Yanaklarımdan bir damla yaş süzülüp dudaklarımı ıslattığında arkamdan gelen Sergen'e baktım. "Ne konuşuyor onlar?" Sergen ilerlemem için sırtıma dokundu. "Yok öyle bir şey," dedi. Sesi sert çıkmıştı. "Sana inanmıyorum," dedim kaşlarımı çatarak. "İmkânı yok, Talia. O gerzeklere bakma sen." Yanaklarımı elimin tersiyle sildiğim sırada Sergen, odanın kapısını açıyordu.
İçeri girdiğimde delirmek üzereydim; ne dönüyorsa benim alakamın dahi olmaması gerekiyordu. "Talia, deli gibi odanın içinde dönmeyi kes! Sana yok öyle bir şey diyorum!" Sergen'in dedikleri umurumda değildi. "Kim o adam? Nasıl böyle iğrenç konuşabiliyorlar?" dedim, ne olduğunu anlamak isteyerek. "Piperların varisi."
Kolivarda sözü geçen iki aile vardı: Viscontiler ve Piperlar.
"Sergen," dedim, gözlerini kaldırıp bana baktı. "Bu adamlar ne karar verirse o olur, sen de benim kadar biliyorsun bunu." Kafasını sallayıp ayağa kalktı. "Viscontilerin kararı her zaman daha üstündür."
Aybars içeri girdiğinde, Sergen de çıkmıştı. Üstüne doğru yürüdüm. "Hayatta olamaz böyle bir şey! Bunu kabul edeceğimi sakın düşünme." Ben bu kadar öfkeliyken o, tek kelime etmeden karşımda duruyordu. "Talia," ismim dudaklarından döküldü, kıymık gibi batıyordu canıma.
"Senin bunlarla bir alakan yok. Gelmemen gereken bir zamanda geldin." Pencereye doğru gittim.
"Vera. Vera'dan bahsetti. Onun da bunlara dahil olmadığını düşünmüştüm." Derin bir nefes alıp Aybars'a döndüm. "Aybars, bana ne döndüğünü anlatacak mısın artık?"
Kapıyı açıp, "Aşağı inelim, Aron'la konuştuktan sonra sana detaylandıracağım," dedi. Açtığı kapıdan çıkıp önden aşağı indim. Arkamdan gelirken belime dokunup yönümü değiştirdi.
Kış bahçesi tarzı bir yere geçtiğimizde Vera, parende atıyordu. Aron, kafasını koltuğa yaslamış, burnunda koca bir buz torbasıyla oturuyordu. Katerina da onun burnuna bakmaya çalışıyordu.
Vera, Aybars'ı gördüğü an "Abi," dedi yanımıza gelip. O, Aybars'ın yanında dururken ben sandalyelerden birini çekip oturdum. "Vera, sakin olur musun biraz?" Vera kafasını sallayıp, "Sakin mi olayım? Enzo buraya gelip senin nişanlınla benim için yazı tura atmayı teklif etti! Bence sen fazla sakinsin. O küstah nasıl böyle bir teklifle gelebiliyor bize?"
Oda duymuştu.
Aron, suratındaki buzu çekip kafasını kaldırdı. "Siktir... Talia'yı nerede görmüş?" Odadaki herkes ona dönerken o, kafasını yatırıp buzu burnuna geri koydu. Aybars, onun oturduğu koltuğa yaklaşıtı, "Aron, ne halt yedin de bu herif evimize kadar gelip bize teklifte bulunuyor?"
Aron, burnundaki buz torbasını Katerina'nın kucağına bırakıp doğruldu. Dudaklarını araladı, sonra geri kapattı.
"Diego'yu öldürüyordum."
Katerina hızla yanından kalkarken, Vera ve Aybars oldukları yere çivilenmişlerdi. Bense Aron'a bakıyordum; birini öldürdüğünü nasıl bu kadar rahat söyleyebiliyordu? Fazla soğukkanlıydı.
"Öldü mü?" dedi Aybars, Aron'un biraz yakınına oturup dirseklerini bacaklarına yaslamıştı. Kafasını salladı Aron. "Ölmedi ama ölecekti."
Aybars, dehşet verici bakışlarını Aron'a yöneltti. "Ağzından çıkanı kulağın duyuyor mu senin? Neden bir başkası değil de Diego?"
ŞİMDİ OKUDUĞUN
-ÖRTÜLÜ NİYETLER- +18
Romance-Gece uyurken sabah olacağını, güneşin doğacağını bilerek gözlerimi kapatıyordum. Ama o sabah uyandığımda odam kapkaranlıktı. Bir daha güneş doğmadı, odamın ışığı hiç açılmadı, kapım hiç çalınmadı...-