"Bir, iki, üç, dört- Seonghwa odaklan!" Bay Seo'nun bağırışı koca salonda yankılandı. Seonghwa kaçıncı olduğunu bilmediği hatasını ancak adam bağırdığında anlıyordu. "Seonghwa, her ne düşünüyorsan dursan iyi olur. İlk yılından beri bu kadar hata yaptığın olmadı. Kendini topla." Dedi uyarır bir tonda.
Seonghwa nefes nefeseydi. Kaşlarının altından baktı hocaya. Bakışlarından akan sinirin farkında değildi. Sinirinin nedeni dersten hemen önce sonunda buluştuğu sevgilisiydi. Düşündüğü gibi olmuş, onu görmeye gelmişti. Ancak uzlaşmak için değil, üstünlük kurmak için.
"Seni çok özledim."
"Chris, benimle görüşmeyen sendin. Önce açıklama istiyorum." Ona sarılmaya çalışan adamdan bir adım geri gidip uzaklaştı.
Chris havada kalan kollarını indirip ona yaklaştı. "Bir süre uzak kalmalıyım diye düşündüm. Kavgamız ilişkimizi bozabilirdi."
"Haksız olduğunu kabul ediyor musun?" Dedi Hwa tek kaşını kaldırarak. Öyle olmadığını biliyordu. Chris onunla aynı düşünmüyordu.
Chris güler gibi bir ses çıkarıp elini saçından geçirdi. "Yine aynı şeyi yapıyorsun. Tatlı tatlı konuşmaya geldim ama canımı sıkıyorsun. Bir kadın gibi dırdır etme."
Seonghwa sinirle kırışan yüzünü düzeltme gereği bile hissetmeden bağırdı. "BUNU BİR HAKARET GİBİ KULLANMANDAN NEFRET EDİYORUM!"
Chris onun bağırmasını beklemediği için anlık şaşırsa da çok geçmeden diğerinin saçını avucuna hapsetti ve sertçe çekti. "Kime bağırdığını sanıyorsun? Bu yüzden sana kadın deyip duruyorum. Onlar gibi bağıran ve kıçını başkalarına sallayan biriyle çıkmak isteseydim bir erkekle çıkmazdım."
Seonghwa elini onunkinin üstüne koyup itmeye çalıştı ama onun kadar güçlü değildi. "Saçımı bırak!"
"Kadın olmayı bırak yoksa onlar gibi muamele görmeye devam edersin."
"Feminen olmak utanılacak bir şey değil!"
"Ben seninle feminen olduğun için çıkmıyorum Seonghwa." Dişlerinin arasından konuştu saçını sertçe çekip. "Güzel bir erkek olduğun için çıkıyorum. Kadınsı davranıp orospuluk yapma!"
"BIRAK DEDİM!" Seonghwa saçının onun parmaklarında kalmasını umursamadan kolunu itip saçını ondan kurtardı. "Ne değişti ha! Böyle saçma şeyler demezdin!"
"Sen değiştin! Kilo verip kırıtmaya başladın, saçlarını uzattın! Erkek orospusu gibi davrandığın için arkamdan pezevenk diyorlar!"
Seonghwa hiç olmadığı kadar üzgün ve sinirliydi. Nasıl böyle şeyler söylerdi ona? "Sen delirdin mi! Senin sevgilinim ben! Bunu söyleyenlere kızman gerekirdi!"
"Haklı oldukları için kızmadım!"
Seonghwa'nın kalbi acıyordu. Saçma bir kavga yüzünden trip yediğini düşünürken altından çıkan şeylerin onu bu kadar üzeceğini hiç hayal etmezdi. Sevgilisi dediği adam nasıl o sözleri haklı bulurdu?
"Defol."
"Ne dedin?"
"DEFOL DEDİM LANET OLASI!" Hwa onu göğsüne vurarak geri itti. Chris birkaç adım geri gitse de hemen toparlandı. "Beni kovuyor musun!"
"Ne dediğini düşün de gel aşağılık herif!"
"Sen! Sen cidden bir kadın gibi mi muamele görmek istiyorsun?!" Uzanıp Hwa'yı kolundan yakaladı ve onu solundaki duvara yasladı. Chris ondan güçlü olduğu için elinden kurtulmaya çalışsa da yapamadı. Chris çenesinden de kavrayıp dudaklarını onunkilere bastırdığında istemediği öpücüğe zorlandı. Ellerini onun yanaklarına yaslayıp başını itmeye çalıştı. İzinsiz dudaklarını emen adamı kendinden bir türlü uzaklaştıramadı.
ŞİMDİ OKUDUĞUN
CAMERA FLASH
FanfictionModern Sanat öğrencisi olan Park Seonghwa sevgilisiyle sıkıntılar yaşadığı dönemde izlendiğini hissetmeye başlar. Kendisinin bile bilmediği bir yanının ortaya çıkacağını hiç düşünmez. *** "Seonghwa~" Gözleri parlayarak izledi onu. Nasıl da güzeld...