Düş aleminde gibiydim. Bütün duyu organlarımı Adem'in öpüşlerine, dokunuşlarına yöneltmiş, en ufak bir ten temasını bile anında belleğime kaydetmeye, onu hazza çevirip şehvet ateşini harlandırmaya çalışıyordum. O da benim bu teslimiyetimi çok iyi değerlendiriyordu. Dudakları karnıma, kasıklarıma doğru yönelirken bir eli omuzlarımda, boynumda, göğüslerimin üst bölümlerinde dolaşıyor diğer eli bir öncü kuvvet gibi karnımda, uyluklarımda, bacaklarımın üst kısımlarında geziyordu.
Tüm bedenim alev alev yanmasına rağmen hâlâ kasıklarımın okşanmasına, öpülmesine hazır değildim. Bacaklarımı sımsıkı bitiştirmiştim ve Adem'in iki eliyle açmaya çalışmasına da direniyordum. Tabii ki düşünceli sevdiğim ısrar etmemiş, öpüp sevmelerinde yeni bir aşamaya geçmek için beni yüzükoyun çevirmişti. Çevirirken de bornozu tamamen çıkarıp atmıştı. Kalçalarım hep ilgisini çekiyordu, biliyordum. Ben yüzükoyun halde yatınca da ilk onlara yönelmiş iki eliyle avuçlar mıncıklarken öpücüklere boğmuştu.
Gözlerimi kapamış, başımı yumuşacık yastığa gömmüş, çiçekli temizlik kokusunu içime çekerken Adem'in arkamda neler yaptığını anlamaya çalışıyordum. Öpücükleri, okşamaları kalçamdan belime, oradan sırtıma, kollarıma, enseme yönelirken bir eli de yine aşağıları kolaçan ediyor, bacaklarımın, dizimin arkasını, nihayet baldırlarımı ve ayaklarımı okşuyordu.
Ayaklarımın da diğer ilgi alanı olduğunu tahmin ediyordum. Yanılmamışım. Boynumu, ensemi bırakıp tek eliyle sıvazlayıp okşamakta olduğu ayaklarıma yönelmiş, ayak bileklerimi, topuğumu, tabanımı, ayağımın üstünü öpmüş, okşamış, ayak parmaklarımı tek tek öpüp emmişti.
Sonra tekrar ayak bileklerimden başlayarak öpe öpe yukarıya doğru çıkmaya başlamıştı. öperken bir yandan da koluyla sardığı belimi yukarı doğru kaldırıyor, bacaklarımı aralıyordu. Sanırım öpmeye ara vermeden bacaklarımın arasına yerleşip önden yapamadığı öpüşü arkadan yapmaktı niyeti.
Vücudumu serbest bıraktım. Adem rahatça belimden tutup kalçamı havalandırdı. Bu hareketi yaparken bir yandan da tamamen soyunmuş olmalıydı. Çünkü bacak aramı öpmeye başlayıp da benim yine rahatsız olduğumu fark edince arkadan sarıvermişti ve çıplak tenini tenime değişini hissetmiştim. Önce bir rahatsızlık hissi, çekingenlik, kaçma arzusu ardından teninin tenime verdiği sıcaklığı hissedip huzur duymam. Hepsi arka arkaya gelmiş, bedenimi, kafamı çelişik duygularla doldurmuştu.
Ben yüzüm yere dönük ellerimin ve dizlerimin üzerinde duruyordum. Adem de arkadan bana sarılmış, boynumu, yanağımı öperken vücudunun ağırlığını yavaş yavaş veriyordu. Bir süre onun ağırlığını mevcut halimle karşılamaya çalıştım ama iki katım ağırlığa dayanmam pek mümkün değildi. Dizlerim ve kollarım gevşedi. Sarmaş dolaş bir halde yatağa çöktük.
Adem üzerimdeydi. Dirseklerimden biraz güç alarak doğrulmuş, onun ellerinin çalışmasını kolaylaştırmıştım. Beni arkadan saran elleri tam göğüslerimin üzerindeydi ve bana müthiş duygular verecek şekilde onları avuçluyor, uçları parmaklarının arasında sıkıyordu. Bir yandan da kasıklarının kalçama deyişlerini hissediyordum.
O sertlik, onu olması gerektiği yerin üzerinde hissetmek... Bazen hafif, bazen sert dokunuşları... Zevkin tepe noktası bu olmalıydı. İkimizin de solukları sıklaşmıştı. Sonra sanki bedenim ve ruhum el ele verip en yükseğe, daha yükseğe doğru havalanmış, tüm vücudum hazzın etkisiyle tir tir titremeye başlamış, sonra yavaşça gevşemiş, kendimi tamamen bırakmıştım.
İnsan bunun için yaşıyordu. Adem nazik bir hareketle yanağımı öpüp, üzerimden kaymıştı. İkimiz de büyük keyif almış, doruklara ulaşmıştık ve bunlar benim kutsalıma hiç ilişmeden, sadece üzerinden dokunarak başarılmıştı. Minnettardım sevdiğime.
Adem'e doğru döndüm, gülümseyerek gözlerini içine baktım. "Beni mutlu ettin, ben de seni mutlu edeceğim. Dile benden ne dilersen" dedim.
"Öp onu" dedi.
Neyi kastettiğini anlamıştım. Sırtüstü yatan Adem'in bacaklarının arasına yerleştim, dizlerim üzerinde hedefe yöneldim. İlk defa yapıyordum ama fena değildim sanırım, ne de olsa izlediğim o biçim videolardan bir fikrim vardı. Öpe okşaya sevdiğimi bir kez daha hızlıca havaya sokmuş, çok geçmeden de dilimle, dudağımla, parmaklarımla arzu ettiği şekilde doruğa ulaştırmıştım.
Müthiş bir açlık duygusuyla uyandığımda çoktan öğle yemeği saati geçmişti. Adem uyuyordu. Sevdiğime ilişmedim. Dün geceden beri ruhen ve bedenen çok yorulmuştu. Bıraktım uyusun. ama benim yiyecek bir şeylere ihtiyacım vardı. Hızlı bir duş alıp çıkmaya, oteli kolaçan etmeye karar verdim. Bir köşede mutlaka gözlemeci bir teyze olması gerekiyordu ve onlar bu saatlerde iş başında olurdu.
Ses çıkarmamaya çalışarak giyinmiş, ama çıkarken biraz fazla gürültü yapmıştım. Adem uyanmamıştır umarım diyerek asansöre yönelmiştim ki, sevdiğim arkamdan odanın kapısını açmış, endişeli bir gözle "Ne oldu? Nereye gidiyorsun!" diye sormuştu. Çırılçıplak kapıya fırlamış olması büyük fedakarlıktı ama başka kadınların onun aslan gibi vücudunu ve diriliklerini görmesini istemezdim. İçeri gir diye işaret ettim, sonra dönüp yanına geldim, "Karnım çok aç, yiyecek bir şeyler bulmaya gidiyorum" deyip yanağına ıslak bir öpücük kondurdum.
Bu tavrım çok hoşuna gitmişti. "Ben de giyinip geliyorum. Ne yiyeceksen benim için de ısmarla" demişti. "Duş yapmayı unutma! Terlemişsin!" deyip diğer yanağına da öpücük kondurmuş, kapıyı çekmiştim.
Tahmin ettiğim gibi bir gözlemeci teyze vardı. Otelin geniş bahçesinde, plaja yakın bir yerdeki köy evi gibi dekore edilmiş bir çardağın altına konuşlanmıştı. Başında da kimsecikler yoktu. Adem'e ve bana özene bezene ikişer gözleme pişirdi. Yanındaki buzdolabından da birer ayran aldık mı işimiz tamamdı. Gözlemeler piştiğinde sevdiğim de giyinip, süslenip gelmişti. Süslenmek de tabii ki çantasındaki diğer gömleği giymekti. Giyecek bir şortu, bir plaj terliği bile yoktu. Mecburen altına pantolon, ayağına ayakkabılarını giymişti. İki günlük kaçamakta bunlar dert edilecek şeyler değildi ama ben tişörtüm, mini eteğim ve şıpıdık terliklerimle onun yanında tam bir tezat gibi duruyordum.
Daha otururken giyimim dikkatini çekmişti. "Çok tatlısın!" diyerek yanıma oturmuş ama kulağıma "Sutyen takmadın mı?" diye endişeli ve eleştirel bir sesle fısıldamayı da ihmal etmemişti. Takmamıştım. O kadar açtım ki hemen odadan çıkmak istiyordum, o telaşla aklıma bile gelmemişti. Bunları sakin bir dille anlatmaya çalıştım ama Adem'in anlayacak hali yoktu. Suratı önce kızarmış, sonra kararmıştı. Bana kötü bir laf söylememek için kendini tuttuğu belli oluyordu. "Bir gören olsa!" demekle yetinip kavga çıkarmamaya çalıştı. Ama ben birden kavga havasına girivermiştim. "Ne olur görse!" demiştim adeta haykırarak.
"Allah'ım sen bana sabır ver! Katil mi edeceksin kızım beni!" diye hırladı Adem. Dün bir bugün iki beni sahiplenmeye başlamıştı ve buna hiç gelemezdim.
"Sinirimi tepeme attırma!" diye karşılık verdim.
"Ne olur tepen atarsa!" diye yine hırlayarak karşılık verdi.
"Bu olur!" deyip tişörtümü sıyırmaya başlamıştım ki kaplan gibi üzerime atıldı. Oysa gözlemeci teyzeden başka çevrede kimse yoktu. Bu hareketi yapmadan önce göz ucuyla çevreyi süzmüştüm.
Ben tişörtü çıkarmaya çalışıyor, Adem, belime doğru indirmeye çalışıyordu. Aramızda küçük bir boğuşma geçti. Gözlemeci teyzenin "Gözlemeler hazır!" seslenişi ile kendime geldim. İkinci tur için birer gözleme daha söylemiştik, onlar pişmiş.
Çok hızlı kızar çok hızlı kendimi toparlarım. Yine öyle olmuştu. Gözlemeci Teyzenin sesi yetmişti beni kendime getirmeye. Adem'in yanağını okşayıp "Şaka yapıyorum hayatım. Dalgınlığıma geldi. Karnım öyle açtı ki düşünemedim. Söz bir daha dikkat ederim" diye onu teskin etmeye çalıştım.
Adem kolay kolay kızmıyordu ama kızdı mı sakinleşmesi de kolay olmuyordu. Bu huyunu tabii ki bilmiyordum. Herkesi kendim gibi sanıyordum. Kızarsın sonra çabucak geçer diyordum. Geçmemişti. Adem hırsla yerinden kalkarken önümüzdeki küçük sekinin üzerindeki gözleme tabağını ve ayran kutularını da devirmişti. Ama buna hiç aldırmadan koşar adım uzaklaşıverdi.
Şok olmuştum. Ne yapacağımı bilmiyordum. Arkasından gidip teskin etmeye mi çalışmalıydım yoksa sakinleşmesi için bir müddet bırakmalı mıydım?
ŞİMDİ OKUDUĞUN
Her Şey Dahil (Tamamlandı)
Ficción GeneralÜniversiteli bir genç kızla evli bir adam Tumblr'da tanışırlar... Sonrası aşk mıdır? Yoksa büyük bir hüzün mü? Hayat onları "Her şey dahil" bir otele atınca, tüm soruların cevapları ortaya çıkar. YAŞANMIŞ BİR HİKAYE. ABARTMADAN, DEĞİŞTİRMEDEN HER Ş...