Bölüm | 6 | ' Mesajın Gölgesinde '

137 35 4
                                    

İyi okumalar!
Lütfen yorumlarınızı eksik etmeyin.🌹
Oy sınırı: 15
Yorum sınırı: 10
...

O soğuk, loş odada neredeyse zaman kavramını yitirmiştim. Bedenim işkencelerden paramparça haldeydi. Ne kadar zamandır buradaydım bilmiyordum, ama buralardan kaçmanın tek bir yolunu bulmam gerektiğinin farkındaydım. Telefonu hâlâ cebimde saklamayı başarmış olmam mucizeydi. Ama tek başına bir telefon hiçbir şeyi çözmezdi-doğru hamleyi yapmazsam hayatta kalamazdım.

O anı bekledim. Adamlar içeride kendi aralarında tartışırken bir anlığına bana sırtlarını döndüler. Tuşlu telefonun keskin köşesi hâlâ elimdeydi. Parmaklarım titriyordu ama asla hata yapamazdım. Hızla ekranı açtım ve gizli bir kod yazmaya başladım.

...

Bu mesaj sadece bilgi vermek için değildi, aynı zamanda ailemin bağlantısı olan birimlerin anlayabileceği gizli bir şifre taşıyordu. Belki ben onları tanımıyor olabilirdim, ama eski bir kaynaktan öğrendiğim bir kod sistemini kullanıyordum. Bu, askerî birliklerin ve özel operasyon birimlerinin gizli iletişiminde kullanılan bir yöntemdi.

Mesaj:

"Kafes doldu, anahtar kayıp. 28 numara karanlıkta kaldı."

Bu mesaj, bana ulaşacak ekiplere iki şeyi anlatacaktı: Burada tehlikeli bir esir var ve yerimiz batıda. Ayrıca "28" ifadesi, örgütün içindeki ajanlara bir uyarı niteliği taşıyordu -bu onların kod sistemi için bilindik bir işaretti. Artık işler ya tamamen benim lehime dönecek ya da buralardan sağ çıkamayacaktım.

Telefonu hızla kapatıp bataryasını söktüm. Daha fazla iz bırakma şansım yoktu.Titreyen ellerimle parçaları yere bıraktım, nefesimi tuttum. "Hadi, bulun beni" diye fısıldadım kendi kendime.

...

Saatler gibi gelen dakikalar sonunda dışarıdan siren sesleri duyulmaya başladı.Sirenler, o daracık odanın soğuk duvarlarında yankılanırken içimde bir umut belirdi. Ama bu umut, yerini hızla paniğe bıraktı. Örgüt her zamanki gibi hazırlıklıydı.

Kapı gürültüyle açıldı. Polis ve askerler içeri doluştu. Kurşunlar havada uçuşuyor, insanlar yere seriliyordu. Kan kokusu ve metalin soğuk yankısı, çatışmanın şiddetini hissettiriyordu. Köşede beklerken, polislerden biriyle göz göze geldim.

Onun kim olduğunu bilmiyordum-sadece yüzü bana yabancı geliyordu. Ama o an, gözlerindeki bir şey beni derinden sarstı. Sanki benden bir şeyler hatırlamak ister gibi bakıyordu. Silahını omzuna yaslayarak bana yaklaştı, ama ben hareket edemedim. Ağabeyim olduğundan habersizdim. O da benim kim olduğumu bilmiyordu.

Aramızda bir bağ varmış gibi hissettiğim o saniyelik an, daha fazla sürmedi. Örgüt adamlarından biri, beni kollarımdan yakalayıp sürüklemeve başladı. "Sakın onubırakmayın!" diye bağırıyordu. Polis ve askerler tam arkamdaydı, ama örgüt yine kaçış planını hazırlamıştı. Ben, kaosun ortasında bir kez daha kayboluyordum.

...

Beni sertçe bir araca bindirip yere fırlattılar. Nefesim kesilmiş, bedenim işkencelerden tükenmişti. Dışarıdaki çatışmanın sesleri giderek uzaklaşırken, içimdeki çaresizlik büyüyordu. Onlara yaklaştığımı, kurtulmak üzere olduğumu sanmıştım. Ama yine başarısız olmuştum.

Aracın içinde bir süre sessiz kaldılar. Birbirlerine fısıldadıklarını duyabiliyordum. Benim onları sattığımı düşünüyorlardı.

"Bu iş onun başının altından çıktı. Onlara o haber verdi!" dedi biri. Diğer adam öfkeyle dişlerini sıktı. "Onu sağ bırakmayacağız."

Araba bir an sarsılıp durdu. Yeni bir yere gelmiştik. Kapılar açıldığında, soğuk ve rutubetli bir odaya atıldım. Bu defa işkence odası öncekilerden daha korkunç görünüyordu. Duvarda zincirler, köşede kızgın demirler... Buradan sağ çıkamayacağımı hissediyordum.

...

Beni sertçe yere ittiler. Başım çarpıp zonklamaya başladı. Eğilip yüzüme baktılar. "Polisleri sen getirdin, değil mi?" diye bağırdı biri. Öfke dolu gözleri, beni canlı bırakmayacaklarını söylüyordu.

Bir diğeri, elinde kırmızıya dönmüş kızgın bir demirle yaklaştı. İlk darbe sırtıma indiğinde, acı tüm bedenime yayıldı. Ama dişlerimi sıktım. Bağırmayacaktım. Onlara boyun eğmeyecektim.

"Bu senin planındı!" diye bağırdı adam. "Polisleri buraya sen çektin. Bizi ele verdin!"

Yorgun ama alaycı bir gülümsemeyle yüzlerine baktım. "Sadece sizin öğrettiğiniz şeyleri yaptım," dedim. Bu sözler, onların öfkesini daha da artırdı. Beni yere itip vurmaya devam ettiler. Her darbe, bedenimi biraz daha parçalara ayırıyordu.

Ama içimde küçük bir umut vardı. Mesajım ulaşmıştı. Bir gün geleceklerdi. Onlar için sadece "28" olsam da, artık özgürlüğe giden yolu biliyordum.

...

Sınır koymamın nedeni bölümler 30 dokunmayı geçiyor lakin hiç bir eleştiri almıyor ve oylanmıyor, bu da benim yazma isteğimi düşürdüğü için oy sınırı geçene kadar bölüm atmayacağım...

Bir tıks kısa bir bölümdü.... Hadi bys💝

28: Ölümden ÖnceHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin