"asılsız haber..."

258 17 9
                                    

Yüreğinde hırs, tutku, öfke, kıskançlık gibi bir sürü put vardı ve bütün bunlara baş eğiyordu. Çok zordu. Önce düzeltmesi gereken hataları vardı. Ama ceza gibi üzerine inen gölge gözüne perde indirmekre ısrarcıydı. Bir psikopat gibi Asiye'yi alıp gerekirse zorla bir yere kapatmak istiyordu. Asiye artık çocuk değildi. Asiye artık eskiden olduğu gibi tombik değildi. Asiye artık Barış olmadan da yapabiliyordu. Başarılı, dikkat çeken bir çok özelliği vardı. Asiye'nin artık kendisine ihtiyacı yoktu. Küçükken yanından bir an bile ayrılmayan kız değildi artık. Kabul etmek istemeyeceği kadar da güzeldi. Kabul etmek istemiyordu çünkü eskiden onun gördüğü güzelliği şimdi herkes bir bakışıyla görebiliyordu. Nasıl kıskanmasındı. Bir aptallık etmeseydi ona sahip olma ihtimali vardı ve o ihtimali düşündükçe bazı uzuvlarına sahip olamıyordu. Bir an önce bir şeyler yapmak istiyordu.

Gözü önünden gitmeyen bir çift pembe dudakları, o geceden sonra artık tamamen aklına zuhur etmişti.

Çocuk olsalar, bundan birkaç yıl önceye dönseler, ya da o gün aile evinde ona inanmayı seçseydi herşey daha farklı olabilirdi. O sözleri ona söylemeseydi, Asiye ile belki hızlandırılmış bir ilişkiye bile sahip olabilirdi. Ama şuan iki tarafta birbirlerine böylesine bağırıp çağırırken Barış ne yapacağını şaşıyordu. Eğer Barış durmadan kızı rahatsız etmese çoktan aralarına duvar örecekti. Buna fırsat vermemek için ise elinden geleni yaptığını düşünüyordu.

Ama işte tüm bunlar olurken birde esmer delikanlı çıkmıştı. İstenmeyen ot gibi bitip duruyordu Asiye'nin etrafında. Gidip adamı bulduğu ilk yerde ağzını burnunu kırmamak için zor tutuyordu kendisini.

Çabuk kabul ettiği duygulara ezelden aşinaydı. Asiye, çocukken de, ergen bir delikanlıyken de, şu yaşında da sevebileceği tek insandı. Yüreğindeki sevda daha doğarken içine ekilmişti. Yavaş yavaş büyümüştü önce. Sonra çiçek açmıştı. Üzerinden geçen mevsimlere rağmen hala dimdik oradaydı işte. Aklı da kalbi de bir gün yanılgıya düşmedi onu seviyor muyum? diye. Sevdasının çiçekleri dökülse bile, onu bir kere görmesi yetmişti yeniden çiçekler açmasına.

Asiye, hayatında öylesine değildi işte. Hep vardı. Sadece biraz geç kabullenmişti bazı şeyleri. Pişmanlıkları çok fazlaydı. Ama en büyük pişmanlığı aklında dönen tilkileri yerine getiremeyecek kadar aklı selim olmasıydı. Tilkiler ona; genç kızı gerçekten alıp kaçmasıyla ilgili kötü planlar yaptırmak istiyordu. Eskiden olduğu gibi, yanından bir an ayrılmayan kızın korktuğunda, endişelendiğinde ya da üzüldüğünde kendisine sığınmasını istiyordu. Büyümüş bir Asiye, onun hiç mi hiç hoşuna gitmemişti.

Onun Tombiği... Güzel ama bir o kadar onsuz büyümüştü. Ve o uzaklıkta Tombik onsuzluğa alışmıştı.

Geri dönebilse, Asiye'nin kendisine olan zaafının bitmemesi için yine her an yanında tutardı onu. Korur kollardı. Severdi bol bol. Süslü cümleler söylerdi ona. Tombik utanırken tutup kendisini öpmesine izin verirdi.

Mesela Asiye bilmezdi. Barış küçük kız kendisine yaklaşında ne çok atardı kalbi. Masum duyguları onu görünce kendisini ne çok zorlardı bilmezdi. Kucağına aldığında içi huzurla dolup taşardı sevdasıyla birlikte. Bir kahve renginin güzelliği saklıydı gözlerinde. Onun tarafından tıpkı kendisi gibi sevildiğini bilmek yaşaması için yeterliydi. Asiye, sanıyordu ki onun sevgisi kalmıştı bir tek. Sanmasındı. Çünkü bu ela gözlü sarı oğlan Asiye'yi tekrar gördüğü andan bu yana kavruluyordu. Her bir uzvu cayır cayır o diye yanıyordu. Onsuzluğun onu ne agrasif ne kadar sinirli bir insana dönüştürdüğünü bilmiyordu.

Düşleriyle kaç anı biriktirdi oğlan. Yetmeyince kaç delilikten son anda döndü. Başkasına dönüp bakmayan tek kişi Asiye değildi ki. Barış unuttum dediğinde bile gözleri her yerde minik Tombik'i arıyordu. Sadece kabul etmiyordu işte. Bahaneleri vardı. Sanki bir gün yeniden onun Tombiği gelecekte o gün için temiz kalıyor gibi. İçindeki sevgi izin vermedi. Kendisi fark etmedi.

ÖKSÜZ (Barış Alper Yılmaz)Hikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin