oyoyayayaya asil olaylar simdi valsiyor iateee😻😻🎀👏🏿😈😈😘😘
buarada bolumu yazdirirken ilacimi icmeyi unutmusum😛Ertesi sabah Kerem, okula geldiğinde bir yandan Altay’ın attığı mesajları düşünüyordu. Gece boyunca zihni o kadar meşgul olmuştu ki, uyuyamadan saatlerce dönüp durmuştu. Altay, her zamanki gibi alaycı ve baskındı, ama sanki bu sefer söylediklerinin altında başka bir anlam vardı. "Biraz daha uğraşman gerek," demişti Altay. Bu sözler, Kerem’in aklında yankılanıp durmuştu.
Kerem okulun kapısından içeri girerken derin bir nefes aldı. "Her zamanki gibi davranmalıyım," diye düşündü. "Bugün her şey normal olacak." Ama içten içe bunun mümkün olmadığını biliyordu. Altay’la arasında olanlar, normal arkadaşlık sınırlarını çoktan aşmıştı. O kadar yakınlaşmışlardı ki, bu gerilimi yok saymak imkânsızdı.
Koridorda arkadaşlarını selamlayarak ilerlerken, birdenbire tanıdık bir el Kerem’in omzuna dokundu. Altay’dı. Kerem’in içi bir anda sıcacık oldu ama aynı zamanda bir tür panik hissetti. Ne olacağını kestiremiyordu.
“Günaydın, ufaklık,” dedi Altay, gözlerinde o her zamanki oyunbaz ışıltı. Yanına gelerek rahatça yürümeye başladı. Kerem’in kalbi hızla atmaya başladı. Altay’ın varlığı her zaman onu etkilerdi ama bugün işler daha farklıydı.
"Günaydın," diye yanıtladı Kerem, göz ucuyla ona bakmaya çalışarak. Dün gece yaşananların ardından Altay’la bu kadar yakın olmak, biraz rahatsız ediciydi. Ne diyeceğini bilemez haldeydi.
Altay, sessizliği bozdu. “Dün gece attığım mesajı düşündün mü?” Sesi, her zamanki gibi kendinden emin ve biraz da meydan okuyan bir tondaydı. Kerem’in yanıtını merak ediyormuş gibi görünüyor, ama bir yandan da ona ne cevap vereceğini çoktan biliyor gibiydi.
Kerem ne diyeceğini bilemedi. Kalbinde bir çarpıntı hissetti. "Evet," dedi sadece, gözlerini kaçırarak. Ne yapmalıydı? Altay’la bu kadar açık bir şekilde yüzleşmeye hazır değildi, ama onunla konuşmaktan da kaçınamıyordu.
Altay hafifçe gülümsedi, gözleri Kerem’in gözlerine dikildi. "Bak," dedi aniden ciddi bir tonda. "Sana bir şey söylemem gerekiyor." Kerem şaşırarak ona baktı. Altay’ın normalde bu kadar doğrudan bir şey söylemesi nadirdi. Daha çok, şakalarla ve imalarla konuşurdu. Ama bu sefer Altay’ın yüzündeki ifade farklıydı. Ciddiydi.
"Ne hakkında?" diye sordu Kerem, yavaşça. Meraklanmıştı ama aynı zamanda Altay’ın söyleyeceklerinden biraz da çekiniyordu.
Altay derin bir nefes aldı ve Kerem’in karşısında durdu, yüzünde hafif bir gülümseme vardı. "Dün akşam düşündüm," dedi yavaşça, "ve fark ettim ki, bizim aramızda bir şeyler var. Yani... sadece arkadaşlık değil."
Kerem’in kalbi hızla çarpmaya başladı. Bu cümleyi duyduğunda ne hissedeceğini bilemedi. Altay’ın ne demek istediğini anlamıştı ama aynı zamanda bu kadar doğrudan bir itirafı beklemiyordu.
"Altay…" dedi Kerem, ne diyeceğini bulmaya çalışarak. Sanki kelimeler boğazına düğümlenmiş gibiydi. Altay’ın gözlerinin içine bakmaya cesaret ettiğinde, onun bakışlarındaki ciddiyetle daha da şaşkına döndü.
Altay bir adım daha ona yaklaştı, aralarındaki mesafe yine tehlikeli bir noktadaydı. "Ben… seninle flört etmek istiyorum, Kerem. Ama acele etmek de istemiyorum," dedi Altay, sesi bu sefer alışılmadık bir şekilde yumuşaktı. "Bunu yavaşça, seni zorlamadan yapmak istiyorum. Ne olduğunu anlamak için. Eğer sen de istersen tabii."
Kerem bir an için ne diyeceğini bilemedi. Altay’ın bu kadar açık ve net bir şekilde konuşması onu hem şaşırtmış hem de rahatlatmıştı. Ancak aynı zamanda bir tür korku hissetti. Gerçekten ne istiyordu? Altay, onunla ciddi bir şekilde ilgileniyor muydu, yoksa yine oyun muydu bu? Ama Altay’ın gözlerine baktığında, bu sefer oyun oynamadığını anlayabiliyordu.
"Yani… sen..." Kerem, cümleyi tamamlayamadan Altay onu yavaşça susturdu.
"Evet," dedi Altay, hafifçe gülümseyerek. "Sadece arkadaş değiliz. Ama hemen sevgili gibi de olmak zorunda değiliz. Bunu ağırdan alalım. Ne olacağını birlikte görelim."
Kerem’in içi rahatlamış ama aynı zamanda karmaşık duygularla dolmuştu. Altay, her zamanki baskınlığıyla onu yönlendiriyordu ama bu sefer ona bir seçim hakkı veriyor gibiydi. Altay’la olan bu ilişkiyi nereye götüreceklerini bilmiyordu ama en azından şimdi neyle karşı karşıya olduğunu biliyordu. Ve içten içe Altay’ın ona bu şekilde yaklaşması hoşuna gidiyordu. Ama yine de acele etmek istemiyordu.
"Tamam," dedi sonunda Kerem, kendini biraz toparlayarak. "Ama… gerçekten yavaş gidelim. Ne olduğunu anlamam için zamana ihtiyacım var."
Altay gözlerinde bir parıltıyla başını salladı. "Sana zaman veririm, merak etme," dedi yumuşak bir sesle. "Ama unutma, aramızdaki bu gerilim sonsuza kadar çözümsüz kalmayacak. Bir noktada… bir şeyler olacak."
Kerem, Altay’ın sözleriyle hafifçe gülümsedi. Ne olacağını bilmiyordu ama Altay’la aralarındaki bu garip ve çekici gerilimin bir şekilde çözülmesi gerektiğini de anlamıştı. İkisi de ne istediklerini tam olarak bilmeseler de, aralarındaki bu oyun devam edecek gibiydi.
Altay, onun yanına yürürken kolunu Kerem’in omzuna attı. "Hadi, derse geç kalıyoruz," dedi, yine o rahat ve umursamaz tavrıyla. Ama bu sefer ikisi de biliyordu ki, aralarındaki ilişki artık farklı bir yöne girmişti. Ne olacağını zaman gösterecekti, ama ikisi de bu yeni oyunun içinde olmaktan memnun gibiydi.
Kerem, Altay’ın kolunun ağırlığını hissederken kalbindeki çarpıntıyı kontrol etmeye çalıştı. Bu ilişkinin nereye gideceğini bilmiyordu ama bir şeyden emindi: Altay’la olan bu yakınlık, sadece bir arkadaşlıktan fazlasıydı.