Bütün gün sadece kendimi düşündüm nasıl birisi olduğumu nasıl bir hayat yaşadığımı nasıl bir çocukluk geçirdiğimi nasıl bir arkadaşlık ilişkim olduğunu kısaca benim kim olduğumu nasıl bu kadar kötü birisi olduğumu düşündüm.
Ben annemin yanımda olmamasına üzülmedim hayatım boyunca. Ben babamın yanımdaymış gibi gözükmesine üzüldüm.
Herkesin beni kötü bir çocuk olarak bilmesi ama babamın çok iyi biri olarak bilinmesi beni mahvediyordu.
Herzaman yaramaz, şımarık, terbiyesiz ve en önemlisi AHLAKSIZ olarak biliniyordum.
İnsanlar bilip bilmeden yargılıyorlardı.
"Bizim aşağı mahallede oturan Tayfun'un kızı varya eve hergün başka biriyle geliyormuş."diyeni mi ararsınız.
"Tayfun'un kızı varya psikoloğuyla işi pişirmiş diyorlar."diyeni mi ararsınız.
"Deniz varya hani Tayfun'un kızı olan babası o kadar iyi olmasına rağmen bu kız nasıl bu kadar pislik bir kız geçen gün bizim kızları dövmüş."diyeni mi ararsınız.
Çeşit çeşit iftira atanlar o kadar çoktu ki hiçkimse babamın nasıl birisi olduğunu anlamadı.
Oysa ki ben böyle bir hayat istememiştim. Hergün dışarı çıktığımda Hasan amcaya günaydın demek, Ayşe teyzenin hatrını sormak, Bakkal amcadan ekmek aldıktan sonra ona kolay gelsin demek istiyordum.
Ama Hasan amca beni görünce yüzünü çevirip yolunu değiştir, Ayşe teyze arkamdan dedikodumu çıkarır, Bakkal amca bana ekmek değil sakız dahi satmazdı.
Ben böyle olsun istemedim. Kim isterki ?
Babam'ın bana herkesin içinde tokat attığı zaman bütün herkes 'Haketti sınırını çoktan aşmıştı bu terbiyesiz. ' tarzında birşeyler söylemişti.
Oysaki ben buna rağmen babamı sevdim babamın bana yaptığı herşeye rağmen onu sevdim çünkü bir kız çocuğunun ilk aşkı babasıdır derler. Çok doğru.
Benim çok canımın yanmasına rağmen ben babamı sevdim.
Takii bana tecavüz edene kadar. O gün babamı öldürmek istedim.
Gerçekten öldürmek. Onu vurmak istemiştim. İşini bitirmek istemiştim. Ama yapamadım bana tecavüz etsede ona kıyamadım.
Ondan nefret ettim belki ama hernede olsa babamdı. Evet belki iyi bir baba değildi fakat babaydı. Herşeye rağmen belki vicdanı sızlamıştır diye düşündüm. Hata yaptığını anlamıştır diye düşündüm.
Belki tedavi olur psikolojik bir destek alıp kendine gelir dedim. Ama yanılmıştım.
Fakat ben babamı sevmekten vazgeçmedim.
Hep içimde bir umut vardı. Belkilerle yaşadım. Ama beni keşkeler mahvetti.
O günden sonra kendimi eve kapattım. Zaten normalde de dışarıya çıkmazdım ama bu sefer odamdan da çıkmadım.
Belki babam o zaman hatasını anlar saygılı(!), terbiyeli(!),tek derdi kızını iyi yetiştirmek olan (!) Tayfun Bey gelip özür dilerdi.
Küçücük bir özürle onu affedebilirdim. Bütün herşeyi unutabilirdim.
Hatta özüre bile gerek yoktu sadece gelip sarılsa yeterdi. Bana hiç sarılmadı. Bir kızın babasına bir kez bile sarılamaması o kadar kötü ki. Onu hiç öpememesi o kadar kötü hissettiriyor ki tarif edilemeyecek kadar büyük bir boşluk oluşuyor içinizde, kalbinizde.
Ben hep içimdeki bu büyük boşlukla büyüdüm, herzaman o boşlukla yaşadım.
Bazen keşke doğmasaydım da bugünleri yaşamasaydım dediğim oldu hatta genellikle bunu düşünerek uyurdum.
Bugünde bunu düşünerek uyumuştum. Ağlayarak uyanmıştım. Herzaman ki gece nöbetleri yeniden başlamıştı. Uyuyamamalar, babamı rüyamda görmeler. Gerçi rüya demek pek doğru sayılmaz çünkü rüyadan çok kabusa benziyordu.
Artık kendimi kontrol etmeyi öğrenmiştim ilk zamanlar hıçkırıklar eşliğinde ağlayıp bağırarak uyanıyordum fakat şimdi sesizce ağlıyordum.
Kimsenin duymamasını istiyordum aciz birisi olduğumu bilmelerini istemiyordum.
Gözlerimdeki yaşları silip banyoya doğru yürüdüm ve elimi yüzğmü yıkayıp kendime gelmeye çalıştım fakat bu pek işe yaramadı.
Bornozumu alıp yeniden banyoya girdim ve soğuk bir duş aldım.
Banyodan çıkıp giyindikden sonra saçlarımı fön makinesiyle kuruttum.
Bizimkiler hâlâ uyuyorlardı. Bugün de okula gitmeyecektim sadece okulun ilk günü okula gitmiştim ve tahmin ettiğim gibi o berbat insanlara katlanamamıştım.
Yağmur çok ısrar edip yalvarsada bir daha okula gitmeyeceğimi ona bildirdim. Fakat o hâlâ beni ikna etmeye çalışıyordu.
Kapıyı açtım ve dışarı çıktım hava soğuktu. Rüzgar tenime çarpıyordu ve beni iliklerime kadar üşütüyordu. İşte bunu seviyordum. Üşümeyi o kadar çok seviyordum ki.
Üşüyünce dişlerimin birbirine çarparken ki çıkarttığı sesi seviyordum.
Oysaki yaz çocuğuydum. Belkide babam soğuk günleri seviyor diye seviyordum bilmiyorum ama seviyordum.
Bütün gün boyunca dolaştım. O kadar çok yürüdüm ki şuanda nerede olduğumu kestiremiyordum.
Buna rağmen yürümeye devam ettim. Saat geç olmuştu ve ben hâlâ dışardaydım.
Kaybolmak istiyordum herşeyi bırakıp bu hayattan tamamen silinmek istiyordum. Sanki hiç yaşamamış gibi, hiç var olmamış gibi.
Ama önce küçük bir işim vardı.Ben iyi birisi değildim canım yandıysa canımı yakanın canının yanması için uğraşırdım.
ŞİMDİ OKUDUĞUN
İKİ KATİL
Teen FictionKader önceden anlımıza yazılmış bir yazı mıdır yoksa insanlar kendi kaderlerini kendi mi belirler? Deniz simsiyah bir kız tek bir şeyi dışında gözleri o kadar mavi ki insanı büyülüyor, aynı zamanda o bir katil, o en yakın arkadaşının, babasının ve ç...