"bu bir kavuşma mıydı?.."

269 30 6
                                    

Düşünmeyi durdurabilseydim! Çabalıyorum, başarıyoramıyorum Kafamın içi dumanla doluyor gibi... işte yeniden başladı duman düşünceler...düşünmemek... Düşünmek istemiyorum. Düşünmek istemediğimi düşünüyorum. Düşünmek istemediğimi düşünmemem gerek. Bitmek bilmeyecek mi bu? Lanet olsun! Lanet olsun, sana Barış Alper!
Düşüncelerime sınır çizilmiyor. Bir saçmalığı düşünmeyi engelleyemiyordum.

Yarın birbirimize verdiğimiz son gündü. Bu iki hafta içinde bir sürü davet, bağış toplantıları, denekler, 'hakkımda çıkan yalan haberli' -dedemin yardımıyla- ortadan kaldırmak gibi bir sürü işle meşguldüm. Gündüzleri her şey normaldi.

Tabi;

"İyi geceler, Tombik.

Günaydın,Tombik.

Düşündün mü?" Gibi mesajlar olmasa daha iyi gibiydi. Sözünde en fazla bu kadar durabilyormuş beyefendi. Bu kadarından onu esirgemeyecekmişim. Ben cevap vermesen de olurmuş. Tabi bu hareketiyle bile ne kadar çok istediğini, kararımın ne olduğu konusunda ne kadar düşündüğünü anlayabiliyordum. Karar konusunu bana bırakıyor olması sinirlerimi bozuyordu. Ama görüşmemeyi ben istemiştim. O sadece bunu istemediğini ama yine de ona bir şans vermem konusunu oldukça kibar bir şekilde anlatmıştı bana.

Gecelerim ise karma karışıktı. Aslında ne istediğimi biliyordum. Gitmeyecektim. Gitmeyecektim ama, yine de son güne kadar beynine ince ince zuhur eden kaçak düşüncelerle başım beladaydı. Aklımdan bir türlü çıkmayan tek şeydi bunlar ve beni ölmekle eşdeğer yapan yegâne şeydi bu kadar düşünmek.

Ayhan Tokdemir, yani dedem, güzel bir sırdaştı. Doğrusu Barışı günahı kadar sevmiyordu. Biliyordum. Ama dinleyip tek taraflı değil, olabilecek herşeyi değerlendirerek en doğru cevabı veriyordu size.

"İyi ama... Ya karar vermek istemiyorsam?" Derken sesim yine kısıktı. Gecenin bir saati odasına dalmış uyuyan adamı acımadan kaldırmıştım yatağından. Röpteşambırını giyip beni aldığı gibi küçük kitaplarla dolu odasına sokmuştu. Şimdi karşılıklı oturmuş çıkmadığım düşlerim için bana yardım ediyordu. Bu yüzden kaldırmıştım onuda o yataktan.

"Nereye kadar?"

İstediğim cevap bu değildi. Ben ne kadar bir çıkmazda olduğumu ve ondan net bir şeyler demesini istesem dedem o kadar kaçak oynuyordu.

"Kızım?.. bir sırdaş arıyorsan buradayım ama senin hayatın konusunda karar verecek kişi ben değilim. Hayatta öyle anlar vardır ki vereceğin her karar kötüymüş gibi hissedersin. Hülya ile ilk tanıştığımız da, her şey çok güzeldi. Daha dün gibi hatırlarım ona dair her şeyi. İlişkimizin çoğu zamanın da farklı görüşlerimiz oldu. Bir çok ayrılıklarımız. Ama ben Hülyayı her defasında seçtiğim için hiç pişman olmadım. Bir başka seçeneğe yer yoktu hayatımda."

Uzanıp dizlerimin üzerine koyduğum ellerimi tuttu sıkıca"Yaptığımız her şey bir gün karşımıza çıkacaktır. Doğruysa doğru, yanlışsa yanlış. Ama en nihayetinde en gerçek haliyle karşımıza çıkacaktır."

Geriye çekildiğinde ise yüzünden silemediği bir ilgi vardı bana bakarken. Bu hep böyle olmuştu. Bana her defasında anneme benzediğimi söylerken gerçekten karşısında kızını görüyor gibiydi. Anneme olan özlemini bende gideriyordu. Ve böyle anlarda uzun uzun izlerdi.

"Biliyor musun?" Yeniden konuşmaya başladığında bu sefer bakışlarında bir hüzün oluştu. Onu izlediğimi fark edince ise kaçırdı bakışlarını benden. "Hülyayla çoğu kez savaşmak zorunda kaldım. Sert ve dominant biriydi Anneannen. Benim karekterime çok uzaktı. Ama şimdi,
Bir ölüye karşı savaşmak zor, artık ortada yok ki birtakım ahmaklıklar etsin, hoşa gitmez olsun. Onun ancak iyi anlarını görüyorum artık. Bütün ayrılıklarımız ve kavgalarımız o gittikten sonra kayboldu hatıralarımda. Ölen bir sevgiliden sonra da yaşamakta süregelen anıların çekiciliklerini öldürmeye çalışmak kusursuzluğu tahtından indirmeye kalkışmak değil midir, birtanem? Çünkü bu sevgili istekler uyandırmıştır ki, istek de aşkın en güzel, en baş döndürücü yanıdır. Sadece... Bilmiyorum, anlatabildim mi?"

ÖKSÜZ (Barış Alper Yılmaz)Hikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin