Bölüm 11

177 22 2
                                    

Maç çok iyi ilerlemişti, iki sıfır öne geçmiş olmamız beni her şeyden çok mutlu ediyordu. Yedek kulübesinde, Semih'le birbirimize tutunmuş maçın son saniyelerinin bitmesini bekliyorduk. Gürcistan son anda bir köşe vuruşu kazanmış, bütün takımı bizim kalenin önüne dizmişti, kaleci de dahil. Mert'e güvenim sonsuzdu, kalemizi koruyacağına emindim ama insan ister istemez geriliyordu. Köşe vuruşu yapıldı, top havalanarak savunma hattına ilerledi ama bizimkiler kafayla topu döndürmeyi başardılar. Dönen top önce bizimkilerden kim olduğunu anlayamadığım birinin ayağına düştü, sonra da Kerem abinin topla koştuğunu gördüm.

Taraftar delirmiş gibiydi, Kerem abi ayağında topla car gücüyle Gürcistan kalesine koşarken yedek kulübesinin tamamı hareketlenmiş, kenarda onun koşusuna eşlik ediyordu. Ben de kolumu bırakıp koşan Semih'in peşine takıldım. Gözlerim Kerem abideydi. Koştu koştu, üzerine gelen Gürci oyuncunun ona yetişmesine izin vermeden topu, çok büyük bir hatayla boş bıraktıkları kaleye yolladı. Herkes gibi ben de çığlık çığlığa el çarptım.

Hakemin düdüğü çalarken biz sahaya dökülmüştük bile. İlk maçımızı almıştık, önümüz açıktı artık. Hızla Arda'ya koşup beni etrafında çevirmesine izin verdim. "Harikaydı! Muhteşemdiniz! Süper!" Takım otobüsünde beni Kenan için sattığını unutuvermiştim, yapılacak bir kutlamamız vardı.

"Başardık!" Arda beni yere koydu ama kollarını benden çekmeden yerinde zıplamaya başladı, ben de hareketlerini kopyaladım. Birkaç saniye sonra ise mutluluk topağımıza biri daha eklenmişti, sonra biri daha ve biri daha, ta ki bütün takım toparlanana kadar. Herkes gülüyor, taraftar 'Memleketim' söylüyordu. Kahkaha atarak topağımızdan ayrılarak önüme gelen herkese sarılmaya başladım. Kenan, Mert Müldür, Merih abi, Kerem abi, Hakan abi, Barış Alper, Orkun abi ve en son kendimi sevgilimin kollarında buldum.

"Harikasın aşkım, çok iyiydi! Bunu çok hak ettiniz!" Bu gürültüde ondan başka kimsenin duymayacağını bilerek kutladım onu. Beni sıkı sıkı sarmış, sarılma süremiz dikkat çekici bir hal almadan bırakıvermişti. Sera'yı az ilerde Ferdi ile sarılırken görünce yanlarına koşup üzerlerine atladım. Arda Fenerbahçe'ye seçildiğinden beri dördümüz herkesten yakın olmuştuk, kardeş gibi.

"Wohoo!" Diye bağırdı Sera, Ferdi de omzumu yakalamış pat patlamıştı. "Keşke kendinizi izleyebilseydiniz!" Sera'nın Ferdi'ye dediğini onayladım kafamla. Nefes nefese kalmıştım, oradan oraya koşturmak, adrenalinin de etkisiyle solunumumu zorlaştırmıştı. Ayrılıp taraftara döndük. Herkes onları alkışladığı için Sera ve ben de ayak uydurarak onlarla beraber kutlama yaptık. Muhteşem bir girişti, umarım önümüzdeki maçlar da aynı böyle olacaktı.

***

Maçtan sonra Arda'nın söylediğine göre soyunma odasında bir tur roman havası eşliğinde kutlama yapmışlar ama bu ekibi kesmeyince bir de gece kulübüne gitmeye karar vermişlerdi. Bu yüzden otele dönmüş, birkaç lokma bir şey yiyip hazırlanmaya koşmuştuk. Siyah kısa ve sırt dekolteli elbisem Arda'nın tüm ayarlarıyla oynamış olsa da biz tartışırken kapımıza dikilen ve en az benimki kadar ilgi çekici bir elbise giyen Sera beni onun elinden kurtarmayı başarmıştı. İtiraf ediyorum ki bu elbiseyi Türkiye'de giymezdim, ortam ne kadar müsait olursa olsun ama üzerimde benim için kulüpteki herkesin ağzını burnunu kıracak olduğunu bildiğim iki düzine futbolcunun rahatlığı ve Almanya etkisi vardı. Bir şey olmayacağına inanıyordum. 

"Yanımdan ayrılmıyorsun." Bizim için kiralanan kişisel araçlara ilerlerken Arda bana eğilerek konuşmuştu ama ben daha ona cevap vermeye fırsat bulamadan Kenan ve Semih dibimizde bitmiş, Arda'yı çekiştirmeye başlamışlardı. "Ne oluyor ya?" 

"Gel gel, bizim arabada televizyon var!" Semih heyecanla konuştuğunda gülümsememe engel olamadım. Ulan tüm Türkiye'de hatta şu dönem dünyada tanınan bir futbolcusun ve arabanda televizyon olmasına seviniyorsun. Semih'in gözleri bana dönünce bir duraksadı. "Ama tek kişilik yerimiz kaldı." Arda da kararsızlıkla baktı bana. Onlarla gitmek istiyor ama kıskanç yanı buna engel oluyordu. Göz devirerek elimle ilerlemesini işaret ettim. 

"Git, ben başka arabaya binerim." Tam bu sırada da arkamızdan biri bana seslendi, bu gece daha ne kadar çok bölünecektik acaba? Dönüp bakınca bunun Mert'im olduğunu görüp kocaman gülümsedim. "Mert abinin arabası boş galiba, gidiyorum ben." itiraza fırsat tanımadan koşar adımlarla muhteşem üçlüden uzaklaştım. Mert geldiğimi görünce gülümseyerek şoför koltuğuna oturdu. Camdan yan tarafın boş olduğunu görünce ben de hemen yerime yerleştim. "Başka kimse gelmiyor mu?" 

"Çok güzel olmuşsun, peri kızım." Sorumu atlayarak ettiği iltifatla hafifçe kızardım, kocaman gülümsedim. Mert'in yanında gülümsemekten başka bir şey yapamıyor gibiydim zaten. "Gelsinler mi?" 

"Yok, canıma minnet," diye kıkırdadığımda arabayı çalıştırmıştı ama hareket etmeden durdu öylece. 

"Kemer?" hızla kemerimi bağlayıp yerime iyice yerleştim, onu da şöyle bir süzdüm. Siyah gömleği ve pantolonuyla muhteşem görünüyordu. Kafamı yana eğerek onu izledim. Otelin önünden çıkış yaparken direksiyonu tek eliyle kavramış, usta hamlelerle döndürmüştü. Her hareketinin beni böylesine etkilemesi normal miydi? Bu adamın beni seviyor olması rüya değil de neydi ki? "Çok beğendin her halde?" 

"Beğendim." dedim alaylı sesine aldırmadan. "Bu yakışıklı adamı nasıl düşürdüm diye düşünüyordum." 

Mert güldü, sonra da derin bir iç çekti. "İnsanlar tam tersini, bu kart zampara bu kızı nasıl ayarttı diye düşünecekler." 

"Aşkımm!" dedim sonunu uzatarak, bana yan bir bakış attı. "Her seferinde konuyu buraya getirmeyi bıraksak mı? Hiç umursamıyorum biliyorsun. Ben seni seviyorum." 

"Ben sana aşığım." 

" 

Oops! Bu görüntü içerik kurallarımıza uymuyor. Yayımlamaya devam etmek için görüntüyü kaldırmayı ya da başka bir görüntü yüklemeyi deneyin.
Hedef / Mert GünokHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin