Sıkıntıyla bacağımı salladım. "Bunun pek mümkün olabileceğini sanmıyorum Gemma. Bilirsin, şu güven problemi olayı. Hem halinden gayet memnun görünüyor. Yeni bir kızla takılıyor ve, işte, iyi gibi, sanırım." buzlu kahvemden bir yudum aldım. Burnuma bulaşan köpüğü silmek için bir şeyler ararken Anne elindeki peçeteyle gülümseyerek burnumun ucunu temizledi. "İşte oldu. Eliane, konunun ne olduğunu anlatmadığın için nasıl bu saçma durumun son bulmasına yardımcı olabiliriz bilmiyoruz." bu olanları anlatmam için yeni bir baskı sayılırdı sanırım. Yavaşça eline uzandım. "Keşke yapılacak bir şeyler olsaydı. Ama anlatırsam dayanamayıp ona gideceksiniz ve ben ciddi anlamda ona zarar verecek bir şey olmasına katlanamam. Üzgünüm." gözlerime dolan yaşları itelemeye çalıştım. Hafifçe burnumu çekip ona gülümsedim. "Bu kez kolyeni de çıkarmışsın. Olayların bu kadar ciddiye binmesi hoşuma gitmiyor. Bir yandan sana inanmadığı için ona, bir yandan da anlatmadığın için sana kızıyorum. Bilmiyorum, sanırım ikinizi de öldürebilirim." Gemma endişeli ifadesini korudu. "Bir şey anlatmama gerek kalmamalıydı. Sizden ve kalan herkesten çok güvenmeliydi bana. Kolye meselesine gelince, aslında bunun için bir çözüm buldum. Ve Zayn uygulama konusunda inanılmaz yardımcı oldu." arkama yaslanıp gülümsedim. "Haklısın. Aslında buna nasıl inandı onu bile bilmiyorum. Hep yanında olduğumuzu bil. Ee, neymiş bakalım kolye konusunda bulduğun çöz-", "Burada ne yaptığını sanıyorsun?" yanımda çekilen sandalye ve toplum içinde yükseltemediği sesi ile yüzüme bakıyordu. Dehşetle açılan gözlerimi suratına diktim. "Edward! Kibar ol." diye uyardı Anne. "Yoksa popona şaplağı yersin minik kardeş!" Gemma kıkırdayarak tek kaşını kaldırmıştı. "Anne, Gemma'ya bişey söyle!" kaç yaşındaydı bu çocuk? "Evet, terbiyeli ol Gemma! Çocuklarımı böyle yetiştirmedim ben." ikisi de başını eğip ellerini incelemeye başladı.
Aman Tanrım!
Anne'den deli gibi çekiniyorlardı. Harold'ı ilk kez böyle görüyordum. Neredeyse on yaş küçülmüş, mahçup bir çocuk oluvermişti. Hele o çok konuşan Gemma'ya ne demeli? Sanırım artık mucizelere inanmak konusunda daha esnek olacağım. Anne'e açık ağzımın ve havaya dikilmiş kaşlarımın kapladığı yüzümü döndüğünde bana hafifçe gülümsedi ve o yaştaki bir kadının takınabileceği en muzip ifadeyle göz kırptı. Kahkaha atmamak için kendimi zor tutuyordum.
Anne garsonu çevirdi. "Bir bardak portakal suyu, lütfen içine yarım bir elma da sıkın. Küçüklükten beri böyle sever." dedi şefkatle gülümseyerek. Harold, hızlıca not alıp içeri giden garsonun arkasından kafasını tam olarak ellerinden kaldırmadan baktı. "Anne, içmek istemiyorum." yüzünü buruşturdu. Yemin ederim şu haliyle onu şuracıkta yiyebilirdim. Yeniden Gemma'nın kıkırdamasını duyduk. "İster misin diye sormadım küçük adam, rengin solmuş ve kilo vermişsin. Kendi başına iyi idare edebildiğin pek söylenemez ne dersin? Şimdi itiraz etmeden önce iyi düşün yoksa kesinlikle yanına yerleşip gerekli gördüğüm her yemeği lokma lokma ağzına vereceğim!" Anne sözlerini kesinlikle tamamladıktan sonra Harold kendi kendine sinirle söyleniyordu. Gülmemek için alt dudağımı dişlemeye başladığımda garson meyve suyunu getirip masaya bıraktı. Bardağa uzanmak için kafasını kaldırdığında yüzümü görüp bana öyle bir bakış attı ki gülümsememek için zor tuttuğum suratım bir anda soldu.
Ne için geldiğini hatırlamış gibiydi. Yüzü bir anda yeniden kasıldı. "Ne hakla ailemle görüşürsün? Hemde benden habersiz?" destek ister bakışlarımı Anne'e diktim. "Onu biz zorladık. Nasıl korkuttuysan sürekli ne kadar kızacağını söyleyip durdu kızcağız. İkna etmek çok zor oldu ve daha fazla inat etmeden onu dinle diye seni buraya çağırdık ama şu hale bak. Beni çok utandırdın oğlum." sonunda konuştuğunda bana döndü. "Olanlar için oğlum adına üzgünüm Eliane. Böyle yapacağını bilsem inan bana onu çağırmazdım. Sana haber vermediğim için kusura bakma lütfen.", "Sorun değil." diye ekledim sessizce. "Sorun değil mi? Sorun değil mi dedin sen? Onları da mı şu inanılmaz etkin altına aldın Eliane? Bana yaptığın iğrenç şey için annem senden özür diler mi oldu?" ağzımı açıp cevap bile veremeden ayağa kalktı. "Benimle geliyorsun..." dedi hızla ve masanın karşı tarafına döndü. "...ve kimse müdahale etmiyor." konuşmaya noktasını koyduğunda sağ eliyle sol kolumu sıkıca kavramış, sol eline çantamı almış beni sürüklüyordu. Kafamı çevirip baktığımda Anne'in endişeli, Gemma'nın otuz iki diş sırıtan yüzüyle karşılaştım.
ŞİMDİ OKUDUĞUN
Mal de L'amour
FanfictionHayata dair milyonlarca plan yaparız. Peki verdiği karşılık bizi ne kadar güldürür? Hayalleri için Londra'ya gelmiş şaşkın, sıradan bir genç kız. Düşlemiş olduğu şeylerin ne kadarını buldu?İçine düştüğü ilginç kargaşanın neresi daha komikti? Peki y...