Tumblr'da tanışmıştık. Uzun zamandır mesajlaşıyorduk. Hemen her gün saatlerce yazışıp sohbet ediyorduk. Bir yıldan fazla olmuştu. Başta Adem "Buluşup görüşsek, çay içsek" gibi teklifler yapmıştı ama benim ilgili olmadığımı anlayınca üstelememişti. Zaten dostluğumuz, sohbetlerimiz o kadar güzeldi ki ikimiz de bu büyüyü bozmak istemiyorduk.
Günü birbirimize günaydın mesajı atarak başlatıyor, günboyu her fırsatta yazışıyorduk. İkimiz de şiirden, edebiyattan hoşlanıyorduk. Kitap okumayı seviyorduk. Bana güzel şiirler yazıyordu her gün. Ben de ona beğendiğim şiirleri yolluyordum. Aslında bu şiirler ruh halimi de yansıtıyordu. Aşka özlemimi, güveneceğim, tutkuyla bağlanacağım bir sevgili arzumu yansıtan dizeler buluyor, yolluyordum.
Adem de (yazışırken adının bu olduğunu söylemişti, kuşkusuz takma isimdi) arzularını açıkça dizelere yansıtıyordu. Bu şiirler çok mükemmel olmasa da bana özeldi ve Adem'in ruh halini ifade ediyordu.
Adem kırk yaşlarında, evli barklı biriydi. Durmuş, oturmuş biri. Tumblr'da olması bazı zaafları olduğunu gösteriyordu ama bu o kadar da ağır basmıyordu. Karısıyla aşkla evlenmişlerdi ama araya giren yıllar onları sıradan birer karı koca haline getirmişti. Ev, iş, çocukların sorunları derken günler tekdüze bir halde geçiyordu. Evlilikten de sorumluluklardan da bıkmıştı. Kaçmak, kurtulmak istiyordu. Bu kaçış yolunu da Tumblr'da arıyordu. Kesintilerle de olsa günboyu süren uzun sohbetlerimizde karısına bile, özellikle ona, anlatamadığı dertlerini anlatıyor, benim önerdiğim çözüm yollarını, neden karısını ve çocuklarını bırakıp yeni bir yaşama başlayamayacağını tartışıyorduk.
Ben henüz yirmi yaşında bir üniversite öğrencisiydim. Bir yaşam tecrübem yoktu ama meraklıydım. Her şeyi öğrenmek, bilmek istiyordum. Evlilikte yaşananlar da en merak ettiğim konuların başında geliyordu. En büyük hayalim evlenip mutlu bir yuva kurmak, kocamla ve çocuklarımla (en az üç çocuk istiyordum) ömrümün sonuna kadar birlikte yaşamaktı. Anne ve babamın ilişkilerinden evlilikten pek memnun olmadıklarını hissediyordum. Boşanma ihtimalleri beni endişelendiriyordu. Onlara soramadıklarımın cevaplarını Adem veriyordu.
Aşk, ilişkiler derken konu ister istemez cinselliğe gelmişti. Zaten Adem'in bana ilgi duyup yazışıp arkadaş olmak istemesinin nedeni de Tumblr'daki paylaşımlarımın erotik içerikli olmasıydı. Erotik fotoğraflarla aşk şiirleri ve yüzüm görünmeyecek şekilde kadrajlanmış fotoğraflarımı paylaşıyordum. Selfielerim açık saçık değildi ama erkekleri kışkırtacak, meraklandıracak, benimle tanışmayı arzulayacak kadar iç gıdıklayıcıydı. Adem'den önce benimle yazışmak, tanışmak isteyen çok kişi olmuştu. Ama bunların hemen hepsi sabırsız ve aceleciydi. Biraz yazışmadan sonra hemen buluşmak ve beni yatağa atmak istiyorlardı. O nedenle de sözü hep cinselliğe getiriyordu ve biraz cesur olanları texting yapmayı teklif ediyordu.
Lisedeyken bir okul arkadaşımla önce cepten mesajlaşmış, sonra texting yapmış, nihayet birbirimize açık fotoğraflar yollamıştık. Çocuk daha fazlasını isteyip beni ürkütüp korkutunca ben ilişkiyi kesmiştim ama rezalet çıkmasını önleyememiştim. Çocuk fotoğraflarımı arkadaşlarıyla paylaşmış, kısa süre sonra okuldaki herkes benim yarı çıplak fotoğraflarımı görmüştü. Okula gidemez hale gelmiş, bir yıl kaybetmiş, sonunda okulu değiştirmek durumunda kalmıştım. Bu da bana ders olmuştu. O nedenle de çekingen davranıyordum.
Son iki cümle biraz yalan oldu sanırım. Yaşadıklarımdan pek ders almamıştım herhalde ki Tumblr'a girmiş, paylaşımlar yapmaya başlamıştım. Dışarıdan bakan benim bu yönde ihtiyacım olduğunu anlardı. Ama ben kendime dışarıdan bakamıyordum ve kendimi bunun çok masum bir şey olduğuna ikna etmiştim. Aslında aşka, sevilmeye ve tabii ki bir kadın olarak beğenilmeye ihtiyacım vardı ve sanal da olsa beğenildiğimi, ilgi duyulduğumu hissetmek hoşuma gidiyordu.
Adem'in tavrı bana iyi gelmişti. O da cinsel konulara meraklı olduğunun işaretlerini veriyordu ama üstelemiyor, ısrar etmiyordu. Başta benim o konularda istekli olmadığımı anlayınca ne telefonunu ver demiş, ne buluşalım diye ısrar etmişti. Hoş bir flört yaşıyor gibiydik ama esas olarak iyi bir kanka bulmuş gibi hissediyordum. Dert dinliyor, dert anlatıyorduk karşılıklı. İkimize de dertleşmek iyi geliyordu ve sohbetlerimizi bozacak hiçbir değişimden yana değildik. Fotoğraflarımızı bile aylar sonra paylaşmıştık.
Aslında okulun en az göze çarpan kızlarından biriydim. Pek güzel olduğum söylenemezdi. Ufak tefektim, yüzüm de pek bakılacak gibi değildi. Altlarında kahverengiliklerle çipil gözler, Laz tipi koca burun ve köşeli çene... Vücudum da aslında pek hoş değildi. Dar omuzlar, küçük göğüsler, kalın bel, geniş kalça ve kalın bacaklar...
Silik, görünmez bir tiptim. Derslerimi ciddiyetle izliyor, bol bol ders çalışıyor, dersler dışında zamanımı kütüphanede geçiriyordum. Benim gibi silik ve ezik üç kız arkadaşımdan başka tanıdığım, görüştüğüm kişi de yoktu. Biz de genellikle okulun kafesinde takılır, en fazla yakındaki AVM'ye gider dükkanlara bakar, birer hamburger yer dönerdik. Son derece sıradan bir hayatım vardı ve bu hayat hiçbir erkek için çekici gelmez diye düşünüyordum.
Bitli baklanın kör alıcısı olurmuş. Bana da ilgi duyan biri çıkmıştı. Diğer bölümlerden, ortak ders aldığımız bir çocuk ders notlarını isteme bahanesiyle bana yanaşmıştı. Tabii ben niyetini anlamamıştım. Not verdim, notları geri aldım derken iki hafta geçmeden yakınlaşmıştık. Ders çıkışı birlikte kahve içmeye gidiyor, akşamları şehre inip barlara takılıyorduk. Ağzıma ilk kez alkol sürmüş, bira içmeye, çocuğun sigarasından bir nefes de olsa çekmeye başlamıştım.
Gece geç saatlere kadar takılıyor, elele eve dönüyor, kapının önünde vedalaşmadan kısa da olsa gittikçe ateşlenen şekilde öpüşüyorduk. Oğlanı evin boş olduğu bir gün davet etmek, bu öpüşmelerin tadını çıkarmak istiyordum ama çekiniyordum da.
İki kız arkadaşımla aynı evi paylaşıyorduk. Onlar eve sevgililerini getiriyorlardı. Yani benim de erkek arkadaşımı eve davet etmem sorun olmazdı. Ama ben kendimden korkuyordum. Kendime hakim olamam, evlilikten sonraya bıraktığım şeyleri yapar, her şeyi berbat ederim diye korkuyordum. Ben kendime hakim olsam da o kendini tutamaz, beni çok istediğim ama evlendikten sonra yapmamın doğru olacağını düşündüğüm şeyi yapmaya zorlar diye korkuyordum. Yani korkuyordum da korkuyordum.
Bu gelişmeleri Tumblr'da Adem'e anlatıyor, mutluluğumu paylaşıyordum. Ama Adem gelişmelerden pek hoşnut değildi. Yanlış bir şey yapacağımı düşünüp sık sık uyarıyordu. Babam gibi laflar edip canımı sıktığı da oluyordu. Ama esas olarak kıskanıyordu. Kıskandığı için de hiç tanımasa da çocuğu suçluyor, uzak durmamı söylüyordu.
Endişelerinde haklıydı ama benim aşktan gözüm hiçbir şeyi görmediği için sanal dostumu da dinleyecek halim yoktu. Aşıktım ve çocuğun yaptıklarını doğru değerlendiremiyordum.
İki yakın kız arkadaşım çocuğu hiç beğenmemişti. Onların erkek arkadaşı yoktu, kıskanıyorlar diye düşündüm ama oldukça çapkın olan ev arkadaşımın uyarısını dikkate almam gerekirdi. Ne de olsa feleğin çemberinden geçmişti ve erkekleri benden çok daha iyi tanıyordu.
Ev arkadaşım baktı benim laftan anlayacağım yok örnekle göstermeye karar verdi. "Bizi buluştur, ne mal olduğunu gözünle göreceksin!" dedi. Sevgilime güveniyordum. Bu laflar da kesilsin istiyordum. Üç kız bir oğlan bara gittik ve olanlar oldu. Başlarda çocuk düzgün davranıyordu. Ama alkol gerekeni yapmıştı. İki bira içmiş, havamızı bulmuş, kendimizi piste atmıştık. Dakikasına da bizim kızla benim oğlan sarmaş dolaş olmuş, çok geçmeden de dudakları birbirini bulmuştu.
Mahvolmuştum.
ŞİMDİ OKUDUĞUN
Her Şey Dahil (Tamamlandı)
Fiksi UmumÜniversiteli bir genç kızla evli bir adam Tumblr'da tanışırlar... Sonrası aşk mıdır? Yoksa büyük bir hüzün mü? Hayat onları "Her şey dahil" bir otele atınca, tüm soruların cevapları ortaya çıkar. YAŞANMIŞ BİR HİKAYE. ABARTMADAN, DEĞİŞTİRMEDEN HER Ş...