"Tombik yenge..."

274 33 5
                                    

Bu ikilinin kalbi, ağırlaştığı, daraldığı, sıkıldığı, kederli olduğu zamanı, o zaman hatıraları tıpkı sıcak bir günün ardından gelen rutubetli bir gecede çiy damlalarının zavallı, kurumuş, gündüz vakti sıcaktan kavrulmuş çiçeği canlandırması gibi aydınlatıp canlandırdı. Hemen yanında Tombiğine gözlerini değiriyor, gerçek olduğuna inandırmaya çalışıyordu kendini. Asiye ise, kalbi yanındaki adamın varlığıyal sıcacıktı. Ama bu ortamda ne işi olduğunu düşünüyordu daha çok.

Karşısında ekranlarda görmeye alıştığı adamlarla bir otel odasında, bu his bu iki adam ona yabancıydı. İş hayatı dışında tek arkadaşının, Bartu olduğunu varsayarsak normaldi hissettikleri. Ama bir his fazla tanıdıktı. Barışla yan yana oturuyor, genç yıldızın derin ela bakışları kendisindeyken oldukça memnundu. Bu hisse ezelden âşinaydı. Göz ucuyla baktı ona. Barışın sıcak ama biraz avel bakışını görünce kıkırdamadan edemedi.

Henüz on beş dakika olmuştu onu iki hafta sonra tekrar göreli. Kendisini odasına sürüklemeye can atan adamın bu küçük planı arkadaşları yüzünden toz bulutu gibi dağıldı. Ve Asiye onun dudaklarına derin derin bakan adamın ne için kendisini odaya çekeceğini anladığında gelen teklife bodoslama atladı. Utandığı için değil, en son olanlardan sonra bir hafta kadar patlamış bir dudakla ortalıkta gezindiği içindi. Dedesi belki sormamıştı ama ikide bir bakması yeterliydi üzerindeki baskıya.

"Valla, yenge! Gelmeseydin, canımızdan olacaktık." Gereksiz ama Berkan'a oldukça keyif veren bu bilgilendirme bir tek Barışı sinirlendirdi. Ki arkadaşının çabasıda buydu. Birde geldiği andan itibaren kendisine yenge diyen adamların ani sıfatına alışmaya çalışıyordu. Bir ismim var deyip durumu garipleştirmek istemediğinden sustu.

"Nasıl, yani?" Derken merakla öne atıldı Asiye. Merak ediyordu, hangi konu olursa olsun, Barış hakkında ufak bir bilgiyi bile öğrenmek istiyordu.

"İşte-"

"Kapı! Bak sen Allah'ın işine! Kalk Berkan kapıya bak!" Barış için şuanlık sorun değildi de, sonra olacaklar yüzünden Kerem ortaya atıldı hızla çalan kapıyla.

"Sen bak!"

"Oda senin odan! Misafir senin misafirin! Kalk hadi!"

Oflaya, puflaya kalkan adam kendisine söyleneni çabuk kabul etmişti ama Asiye bu durumdan memnun değildi. Onun somurtkan ifadesini ve nedenini bir tek Barış anladı. Alttan bir gülümsemeyle izledi ifadesini. Tutup yanaklarını mıncırmak ve ısırmak istiyordu işte. Tatlı değildi artık. Hatta keskin yüz hatları onu epey çekici bir kadın yapıyordu. Ama ne olursa olsun Tombik, Tombikti işte. Ama aklının bir köşesine, bu kıza zorla yemek yedirmeyi yazdı. Şimdilik görmezden geldi sadece. Onun zayıflamış olması, genç kızın güzelliğine güzellik katmıştı. Hatta yalan yok, süzmek için epeyce gün geçmişirmişti yanında. Özellikle kilosu, göbüşünden alınmış, göğüslerine, yanakları ve tam ısırmalık kollarında olan tatlı fazlalık kalçalarına hediye olarak verilmiş gibiydi. Ama eskisi gibi olsun isterken sadist bir zevkte duyuyordu. Onun eski tombul yanaklarını orada görmek istiyordu. Birde al al, kızarırdı ya! İçi giderdi Barış Alper'in. Hayali bile içini gıdıkladı.

"Lan, odam yol geçen hanı oldu! Takımı toplasaydın, Kardeşim?"

İçeriye ard arda, beş fazla tanıdık yüz daha girdi. Akşam olmak üzereydi. Yemek vaktine biraz vardı. Oyuncular oda da bulunan iki adamla birlikte sekiz kişi olmuşlardı şimdi. Ve bu beklenmedik kalabalık karşısında, Asiye biraz daha kastı kendini. Kesinlikle bir kaç dudak patlaması daha katlanırdı sanki.

Asiye, kendisini ifşa eden adama -Kerem'e- sinirliydi şimdi. Ya da Barış, elini tutup odasına götürmek isteyince kaçmasaydı keşke.

"La, bir sus! Zaten yemeğe inmeyecek miyiz? Hep beraber ineriz diye geldik!"

ÖKSÜZ (Barış Alper Yılmaz)Hikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin