Bölüm 8

169 17 2
                                    

Öpüşüp barıştıktan sonra Mert'in yatağında birkaç saat öylece uzanmıştık. Sadece sarılarak, arada bir saçıma kondurduğu öpücükler eşliğinde konuşmak çok rahatlatıcıydı. Saat bire gelirken, her ne kadar istemesem de yanından ayrılmak zorunda kalmıştım. Mert'in kendisine özel bir odası vardı ama benim şimdi bile hesap verecek olduğum ikizim Arda odamda beni beklemedeydi.

"Hiç gitmek istemiyorum, sanki bir daha görüştüğümüzde bunlar hiç yaşanmamış olacak gibi." Dediğimde omuzlarımın düştüğünü gören Mert bir kez daha sarıldı bana. Kapının eşiğine kadar gelmiş, açıp çıkamamıştım bir türlü.

"Hiçbir şey değişmeyecek, ben hala sana deli gibi aşık olacağım." Yüzümün yandığını hissettiğimde kafamı göğsüne daha da yasladım. Güvenli liman dedikleri şey Mert'in kollarıydı benim için. Kalesini nasıl koruyorsa, beni de korur, kimse zarar veremez gibi hissediyordum. "Ama bir süre daha..."

"Kimse bilmeyecek, biliyorum. Maç bu kadar yakınken ortalık bir kavgayı kaldırmaz. Bizimkiler dengesizdir, kesin ikiye bölünecekler bu konuda." Diyerek iç çektiğimde kendimi kollarından ayırabilmiştim. Ondan bir adım uzaklaşarak parmağımı ona doğru salladım. "Sakın pot kırma, film izledik, salonda darlandım bayılır gibi oldum. Sen de kahve aldın, yürüdük bu kadar."

"Aşkım planı ben yapmadım mı?" Tatlı tatlı sorduğunda sahte ciddiyetimi bozarak gülümsedim.

"Yaptın ama olsun." Omuz silkerek kapıyı açtım ama dışarı çıkmadan bir kez daha döndüm ona. "Bu arada gözüm üzerinde, o İlke cadısına söyle, sana çok yaklaşmasın."

"Kıskanıyor muyuz acaba?" Tek kaşını kaldırarak sorduğu soruya göz devirdim.

"Ciddiyim, Mert. Kızın eli yüzü dağılsın istemeyiz." Kahkahasını duyduğumda çoktan kapıdan uzaklaşmaya başlamıştım. Kendi kendime sırıttım ama gerçekten ciddiydim. İlke'nin onda gözü olduğu açıktı, hatta takımdan bazı lüzumsuzlar bu konu hakkında yorum da yapmışlardı. Çekemiyor değildim, ben o kızdan daha güzeldim, daha becerikli ve daha zekiydim de, her şeyden önemlisi Mert beni seviyordu ama tüm bunlar içimdeki sesi susturmuyordu. İlke'yi her gördüğümde 'yol şunu' diyen sesimi.

Odamın kapısını kartı okutarak açtığımda sevgili ikizim Arda'nın karşımda belirmesini beklemediğim için ufak bir çığlık atarak geri kaçtım. Işıklar neden kapalıydı? "Mal mısın Arda? Hırsız sandım. Işık niye açmıyorsun?"

"Sen neredesin bu saate kadar?" Beni umursanmayıp soru sormasına hiç takılmadan ışığı açtım. "Kaç kere mesaj attım."

"Mert Abiyleyim dedim ya, fotoğraf da paylaştım. Hayatta olduğumu çözersin sanmıştım. Kusura bakma zekânı gözümde büyütmüşüm." Diyerek pijama bulmak için dolabıma yöneldim. O ise annesinin peşindeki yavru ördek gibi adımlarımı takip etmişti.

"Ne işin vardı Mert abiyle? Daha doğrusu Mert abinin seninle ne işi vardı?"

Ona bakmadan yanından geçmek istediğimde beni kolumdan yakalayarak durdurdu. "Senin aksine onun bir kalbi var, ikizcanım. Sinemaya gidemiyorum diye üzüldüğümü gördü benimle gelmeyi kabul etti. Barış da biliyor, sorabilirsin."

"Ne sorucam, sanki adam seninle başka bir şey için uğraşırmış gibi." Diyerek kolumu bıraktığında hızla banyoya girdim. Bu dediği kırmıştı beni. Ne kadar da pervasızca, sözlerine hiç bakmadan konuşuyordu. Benim de bir kalbim olduğunu görmüyor muydu? İkizler bir diğerinin duygularını hisseder söylentisi tamamen yalandı, ya da bizde tek taraflı işliyordu. Ben Arda'yı hissederdim gerçekten, ondaysa tık yoktu.

Hızla üstümü değiştirdikten sonra dişlerimi de fırçalayıp özenle yaptığım, sonra da ağlamaktan aktığı için yarısını silmek zorunda kaldığım makyajımın kalanını da çıkardım. Odaya döndüğümde Arda kendi yatağında telefonuyla oynuyordu. "Sen ne yaptın? Benden önemli?" Yemekten sonra kankilerine koşmasına izin vermiş olmam trip atmayacağım anlamına gelmiyordu.

Kafasını kaldırıp bana baktı. "Her zamanki gibi, Pes attık. Kerem abiler hep FIFA istiyor, Kenan pes oynuyor benimle. Hazır bulmuşken tadını çıkarıyorum." Dediğinde göz devirerek yatağıma oturdum. Çok yorgun hissediyordum.

"Aman sevgilinle iyi vakit geçir, sonra çok özleyeceksiniz birbirinizi." Diye dalga geçtiğimde yatağının kenarında duran fazlalık yastığı bana doğru attı. Hedef kafamdı ama ben eğilince dolabın kapağına çarpmıştı yastık. "Kardeşe böyle yapılmaz."

"Saçma sapan konuşuyorsa yapılır, hatırlatayım benim gerçek bir sevgilim var."

İç çektim, "Evet, kız günlerini boşa harcıyor seninle ama ikna edemedim ki." Arda bu sefer otel terliğini bana atmaya çalışınca hafif bezden yapılma bir şey olduğu için yarı yolda kalmıştı silahı. "Hep şiddet," bir şey demek için ağzını araladığında susturdum onu. "aman sus, senin boş muhabbetlerini dinleyemeyeceğim. Yat uyu, iyi geceler."

Hedef / Mert GünokHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin