"dejavu..."

323 22 1
                                    

Yine nefes nefese uyanmıştı kadın yatağından. Bu kara gecelerin sonu yoktu. İçine bir girdap gibi çekiyordu, bir gözünü kapatmaya görsün. Başını yaptığına bir koymaya görsün. Artık yaşını almıştı. Boy boy çocukları vardı. Bedeni çabuk yaruluyordu. Onun yaşında olan her ev hanımı gibi o da iki dakika kestirsin istiyordu. Yatak koltuk farketmez tembellik etmek istiyordu.
Restorantlarında gün boyu yeteri kadar yoruluyordu zaten. Ama uyumaya korkar olmuştu. Uyumak için kendini bıraksa bu soğuk mantık sönecek, dört bir taraftan hücum edecek hatıralar, kâbuslar içinde boğulacak felçli bir insan acizliğine düşecekti.

Sabah ezanı okunduğunda kalktı yataktan. Yüksel bey bu seferki kabuslarına ortak değildi bugün. Emine hanıma arkasını dönmüş derin bir uykunun içindeydi. Olurdu tabi. Hiç bir suçu günahı olmayan genç bir kızın günahını alan o muydu? Neden kabuslar görsündü.
'Bir şeyi yapmaktan duyulan pişmanlık, yapmamaktan duyulan pişmanlıktan yeğdir.'
Emine hanım, artık emindi. Yaptıklarından deli bir pişmanlık duyuyordu. Uyutmayacak kadar. Vicdanı başını rahatça yastığa koymasını engelliyordu artık. Orta yaşlarını çoktan geçmişti. Migren, romatizma gibi basit hastalıkları bedeni kaldıramıyordu artık.

Sabah namazını kılıp günün ilk ışıklarına kadar kapatmadı gözünü bir daha. Eline Kur'an aldı okudu. Yalvardı Allah'a. Kim affedecekti onu bu saatten sonra. Kaç yıl sonra gidip af dilese affedermiydi? Affetmese de hakkı diye düşündü. Geçmiş her zaman yok edilebilirdi. Pişmanlık inkar ve unutma buna yarıyordu. Gelecek ise kaçınılmazdı. İçinde korkunç yollardan dışa vuracak tutkular kötülüklerinin gölgesini gerçek kılacak düşünceler vardı. Bir yarın daha katlanabilecek miydi bu kabuslara?..Bir yarın daha kaldırabilecek miydi yaşlı bedeni?

Ondardır ki düşünceleri arasında dalmış gitmişken kahvaltı çoktan hazırdı. Diğer günlerden farksız kahvaltı masasında bugünde sessizdi.

"Anne...Annee!"

Kızının sesiyle düşünceleri bir bir uçarken irkildi oturduğu sandalyede.

"Annecim iyi misin?"

Büyük kızı merakla annesine uzanıp omzuna hayali bir dokunuş kondurdu.

"Noldu, kızım?"

Annelerine endişeli bakışlar atıyor olsalarda kadının tek kelime etmeyeceğini anlamışlardı artık. Annelerine her ne olmuşsa inatla derdini saklamaya yeminli gibi tek kelime etmiyordu bu konu hakkında. Yaşlılık deyip geçiyordu.

"Tuzu istedim."

Yanında olan tuzu varlığını yeni farkediyor gibi şaşkın bir bakış atıp uzattı kızına. Bir anlık gafletle karşısında oturan oğluna döndü. Genç oğlunun endişeli bakışları susmayan vicdanına bir bıçak darbesi daha indiriyordu. Büyümüştü oğlu. Büyümüştü ama yarımdı. Annesiydi onun görüyordu. Bir kere eskisi gibi samimi değildi gülüşü. Konuşması yarım, duruşu yarım.. herşeyi yarımdı oğlanın. Nerdeydi onun deli yürek oğlu?.. Neredeydi parıl parıl parlayan ela gözleri? Doğru ya kendi elleriyle yarım bırakmıştı oğlunu. İki kıçı kırık yarım akıllı kadına uymuştu. Yalanlar söylemişti yüzüne bakarak. Ama o zamanlar sarf ettiği sözleri söylerken baktığı gibi bakamıyordu artık o yüze.
İçi yanıyordu. Anneydi o! Görüyordu oğlunu. Bir yangın ki yıllardır dinmiyordu. Geçer dediği ne varsa geçmemişti, oğlunu yarım bıraktığı kadar o yangına en çok kendisi odun atmıştı. Nasıl yapmıştı?... Nasıl! Nasıl!

ÖKSÜZ (Barış Alper Yılmaz)Hikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin