5 :)

159 22 20
                                    

Bu bölümdeki sahneler sizi biraz rahatsız edebilir, uyarmadı demeyin. 

*** 

Sabah izleniyormuş hissiyle uyandı Seonghwa. Hızla gözlerini açtı ve doğruldu. Odada göz gezdirdi ama kimse yoktu. Jongho bile. Banyodan ses geldiğini duyduğunda oda arkadaşının orada olduğunu anlayıp geri uzandı. Neden böyle bir his bir anda onu uyandırmıştı?

Yataktan kalkıp camı açmak istedi ama çoktan açık olduğunu gördü. Jongho da bunalıp açmış olmalı diye düşünüp telefonunu eline aldı. Yunho dün gece ne oldu diye sormaktan uyumamıştı resmen. Dörde kadar yazmıştı. "Bir tane normal arkadaşım yok."

Başka bir mesaj gruba geldiğinde kaşlarını çattı. Jongho yazmıştı. "Hwa anlatsın mı? Ya! Duşta telefon kullanma salak!" diye banyo kapısına doğru bağırdı. Aynı zamanda gruba da yazdı. 'Jongho telefonun ıslanıp bozulursa bana ağlama.'

Su sesi durduğunda onu duyduğu için suyu kapattığını sandı. Kalkıp masasına gitti, telefonun şarjı azdı. Onu taktığında banyonun kapısı açıldı, arkası dönük olduğu için çıkanı görmedi.

"Son model telefonun suya dayanıklı mı yoksa cidden mal mısın?" dedi ve kendi kendine güldü. Hala elinde olan telefona başka bir mesaj geldiğinde gülüşü yüzünde dondu.

'Sınıfı su basmadığı sürece ıslanmaz ne saçmalıyorsun.'

Nefesi göğsüne tıkandı. Elleri titremeye başladı. Arkasını dönmeye korktu. Saate gitti gözü, on olmuştu. Jongho dersteyse bu kimdi? "S-san?" o olmasından başka bir şey dileyemezdi şu an. Arkasından cevap gelmediğinde nefesi düzensizleşti ve onun ilk aklına gelen şey odadan kaçmak oldu. Ancak ileriye attığı ilk adımda iki kol tarafından yakalandı. Belinden tutulup kaldırıldığında korkuyla bağırdı.

"İ-İMDAT-MMNN!" bir el dudaklarına örtündüğünde bağırışı boğuk seslere döndü. Geriye çekilirken ona karşı koyamadı, gücüyle yarışamadı. Elleriyle onunkileri itmeye çalıştı ama yapamadı. Sırtı onun ıslak ve çıplak göğsüne yaslandığında başını çevirip en azından kim olduğunu görmek için çabaladı.

Ancak belindeki el onu yatağa yüzüstü yatırıp yüzünü yastığa bastırdığında yapamadı. Bir şey gözlerinin üzerine örtünüp onları bağladığında çırpınmaya devam ediyordu. Bedeni yatakta döndü, sırtüstü uzandığında bilekleri de yatağa bağlandı. "BIRAK BENİ!" diye bağırdı ve tekmeler savurdu. Ancak bacakları bükülüp baldırları dizlerine bağlandığında kımıldayamaz hale geldi. "DOKUNMA BANA!"

Bir avuç dudaklarına örtündüğünde başını yana çevirmeye çalıştı ama bedeni tamamen işlevsiz kalmıştı artık. Tişörtünün yukarı sıyrıldığını hissettiğinde kaçınmaya çalıştı ama bir diğer eliyle onu yatağa bastırdı üstündeki adam. Hwa çırpınmaya devam ederken kulağının hemen yanında bir nefes hissetti. Bu nefes kulağının altına kayıp orayı öptüğünde Hwa sertçe titredi.

Hayır, bu hoşuma gidemez, bu doğru değil.

Dudaklar boynuna indiğinde Hwa bağlı gözlerini yumdu. Ufak öpücükler boynunda gezinirken karnı gıdıklanıyordu. Tanımadığı bir adam onu böyle bastırırken bundan hoşlandığına inanamıyordu.

Eller bir anda bedeninden ayrıldığında derin nefesler aldı. Ağzında biriken sıvıyı yuttuktan sonra iplere asıldı ya da onu bağlı tutan her neyse. Ancak tüm hareketlerini durduracak bir ses duydu. Flaş patlayıp bir resim çektiğinde Hwa sızlayan bacak araları yüzünden durdu.

Hayır, hayır, hayır, lütfen çekme, lütfen... kendimi kontrol edememekten korkuyorum, yapma.

Başka bir flaş sesi ve Hwa boğazına kadar gelen inlemeyi bastırmak zorunda kaldı. Ağzı bağlı değildi ama bağıracak gücü bulamadı kendinde. Böyle bağlıyken ve kameranın ona dönük olduğunu bilirken bedeninde güç kalmıyordu. Acınası bir sızlanma dudaklarından döküldüğünde utandı.

CAMERA FLASHHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin