16. Bölüm

163 8 1
                                    

Multideki şarkıyla okumanızı şiddetle tavsiye ederim. İyi okumalar ^$^

Gözlerimi açtığımda yatağımda falan değildim hani hep öyle olurdu ya kız gözlerini açardı ve yatağında olurdu yanında da onu kurtaran çocuk ama bu bir film değildi yada dizi hiç değildi.

Ve ben baş kahraman değildim ben lanet olasıca hiç doğmaması gereken birisiydim.

Uyumak için bir ağacın kenarına uzanmıştım ve uyumuştum da şu anda ise depo gibi biryerdeydim.

Yaşasın sanırım beni öldüreceklerdi.

Ellerim ve ayaklarım bağlı bir şekilde ahşap kahverengi bir sandalyenin üzerinde oturuyodum.

"Kimse varmı?" diye seslendim.

Ses gelmedi.

Lanet olasıcalar ağzımı neden bantlamamışlardı ki?

Bir şarkı sesi yükseldi 'Teoman Papatya' şarkıya tanıdık bir ses eşlik ediyordu.

Hadi ama yanlış duymak istiyorum bu ses Melih'in sesi neden böyle birşey yapıyor?

Ona kaç kez daha söylemem gerekli kimseyle olamam ben.

Ben kendim kendimi böyle kabul edemezken o beni nasıl kabul ediyordu? Ben kendimi istemezken o beni nasıl isteyebiliyordu?
Ben kendimden bu denli nefret ederken o beni nasıl bu denli sevebiliyordu?

İstemiyordum kimsenin beni sevmesini istemiyordum.

Yanıma yaklaştı ve "Artık eski Melih yok karşında."dedi. Gözlerini gözlerime sabitlemişti sert bakıyordu.

"Artık seni daha fazla seven bir Melih var karşında."diye devam etti yüzümü aşağıya doğru eğdim ve saçımın bir tutamı kulağımın arkasından kurtulup yüzüme düştü.

Saçımın tutamını parmaklarının arasına alıp kokladı ve kulağımın arkasına sıkıştırdı.

"Saçının kokusu hâlâ aynı."diye fısıldadı.

Ne demem gerktiğini bilmiyordum

"Birşey demene gerek yok."dedi

Şaşkınlıktan açılmış gözlerimi ona çevirdim.

"Bana öyle bakma papatya ne düşündüğünü, ne sevdiğini, ne sevmediğini, nasıl bir tarzın olduğunu, neleri asla giymeyeceğini, kedilerden nefret ettiğini, köpekleri herşeyden çok sevdiğini, her türlü böcekten nefret ettiğini ama örümcekleri sevdiğini, örümceklerin ilgilini çektiğini, beceriksizin teki olduğunu ve nasıl bir hayat yaşadığını biliyorum tabi buna hayat denirse. Seni senden daha iyi tanıyorum sarı papatya."dedi.

Gözlerim doldu ve etrafı bulanık görmeye başaldım gözümü kapatıp göz yaşımın düşmesine izin verdikten sonra gözümü açtım ve muhteşem kahverengi gözlerine baktım.

Beni herşeyimle kabul eden bir adam beni ölesiye seven temiz kalpli bir adam. Onu kirletemezdim.

Yapamazdım, yapmamalıydım. Onu deli gibi sevsemde yapmamalıydım.

Melih kahverengi gözlerini gözlerimden bir an bile ayırmadı.

"Ben senin neler yaptığını biliyorum papatya. Masum olmadığını da biliyorum ama mecbur olduğun için bunları yaptığını da biliyorum. Psikolojik olarak iyi olmadığını da bilmiyorum. Birilerine ihtiyacın var ama sen kabul etmiyorsun. Beni seviyorsun bunu biliyorum, hissediyorum, bakışlarından anlayabiliyorum fakat bi yandan beni istemiyorsun çünkü benim karıncayı bile incetmediğimi biliyorsun beni incitebileceklerini sanıyorsun ama yanılıyorsun. Beni bugüne kadar sadece sen incittin Deniz. Lütfen daha fazla incitme sarı papatyam."dedi kahverengi gözlerinden bir damla yaş yavaş yavaş yanağından akarken.

"Yapamam Melih. Evet hakkımda çok şey biliyorsun. Beni benden bile iyi tanıyorsun diyebilirim. Kendini koruyabilecek güce sahipsin fakat o gücü kullanmıyorsun. Yanımda tehlikedesin Melih. Ben düzelemiyorum yapamıyorum. Denedim çok denedim inan bana bir çok tedavi gördüm gitmediğim psikolok kalmadı. Yapamıyorum bu kadar acıyı içimde tutamıyorum. Bir şekilde dışıma çıkartmak istiyorum o zaman rahatlıyorum ama ben rahatlayınca insanlar zarar görüyor Melih benim yüzümden kendini üzme buna değmem. İnan ki değmem."dedim.

Gözlerime öyle bir baktı ki korkmama neden oldu. Karşımda oturduğu sandalyeden kalkarak sandelyeye bir tekme attı ve bir küfür savurdu.

"Neden anlamıyorsun paptya neden? Beraber atlatırız olmaz mı? Birlikte ben ve sen olmaz mı papatya?"dedi.

Ellerimi hâlâ çözmemişti ve ipler canımı acıtıyordu. Fiziksel acıya dayanıklıydım nede olsa hergün babasından dayak yiyen bir kızdım neler çekmedim ki şimdi bir halat ip mi canımı acıtacaktı.

Yüzümü buruşturdum ve gözlerimi kapattım bilmiyordum ne desem bilmiyordum.

Melih yanıma geldi ve ipleri çözdü. Sanki zihnimi okuyordu.
Şüphelenmeye başladım.

Ona garip garip baktığımın farkında değildim. O söyleyince anladım.

"Merak etme o izlediğin yabancı dizilerdeki gibi psişik falan değilim. Öyle bakmana gerek yok."dedi hafiften gülümseyerek.

"Artık gitsem çok yoruldum biraz uyusam olur mu sonra yine konuşuruz?"dedim sorar gibi.

"Beraber uyusak?"diye sorumu soruyla cevapladı.

"Burdamı?"dedim bende sorusunu soruyla cevaplayarak.

"Hayır."dedi.

Bende "Peki."dedim onu zaten fazlasıyla kırmıştım şimdi onarma zamanıydı.

Depodan çıktık ve kapının önünde duran arabaya bindik.





İKİ KATİLHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin