4

67 16 22
                                    

Seonghwa duş başlığının altında hareketsiz duruyordu. Başını duvara yaslayacaktı neredeyse, o denli eğikti. Su başının üstünden tüm vücuduna akıyordu ama o hala olanların etkisinde olduğundan kendini yıkamak yerine sadece olduğu yerde duruyordu.

Hala gençti, bedeni tam anlamıyla olgunlaşmamış olabilirdi. Tabi ki hormonları da vardı. Ancak bir ilişkisi varken bile başına gelmeyen az önce başına gelmişti.

Sapığı hakkında ıslak rüya görmüştü.

Ter içinde, sıcaktan boğularak uyanmıştı. Kalbi öyle hızlı çarpıyordu ki nefesini toplayıp sakinleşmesi zaman almıştı. Yataktan kalkarken kıyafetlerini ne kadar batırdığını teninde hissetmişti. Rüyayı görmesi yetmezmiş gibi dokunulmadan boşalmıştı. Zar zor kalkıp kendini banyoya atmıştı Jongho'ya yakalanmamak için. Saat sabahın dördü olduğundan çocuk uyuyordu ama Hwa bir daha uyursa tekrar rüya göreceğine emindi.

"Delirmiş olmalıyım."

Başını kaldırıp elini saçından geçirdi. Yüzünün önündeki saçlardan kurtulduktan sonra gözlerini kapatıp suyun teninden kaymasına izin verdi. Sıcak su kaslarını rahatlatıyordu. Derin bir nefes alıp aklını topladı ve sonunda hareket edip kendini temizledi.

Odaya geçtiğinde çarşafları dikkatini çekti. Onlar da kirliydi. Kıyafetleriyle birlikte makineye atmak için hepsini topladı. Odada çamaşır makinesi olmadığı için kattaki çamaşırlığa gitmesi gerekiyordu. Sabahın körü olmasını umursamadı, çıkıp onları makineye attı ve odaya geri dönüp temiz bir takım serdi. Geri uyumaya çalıştı ama hüsranla sonuçlandı.

***

Seonghwa yine pratik odasındaki zeminde uzanıyordu. Ter bedenini öyle bir kaplamıştı ki ikinci bir deri oluşturduğuna emindi. Nefeslerini sertçe çektiğinden boğazı korumuştu ve yutkunmak bile zordu. Gözleri tavandaki ışıklardan dolayı acıdığında onları kapatmıştı. Kulaklarında odada yürüyenlerin adımlarını duyuyordu. İçerisi sıcak ve boğucuydu, herkesin vücut ısısı ve kokusu birbirine karışmıştı.

Bay Seo canlarına okumuştu.

"Pekala çocuklar beni dinleyin." Dedi adam yüksek sesle herkesin dikkatini toplamaya çalışarak. "Dönem sonuna hala zaman var ama sizden bu dönem her zamankinden farklı bir ödev isteyeceğim."

Seonghwa belini doğrultup adamın sözlerini dikkatle dinledi. Her dönem onlara farklı ödevler verilirdi, kimi hoca vicdanlı olsa da duyduğu kadarıyla bu adam değildi. Odadaki gerginlik de havadaki korkuya karıştığında Seonghwa burnundan sert bir soluk verdi.

"Dönem sonu ödeviniz, gruplara ayrılmak ve size ilham olan bir şarkıya koreografi hazırlayıp bunu video klip haline getirmek. Bu ödevi Bay Jung'un grubu ile yapacaksınız, kendisiyle birlikte yapma kararı aldık."

Gruptan homurdanmalar yükseldi. Seonghwa ödevin zorluğuna karşı sadece şoka girmiş ifadesiyle baktı hocasına. İlham veren bir şarkıya koreografi yapıp bunu beğendirmeleri ve bunu klip haline mi getirmeleri gerekiyordu? Hem de başka bir grupla? Bir şirkette yapabileceğiniz, donanım gerektiren bir şeydi. Cidden zordu ve üçüncü sınıf ödevi olması korkutucuydu. Son senesindeki öğrencilere ne ödev veriyordu bu adam?

"Ödevin son teslim tarihi dönem bitmeden iki hafta önce. Bellekte teslim edeceksiniz ama öncesinde gruplarınızı ve şarkıyı bildirmelisiniz."

"Hocam, bunu nasıl klip haline getireceğiz, sadece performans videosu şeklinde yapamaz mıyız?" diye sordu biri. Seonghwa'nın da ilgisini çekti bu çünkü klip şeklinde olacaksa bazı kısımlar solo olmalı demekti bu. Editlemek ve şarkıya göre ayarlamak... nasıl yapacaklardı tek başlarına?

CAMERA FLASHHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin