"San konuşmamız gerek."
San başını kaldırdığında Wooyoung'u gördü. Wooyoung hemen yanına oturup sırayı ona çekti ve iyice yaklaştı. Etrafını kontrol ettikten sonra "Hongjoong iyi değil." dedi.
"Ne? Ne demek iyi değil?"
"Birkaç gündür hiç olmadığı kadar içine kapandı. Sürekli evinde. Biliyorum ödevde ondan yardım alacağız ama durumu pek iyi değil."
San bedenini ona çevirdi. "Woo, Hwa da iyi değil."
"Ne?"
"O da birkaç gündür içine kapanık. Sürekli telefonuna bakıyor. Acaba kavga mı ettiler?"
Wooyoung ona altın yumurta bulmuş gibi baktı. "Tabi ya! Neden aklıma gelmedi, Hwa'yı son derste gördüğümde pek iyi durmuyordu. Onları barıştıralım."
"Nasıl yapacağız?"
"Bu akşam Hongjoong'u pratik yapacağız diye çağırırım. Pratik kaydı almasını isterim. Sen de Hwa'yı getir ve ikisini odada tek bırakalım."
"Woo, ikisinden biri çıkıp gitse bu bir işe yaramaz."
"Kapıyı kilitlersek yarar." Dedi ve göz kırptı. San onun haylaz tavrına güldü. "Bir saat sonra çıkarırız. İkisi de yetişkin insanlar, konuşarak hallederler."
***
"San çekiştirme, geliyorum!" Seonghwa onu kolundan tutup çeken arkadaşına bağırdı. Acilen gidip prova yapmalıyız demişti ve çocuğu yatağından sökerek çıkarmıştı. Seonghwa onun neden acele ettiğini anlamasa da peşinden gidiyordu. Zaten öyle sıkı tutuyordu ki başka seçeneği yoktu.
"Diğerleri çoktan gelmiş! Geç kaldık!" pratik odalarının olduğu kata vardıklarında San onu odaya itti ve kapıda durdu. "Aklıma şimdi geldi, şarj aletimi unuttum. Burada bekle." Kapıyı kapattı ve gitti. Seonghwa odada kimse olmadığını fark edince "Nasıl geç kaldık lan, kimse yok!" dedi kendi kendine.
Duvara dayalı koltuğa gidip oturdu ve her zaman yaptığı gibi telefonunu çıkardı. Sapığı günlerdir çektiği resimlerini ona atıyordu. Sanki onu koruduğu için onu ödüllendiriyormuş gibiydi. Onu camının altında, yurdun arkasında, dersliklerin arka sıralarında, geceleri odasına görüyordu. Beş gün boyunca hiç görmediği kadar görmüştü. Ona hiç temas etmemişti ama sürekli resmini çekiyordu.
Kapı açılıp da bağırışlar duyduğunda yerinde sıçradı. Biri içeri itildi ve kapı ardından kapandı. O kişi kapıya ayağını geçirip küfrettiğinde Hwa donup kaldı. Onun burada ne işi vardı?
"Hongjoong?"
Hongjoong dönüp ona seslenen kişiye baktı. Seonghwa'yı gördüğünde sinirli yüzü gevşedi. "Hwa?"
"Sen neden buradasın?"
"Bana kayıt almam gerektiğini söyledi Woo ama yarı yolda anladım bir şey çevirdiğini. Sen?"
"Pratik yapacağız dedi San ama kimse yok."
İkisi bir süre bakıştıktan sonra Hongjoong elini alnına vurdu. "O salaklar bizi konuşturmak için yapıyor bunu." Kapıya gidip açmak için zorladı ama açamadı. Tekrar küfredip sertçe sarstı kapıyı. Kirişlerinden gelen sesler Hwa'yı endişelendirdi. "Kapıyı kıracaksın!"
"Burada mı kalmak istiyorsun?"
"Benimle konuşmamak için bu kadar uğraşmana şaşırıyorum."
"Beni reddeden sendin!"
Hwa koltuktan kalkıp onun önüne geldi. "O kişi beni rahat bırakmayacak. Neyini anlamıyorsun?"
"Bir düşün." Hongjoong kapıyı bırakıp ona döndü. "Bu kişi kırklarında, göbekli, daha önce tecavüzden hapis yemiş, pedo bir suçlu olabilir ama sen inatla onu koruyorsun!"
ŞİMDİ OKUDUĞUN
CAMERA FLASH
FanfictionModern Sanat öğrencisi olan Park Seonghwa sevgilisiyle sıkıntılar yaşadığı dönemde izlendiğini hissetmeye başlar. Kendisinin bile bilmediği bir yanının ortaya çıkacağını hiç düşünmez. *** "Seonghwa~" Gözleri parlayarak izledi onu. Nasıl da güzeld...