Heeeeeeeeeeeeeeeeeeeyyyyyooyoyoyoyooyyooyoooooooooo, işte bu da haftada bir yayımlayacağım bir hikayiştokoşko
------------------
Sevgili günlük;
Nasılsın? Uhm, şey ben galiba kötüyüm. Yine. Çünkü annem ağladı. Yine. Ve üvey babam Rob'ta muhtemelen ağladı. Oğlu Michael ağlamamıştır ama. Onun ağlayacağını sanmıyorum, çünkü o mermer heykelden farksız. Yaşayan bir ölü gibi. Ama ben ağlamıyorum, sanırım bu ağlamayı uzun zaman önce bıraktığım için. Belki de bende üvey abim gibi heykelleşmişimdir?
Bu aralar gündem de taşında olayı var. Yine. Ama bu sefer annem için. Çünkü annem bayağı hassas birisi ve şuan oturduğumuz mahallede daha fazla yaşamaya gücü kalmadı. Gücü gibi kendi de zaman içinde acı bir şekilde tükendi.
Bildiğin gibi, kalabalık bir yerde oturmamıza rağmen iki yılı aşkın süredir komşumuz yok. *Annem yine üzülüyor.* Ben burada, oturduğumuz yerde, görünmez olmaya veya hakkımızda söylenilen, atılıp tutulan şeylere alıştım. *Yani ben üzülmüyorum.* Çünkü birbirinden sürtük, lanet komşularımız bizi görmezse, bende onları görmem. Benim için hayat müşterek.
Ama şimdi insan içine çıkacak olmak beni ürkütüyor. Ya annem orada da mutlu olmazsa? Tabii ki de benim için her şey annemden ibaret. Ve belki Rob'tan da. Annem mutlu değilken, kimse mutlu değil. Bunu hissedebiliyorum.
Ve dışarıdan her ne kadar insanlar bizi bu mahallede soyutluyor gibi gözükse de ben öyle olduğunu düşünmüyorum. Sanki daha çok biz kendimizi soyutlamışız gibi. Yani onların sikik ucube bakışlarının, veya bizi görünce birbirleriyle fısıldaşmalarının benim için zerre önemi yok. Çünkü onlar, fahişenin dölleri.
Kalabalığın içinde bu kadar yalnızlık çekerken yeni bir yere taşınma fikri beni bir yandan da bu yüzden korkutuyor. Ya yine olursa? Bir daha asla kimseye güvenemeyecekmişim gibi hissediyorum bazen. Onun haricinde de hiçbir şey hissedemiyorum. Kalabalığa karışmaya veya bir toplumun parçasını oluşturmaya hazır hissetmiyorum. Yani yolda tanıdığım birini görünce ona nasıl selam vereceğimi bile bilmezken, yeni insanlar fikri hiçte hoş değil.
Bazen de bu korkum için mutlu oluyorum. Çünkü umursamamak çok Michael vari bir hareket. Ve boş gözleri dikip dakikalarca öyle bakabilmek.
Michael, gerçekten korkunç birisi. Kız arkadaşım Claire bile, ondan ürküyor. Çünkü Michael bembeyaz. Gerçekten bir sayfa kadar beyaz ve sürekli o dolapta ki iğrenç kokan içecekleri, burada biradan bahsediyorum, içtiği için kıpkırmızı dudakları ve gözleri var. Belki de üvey abim vampirdir? Ah, bundan haberim olmamasına da şaşmıyorum. Bu evde ki herkesten kopuk yaşıyorum çünkü. Odamdan sadece Claire ile görüşmek için, işemek için, yemek için çıkıyorum. Michael'de evi sadece uyumak için kullanıyor. Bazen de seks yapmak için. Rob ve annem Daisy ise aşklarından kör olmuş bir halde, çocuklarının ne durumda olduklarını göremiyorlar...
Veya yatmalıyım. Uyumalı, ve yarın ilginç şeyler yapmalıyım. En azından bahçede oturup temiz hava alacağım.
İyi geceler.
Hope kalemi masasına bıraktı ve saate baktı. Saat 02.34'ü gösteriyordu. Ama Rob ve annesinin evde olmadığını, karşı oda da abisinin hala, tıpkı iki saat önce ki gibi, bir kızı becerme seslerini duyduğunda anlamıştı.
Şakağını ovalayarak yatağına girdi ve kulaklıklarını taktı. Belki The Neighbourhood dinlemek, kolay uyumama yardımcı olur diye düşündü.
ŞİMDİ OKUDUĞUN
brother || m.c
Fanfiction*bitti, biliyorum, ve hiçbir zaman başlamamıştı ki, ama kalbimde, o kadar gerçekti ki. ve sen bile konuştun benimle, ve dedin ki, "eğer bu kadar komiksen, neden kendi başınasın bu akşam?"* Michael Clifford FanFic.