısarak bir romantik komedi çalıştırdı. Sonra yanıma oturdu ve koltuğun üzerindeki battaniye gibi şeyi eline aldı. Ardından elimden nazikçe tutarak beni ayağa kaldırdı ve geniş koltuğa uzanıp sağ kolunu açarak başımı koymaya uygun konuma getirdi. Hiç konuşmadan yapmam gerekeni anlatmıştı. Yanına uzanıp kolunu omzuma doğru atmasından önce üzerimizi örttü. Burnunu saçlarıma gömdü. Uykunun beni esir alması saniyeler sürerken rüyamda duyduğum ses sabaha kadar kulaklarımı çınlattı. "İyi geceler Sevgilim...", sana da iyi geceler Sevgilim...
ŞİMDİ OKUDUĞUN
Mal de L'amour
FanfictionHayata dair milyonlarca plan yaparız. Peki verdiği karşılık bizi ne kadar güldürür? Hayalleri için Londra'ya gelmiş şaşkın, sıradan bir genç kız. Düşlemiş olduğu şeylerin ne kadarını buldu?İçine düştüğü ilginç kargaşanın neresi daha komikti? Peki y...