...

622 15 2
                                    

İnsan seçtiklerinin esiridir. Seçtiğin şeye göre hayatına yön veren varlıklarız bizler. O gün 'oraya' gitmek senin kararın. Bugün seçtiğin meslek senin kararın yada yürüdüğün yol sağ-sol olarak yaptığın seçime göre senin kararın. Esirdik. Bir şeylere, körü körüne.

Ama bazen hayatta kader dediğimiz şeyler gerçekte vardı. Mesela doğduğumuz ev, anne babamız, kardeşlerimiz, doğduğumuz evin etrafında bulunan evlerde yaşayan insanlar. Ama burada da seçtiğimiz şeyler vardı. Mesla hagisi en samimi olduğumuz aile? Ya da hangi evin çocuklarıyla en yakın dosttuk?

Bir şey daha vardı kaderde olan...Ölüm.
Ani, beklenmedik, bir anda...
Elinizi tutan birisinin yarın hayatta olacağının garantisi yoktu. Çok küçük yaşta tecrübe etmiştim işte ben bunu.
Ve ailem, kendi seçimleri olsa da tek evladına çok güzel bir aile miras bırakmışlardı. O evi seçerek, bana ikinci bir aile şansı vermişlerdi.
Ailem bir gün, normal bir sabaha uyandığımda, her gün olduğu gibi en güzel kahvaltı sofrasın ardından, okuldan geldikten sonra, yine ben sokağa inip en sevdiğim arkadaslarımla oyunlar oynarken sanki hiç bitmeyecek gibiydiler.
O günde elimden tutuyordu. Sıkı sıkı. Tek ve doğru seçim kendisi gibi yanımdaydı o gün.
Onları kaybettikten sonra da elimden tutuyordu. Düştüğümde hemen yanımdaydı. Kabuslarım ortasında ilk o koşup gelirdi mesela. Tutar sarılırdı.

Yaşadıklarımdan sonra aptal olmak gerekirdi. Yeniden bir insan hiç gitmeyecek, yarın yanında olabilmesi garanti gibi inandırıyordu kendisine.

Henüz on yaşlarında bir kız çocuğunu olabilecek en masum şekilde severken, o ela gözlere her baktığımda yansımamın en güzel hali o gözlerdeyken nasıl inanırdı insan onunda bir gün senden giden bir diğer insan olabileceğine?

"Barış! Yardım et! Yardım EEETT!"

Yokuş asağıya koşarken tombul yanaklarımın her adımımda sallandığını resmen hissedebiliyordum. Elimde sıkı sıkıya tuttuğum çikolatam yolun sonunda gördüğüm sarı oğlan.
Sesimin mahalleyi inlettiğine emindim. Henüz öğlen vakitleri olduğundan dışarıda oturan teyzeler biraz önce önünden geçtiğim kahvehane de oturan amcaların seslenmesini duyabiliyordum ama en çok ve bir tek o yardım edebilirdi sanki bana.

Her derdimin çaresi bir tek oymuş gibi yolumun sonu hep oydu. Hep onaydı.
Mesela geçen seneden bu yana çok şey değişmişti benim için.
Ailem yoktu bir kere. Ne annem ne babam. Babam bir yetimhanede büyüyen, annesi sırf bir yetimle evlendiği için öz ailesi tarafından reddedilen iki insanın tek evladıyken gidebileceğim hiç bir yerim yoktu. Ama dedim ya ailemin bana mirası arkadaşlarıydı. Ve en güzel miras o arkadaşlarından evin rastgele bir yerinde doğan minik sarımdı.

"Tombik?.. Noluyor?"

Yaşıtlarıma göre hafif kilolu olan bedenime yapılan şu küçük lakabı bir tek o söylerken sinir olmazdım. Bilirdim çünkü, o beni bir on kilo fazla olsam da severdi.

"Dombili Bayram peşimde.. yardım eeett!"

Koşa koşa nihayet yolumun sonu olan ince kollarına atmıştım tombul bedenimi. Hemen sarmıştı etrafımı kollarıyla. Bu süreçte bana değil arkamdan gelen kişideydi deli ela gözleri.

"Ne yaptın yine?"

Ama işte biliyordu beni. Gerçi ne yaparsam yapmış olayım yine koruyacaktı orası ayrı. Ama biliyordu işte! Suçlunun benim olduğunu biliyordu.

"Çikolatamı attı yere! Bende onunkini çaldım, kaçtım!"

Bana hışımla dönen gözleri yeni farkediyor gibi kontrol edercesine elime dönmüştü. İşte şimdi kızdırmıştım onu. Mesla o kızmasa bilmezdim suçumu. Başımı bakışlarından saklamak istercesine göğüslerine sakladım. Görmek istemiyordum bana öyle sinirli sinirli baksın.

ÖKSÜZ (Barış Alper Yılmaz)Hikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin