Bölüm 3

188 16 3
                                    

ardaguler, ferdikadioglu ve 2582 kişi beğendi

Oops! Bu görüntü içerik kurallarımıza uymuyor. Yayımlamaya devam etmek için görüntüyü kaldırmayı ya da başka bir görüntü yüklemeyi deneyin.

ardaguler, ferdikadioglu ve 2582 kişi beğendi

@drya.guler boring days, boring nights

ardaguler: İşte sağlam genetik nedir, burada görüyoruz
drya.guler: kendine pay çıkarmasan o kadar şaşırırdım ki

altaybayindir: Dişi kanarya 
drya.guler: Sori bro, only kartal

***

Mert Günok

Elim takip et tuşuna ne ara bastı ben de fark etmemiştim ama önüme on dakika kadar önce paylaşmış olduğu fotoğrafı çıkınca, aklım bir anda uçmuş neye uğradığımı şaşırmıştım. Bundandır ki, takip etmek aklımda bile yokken onu takibe almış, üstüne bir de utanmadan beğeniyi basmıştım. Aklım tahminen ne zaman yerine gelirdi bilmiyordum, kalbim ise onu gördüğüm an benim olmaktan çıkmıştı.

Sahi, ilk nasıl görmüştüm onu? Milli takım toplantısındaydı her halde. Montella ilk on biri açıklamak ve daha iyi kaynaşmamızı sağlamak amacıyla bir toplantı düzenlemişti. O da Arda'yla beraber katılmıştı bu toplantıya. Elinde dosyaları, at kuyruğu topladığı saçları ve mavi elbisesiyle onu ilk gördüğümde beynimden vurulmuşa dönmüştüm. Bu kadar duru, bu kadar kibar ve etkileyici başka biriyle tanıştığımı hatırlamıyordum. Hatta sanırım ben Derya'dan önce tanıştığım ya da ilişkim olan kızlardan hiç birini hatırlamıyordum. Tek bildiğim bir zamanlar o yoktu ve sonrasında da o var, başka her şey yoktu. Tek odak noktası, insanlarla dolu bir odada dikkat edilmeyi hak eden tek kişi. Toplantıdaki varlığına başta hiç anlam veremesem de Arda onu ikizi olarak tanıtınca başımdan aşağı dökülen kaynar sularla kendime gelmiştim. 

Kaç yaşındaydı? 18? 19? Yirmi değildi kesinlikle, Arda milli takımın en genç oyuncularından biriydi. Bu gerçek yüzüme tokat gibi çarpınca da kendimden utanmıştım. Üzerine bir de Arda'ya uyup bana 'Mert Abi' diyince de az önceki peri kızı, zarif elleriyle hançeri tam göğsüme batırmış oldu. Abi. Abi. Abi. 

Abi tabi lan. 

Ne diyecekti 19 yaşındaki kız? Aranızdaki on altı yılı elinin tersiyle itip 'Mert' diyecek hali yoktu. Etrafında Kerem, Barış Alper ya da Altay gibi en az benim kadar başarılı, yaşına daha yakın, hatta benden daha yakışıklıları varken de dönüp bana bakacak hali de yoktu. Bu gerçeği anlamam da başka bir hikayeydi. Derya'yla tanışmamızın ikinci günü, onu kafeteryada tek başına otururken görünce yanına gitmek istemiştim. Hatta bir önceki gün elinde dördüğüm meyveli maden sularından da almıştım ona, ama ben arkamı dönüp ona ilerleyene kadar yanındaki boş sandalye dolmuş, Semih ona bir şeyler anlatmaya başlamıştı bile. Ne söylüyorsa komikti de belli, Derya ne güzel gülüyordu öyle. Ama bana değil, başkalarına...

Elimde tuttuğum maden suyunu çöpe fırlatır fırlatmaz sahaya atmıştım kendimi. O gün, İrfan gelip bana penaltı çalışmayı teklif etmeseydi akşama kadar koşabilirdim. Ama ne koymuştu bu farkındalık. Öyle ki, değil ona yaklaşmak, onu olabildiğince az görebilmek için sahanın daha az tercih edilen kalesinde antrenman yapmaya başlamıştım. Arda öteki kalede Altay'la çalışmayı tercih ettiğinden, Derya da uzak kalıyordu bana. 

Bugün yine haddimi aşmıştım. Antrenman sırasında, kollarında zorla taşıdığı toplarla bana doğru geldiğini görünce dayanamayıp konuşmuştum onunla. Benden korkuyor muydu emin değildim, ama çekindiği, pek muhattap olmak istemediği kesindi. Çünkü sesime şaşırıp yere düştüğünde yardıma gitmiştim, oysa birkaç saniye içinde benden kurtulmaya çalışmış, bileğini burktuğunu anlayınca ancak yardım etmeme izin vermişti. 

Onu kollarımda taşımak bugüne kadar hissettiğim en güzel şeydi. Minyon bir yapısı olduğundan taşırken hiç zorlanmamış, sanki olması gereken yer hep burasıymış gibi hissetmiştim. Keşke o kısa yürüyüş hiç bitmese, Derya kollarımdan inmek zorunda kalmasaydı. Onu yerine koyduktan sonra da soğuk jellerden birini bileğine koyması için vermiştim ona. Bana kalsa, yanıbaşına çöker ayağını ben sarardım ama antrenman alanında ne olur ne olmaz diye bulunan sağlık ekibinden biri onu fark etmiş yanımıza gelmişti. Ben de tıpış tıpış kaleme dönmek zorunda kalmıştım.

Az önceki fotoğrafına bir kez daha baktığımda otel odasında çekildiğini anlamam uzun sürmemişti. Demek akşam yemeği için bu kadar hazırlanmıştı. Onu aklımı başımdan alan bu haliyle görmeye hazır mıydım bilmiyordum ama ben de üzerime siyah bir pantolon ve gömlek geçirerek çıktım odamdan. Kendimi telkin etmek için tek söyleyebildiğimse, her hali aklımı başımdan aldığı için kıyafetlerinin bir önemi olmayacağıydı.


Hedef / Mert GünokHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin