12.BÖLÜM

12 2 0
                                    

1 AY SONRA

Zaman bu kadar hızlı akıp giderken acılar neden olduğu yerde duruyor?

4 yaşında atılmıştım bu hayata, en acı şekilde hemde. Şimdi 17 yaşındayım. Zaman hızlı geçmişti.

Zaman hızlı geçmişti de acılarım hafiflemeden olduğu yerde öylece duruyordu.

Her yaşıma bastığımda bunların bir son bulmasını diliyordum. Yaşadığım hayat çok zordu.

13 yıl geçmesine rağmen acılarım gitgide artıyordu. Taze bile kalmıyordu. Her bir saniye içimde ki kin ve nefret artıyordu. Bu canımı en çok yakan şeydi.

Günler su gibi akıyordu ama acılar bir okyanusun altında kalsa dahi temizlenmiyordu.

Yaşadığım hayat bana ıstırap çektirmek için elinden geleni yapıyordu.

Önümde mal mal bana bakan üçlüye dikkat kesildim. Cedric ağzını açtı, birkaç saniye durdu ve kapattı. Bana baktı sonra tekrar önünde ki manzaraya döndü. İşaret parmağı ile önündeki manzarayı gösterdi ve bana baktı. Ciddi olup olmadığımı sorguluyordu.

“Şimdi sen bana diyorsun ki fokurdayan yanardağını söndür.” dedi ağzı beş karış açıkken.

“Tam yarım saattir bakıyorsun ve çıkardığın sonuç bu üç beş kelime mi?” boş boş baktı ve başını ağır ağır aşağı yukarı salladı. Göz devirdim.

“Esta benim elementim ateş, su değil. Nasıl söndüreyim ben yanardağını?” diye siten ettiğinde ofladım.

“Gücün ateş diye sadece yakacak mısın? Sen yalnızca yakmayacaksın, sen yanan ateşi sadece harlamayacaksın. Sen ateşi söndüreceksin.” gülümsedim “Hükmetmeyi bilirsen itaat eder.”

Bir süre daha yüzüme bakıp önüne döndü. Bağdaş kurarak oturdu ve başını aşağıda kaynayan lava çevirdi.

Şu an nerede miydik?

İnsanların dünyasındaydık.

Patlamak üzere olan bir yanardağını söndürmeye gelmiştik. İnsanların bizi göremeyeceği bir kalkanın içindeydik. Eğer Cedric yanardağını kontrol altına alabilirse insanlar ileri birkaç teori sunacaktı. Uzaylılar, yalan haber, enerji birikimi henüz tamamlanmadı gibi. Akla en çok yatan teorinin uzaylı teorisi olacağına emindim. Birçok teori atılabilirdi. Umurumda da değildi.
Onlar için fazla şey feda etmiştik zaten, bunlara da sessiz kalmak zorundalardı. Belki de gitmeden önce her şeyi eski haline geri çevirirdik.

Derin bir nefes alarak gözlerimi kapattım.

En fazla iki hafta sonra kehanetler için yola çıkmamız gerekiyordu. Daha erken çıkmayı düşünmüştüm başta ama vazgeçmiştim. Ne kadar çok vakit o kadar çok güçlenmiş bir beden demekti. Hataya daha az yer demekti.

Hızlı gelişiyorlardı. Çabuk kavrıyorlardı. Elementlerinde en iyi seviyeye ulaşmış oldukları söylenebilirdi hatta. Silah kullanmada, tırmanışta, yakın dövüşte hepsinde çok iyi raddedeydiler. Tek sorun kendi güçlerini henüz bulamamış olmalarıydı. Şimdilik ışınlanmayı da bilmiyorlardı.

Jessica bu durumun normal olduğunu, beklemem gerektiğini, üzerlerine fazla gitmememi söylüyordu. Ancak geçen her bir saniye benim aleyhime işliyordu. Kehanetlerin peşinde olan sadece bizler değildik.

İetralar ben ölene kadar bir adım arkamdaydı. Nefesleri her daim ensemdeydi.

“Sence yapabilecek mi?” gözlerimi açarak başımı yana geçirdiğimde Elina ile göz göze geldim. 

Son IşıkHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin