4.Bölüm: Çaylak

87 13 2
                                    

Multide hikayenin tanıtım videosu var.

Ryan Star - We Might Fall
*

''Kimleri görüyorum!'' dedi karşımdaki adam bir yandan elindeki havluyla bardakları kurularken. Burası sandığım kadar ürkütücü bir yer değildi. Siyah beyaz konseptli bir bardı sadece ama illegal şeylerin de eksik olmadığı tabelasız girişinden anlaşılıyordu. Korkmuyordum. Beni ürküten şey, bunlara alışık olmamakla birlikte oldukça tecrübesiz oluşumdu. Kovulabilirdim. Sonrasında ne yapacaktım? O 'Siyah' denen herifi bulsam bile yeniden bana yardım edeceğinden şüpheliydim. Kim tanımadığı bir çocuğa ikinci bir şans verirdi ki?

''Beni tanıyor musun ki?'' dedim karşımda put gibi dikilen kırklarında olduğunu tahmin ettiğim adama.

''Bu her müşteriye söylediğimiz bir cümle, saf çocuk.'' dedi adam sırıtarak. Saçları simsiyahtı, belki de boyuyordu çünkü bu yaşta bir adamın kafasında birkaç tel beyaz saç olması olası bir durumdu. ''Ama şunu söyleyebilirim ki seni daha önce hiç görmemiştim buralarda,'' dedikten sonra gözleri üzerimde gezindi ve sinsice gülümsedi. ''Turuncu saçlı, en fazla on yedisinde olan bir delikanlı, ilginç.''

Bu yargılayıcı konuşmalarına rağmen hafif bir sempatikliği vardı bu adamın ama yargısız infaz yapıyordu. En nefret ettiğim şeydi işte bu. Birini tanımadan onun hakkında atıp tutan insanlar beni çileden çıkarıyordu. Doğru düzgün bir soru bile sormadan yaşıma kadar beni çözümlemeye çalışıyordu. Biraz bıraksam bütün hayatımı masaya yatırabilirdi.

''On sekiz.'' dedim sanki söyledikleri içinde en çok bu dikkatimi çekmiş gibi.

''Öyle olsun,'' dedi adam başını iki yana sallayarak. Zaman kaybetmeden kenardan bir bardak daha alıp kurulamaya başladı ama gözü hala benim üzerimdeydi. ''Orada öylece dikilecek misin? Yoksa bugün on sekizine girdin de hemen bara mı gelmek istedin? Bir bira-''

''Hayır,'' dedim sesimi hafifçe yükselterek. Adam az önceki çıkışıma şaşırmış ama birazcık da etkilenmiş gibi bakarken özgüvenle omzumu dikleştirdim. Ben zayıf değildim, öyle olmadığımı göstermeliydim. ''Beni Siyah gönderdi.'' dediğimde gözleri hafifçe irileşti. ''Bir şeyler ayarlayabileceğinizi söylemişti.'' diye de ekledim.

''Siyah mı?'' dedi doğrulamak istercesine. Kafa salladım. ''Pekala,'' dedi ve elindeki bardağı kurulamadan kenara bırakıp ellerini tezgaha dayadı. ''Bir dakika bekle.'' dediğinde ikinci kez başımı salladım. Yüzündeki şaşkınlık yerini korurken merdivenlere doğru yürüdü.

Derin bir nefes verdim.

Beş dakikadan az bir zaman içerisinde yanında başka bir kadınla aşağıya doğru adımlamaya başladı. Kadın en fazla otuzlarındaydı ve taş gibi görünüyordu, doğruyu söylemek gerekirse. Platin sarısı saçları tepeden sıkıca bir at kuyruğu yapılmıştı. Siyah, dizinin hemen üstünde biten eteğinin yırtmacı kalçasının hemen altında bitiyordu. Üstüne giydiği beyaz gömlek de en az eteği kadar bedenini sarmıştı. Topuklu ayakkabılarının sesi kulağımı doldururken kadın çoktan yanıma ulaşmıştı bile. Gülümseyerek başıyla hafifçe selam verip kenarda duran beyaz koltuğu işaret etti. İkiletmeden kadını takip ederek koltuğa oturdum. Sessizliğe bürünmüş birkaç saniyenin ardından kadın bacak bacak üstüne atıp herhangi bir kazaya sebebiyet vermemek için eteğinin açılan kısımlarını zarifçe kapattı. Hayatımda gördüğüm en dişi kadın olabilirdi ama gülümsemesinin ardına gizlediği soğukluk beni ürkütmüştü.

''Siyahı görmeyeli uzun yıllar oluyor,'' dedi hala gülümsemesi yüzünü kaplarken. ''Onu özledim.''

Buna ne cevap vereceğimi bilmiyordum. Bu kadın, Siyahın sevgilisi ya da eski karısı olabilir miydi? Belki de eski bir arkadaşıydı. Bunları merak etmek ciddi anlamda canımı sıkıyordu. O kadar fazla bilinmezlik vardı ki kafam durmadan yeni bir soru işareti üretmekten patlayacaktı.

KAÇAKHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin