11

4.7K 218 5
                                    

aktif olarak bölüm yükleyemiyorum bunun için özür dilerim, bunun sebebi sadece evde değil arkadaşlarımda yatılı kalmam. kız kıza olunca haliyle değil wattpad, telefonum ile bile ilgilenemiyorum



Bay Oliviero'nun dersinden çıktıklarında Michael hiç konuşmadan peşinde Hope'u sürükleyerek Ashton'un eski model arabasına bindirdi. Hatta daha çok Hope'u, Ashton'un eski, güneşten rengi solmuş arabasının toz kokan koltuklarına itti ve emniyet kemerini bağladı.

Emniyet kemerini bağlarken, Hope nefesini tutmuş bir şekilde Michael'in kırmızı dudakları ve terli anlı arasında bakışlarını kaydırıyordu. Aslında Michael gerçekten terlediğini hissediyordu. Kavurucu güneş ve çöl sıcağında Sdney tam bir baş belası oluyordu.

''Neden dersten çıktığımız hakkında bir fikrin olduğunu umuyorum, abi?'' Hope cümlesinde ki abi kelimesinin üzerine basarak direksiyona yerleşmekte olan Michael'e sordu. Michael'in yüzünde bir mimik bile oynamazken kontağı çevirdi ve motoru çalıştırdı.

''Ben senin abin değilim,'' dedikten sonra araba direksiyonunu kırdı ve park alanından çıkarak ilerlemeye başladı. ''Ben senin arkadaşın, dostun, üvey abin, abin, ailen değilim.''

Hope anlar gibi kafasını salladı. ''Pekala, o zaman sen hiçbir şeyim olursun.''

''Ben senin hiçbir şeyinim Hope.''

''Hiçbir şeylerim genelde beni yaz okulundan kaçırmaz.''

Michael ışıklarda durduğunda Hope'a yeşil gözlerini diktiğinde Hope huzursuzca yerinde kıpırdandı. Bu gözlerin daima donuk baktıklarını biliyordu. Ama şimdi pastel yeşili gözleri acı ile bakıyordu. ''Genelde kaçırdığım insanları bayıltırım, bu yüzden emin olabilirsin ki seni kaçırmıyorum.'' arabayı hareket ettirdi ve tekrar devam etti. ''İsa aşkına! Sakın yaz okulunun sikik derslerini kaçırdığın için yakınmaya başlama.''

''Bu cümlen için seni Tanrı cehenneminde konaklatacak Michael. O derslere ihtiyacımız var.''

''Hı-hı..'' Durdukları bir kaç ışık boyunca Hope, Michael'in huzursuz halinden kendini mutsuz hissetti. Mutsuz ve baskı altında. Çünkü Michael'e sorduğu bir kaç soru yanıtsız kalmış, Michael sorusuna bile mırıltıyla cevaplamış, sürekli de beyaz parmakları ile de direksiyonda ritim tutmuştu.

Bir hastane önünde durduklarında Hope hastane yazısını okuyup duruyordu. Neden buradalardı? Michael aynı Hope'u arabaya bindirdiği şekilde indirdiğinde ve tıpkı okuldan çıkarken sürüklediği gibi hastane içine sürüklediğinde Hope silkelendi ve bileğini hızla Michael'in sıcak ve terlemeye yüz tutmuş ellerinden çekti.

Hastane döner kapılarından serum kokuları çıkarken Hope endişenin tüm vücudunu sardığını hissetti. ''Neden St Vincent's'e geldik?''

Michael etrafına bakındı ve dudaklarını ısırdı. Gözleri sürekli oynuyordu ve asla Hope'un gözlerine değmiyordu. ''B-bak,''

''Tanrı aşkına, St Vicent's burası! Neden hastanedeyiz açıklayacak mısın?'' Hope sesini yükselttiğinde Michael'in kaşları bir anlığına titredi.

''Hope, senin, senin annen..'' Michael'i iki kuvvetli el döner kapıların girişinden itti ve Michael'in Hope'a dair son gördüğü koşmanın etkisiyle havada süzülen saçları oldu. Michael çığlıklar içinde hasta-kabule koşan Hope baktı ve içinin burkulduğunu hissetti.

Kötü hissediyordu. Daisy onun yüzünden trafik kazası geçirmişti ve üstelik hiçbir suçu yokken. Michael, dün gece arabanın frenlerini patlatırken aklında ki tek şey babasının kaza geçirmesiydi. Babasının ölmeyeceğinden emindi. Çünkü babası her zaman emniyet kemerli ve azami hızda araba kullanırdı. Ama arabayı masum Daisy almıştı ve emniyet kemerini takmadığı gibi 130 km gibi bir süratla kaza yaparak arabadan fırlamıştı. Şimdiyse yoğun bakımda, tanınmayacak bir haldeydi.

Michael hastaneye girdiğinde Hope'u merdivenlerden çıkarken gördü. Arkasından koştu ama Hope, Michael'inkine göre küçük olan bacaklarına rağmen dördüncü kata, yoğun bakım katına, daha çabuk ulaştı. Michael ise onun hemen arkasından dördüncü kata ulaştığında nefes nefeseydi ama aksine Hope, annesinin yoğun bakım odasının camına yapışmıştı.

Bir kaç yakın dost haricinde orada Hope'un öz babası Adam Smith'i de görünce Michael gözlerini kıstı ve sakin gözükmeye çalışarak koridorda oraya doğru ilerledi. Hope'un sessizce ağlaması canını sıkıyordu. Kendi babası Daryl'e yapacağı eşek şakasını boka döndürdüğü ve bunu kimseye anlatamaması içinde fena halde bir volkan birikintisi yapıyordu.

''Rob,'' diye fısıldadı Hope elleri hala yoğum bakım camındayken. ''Bu benim annem değil, hepiniz bana doğum günümde, doğum günümde şaka yapıyorsunuz,'' bir kaç fısıldaşan insan haricinde orada en fazla şok yaşayan Michael'di. ''Bu bir, şaka, şaka ve birazdan annem kalkacak ve bu Freddy maskesini çıkaracak, bana sarılacak, sarılacak ve diyecek ki, ''Bugünün doğum günün olduğuna emin misin? Çünkü hala gözümde bebeksin.'' dedikten sonra bana sarılacak,'' Hope omzunda ki çantayı düşürdüğünde Michael'in gözleri babası Daryl'e gitti. Ona doğru bir hamle yaptığında Hope'un öz babası ona sessizce engel oldu ve kimsenin duyamayacağı şekilde fısıldadı. ''Bırak konuşsun ve rahatlasın,''

''Tamam, '' diye arkasına döndü Hope. Michael, daha önce hiçbir kızı bu kadar çaresiz duruma getirdiğini hatırlamıyordu. Hiçbir kızı bu kadar incitmemiş, yakmamıştı. Kızaran burun ve çene, kan çanağı gözler ve sürekli kayan ses tonu... ''Hadi artık, şu lanet olası şakayı bitirin,'' dedikten sonra Hope'un gözleri sırayla herkesin gözlerinde dolandı. Herkes sırayla başını eğdiğinde Hope en son en geride duran ve saçları stresten dağılmış gibi şekilde ki Michael'e baktı. ''Şaka değil mi?'' dedikten sonra Michael gözlerini duvara çevirdi ve alt dudağını dişledi. ''Kahrolasıca şakayı, açıklayın, canım, acıyor,'' Hope'un cümlesi sessiz bir fısıltı gibi çıktığında Michael ona doğru koştu ve yere düşmekte olan bedenini sardı.

Michael, Hope'u belinden sıkı sıkı sararken onu hastaneye getirmenin ne kadar berbat bir fikir olduğunu düşünüyordu. Bu gerçekle yaşayabileceğini düşünmüyordu. ''Ben, çok, üzgünüm Hope, istemedim, bilemedim,'' Michael suratına yediği yumruk ile savruldu ve geriye düştü. Daryl, havada sarsılan Hope'u kolundan tuttu.

Daryl, Hope'u yakın arkadaşı Zac'e fırlattığında yerde affallamış oğlunun karnına oturdu ve ona yumruk indirmeye başladı. Hope, göz yaşından önünü göremezken, Adam hızlıca Daryl'i Michael'in karnından itti ve altta yüzü kana bulanmış Michael'i ayağa kaldırdı. Daryl ağza alınmayacak küfürler ederken hemşireler etrafa doluştu.

Acı bir feryat tüm kalabalığı durdururken her şey ağır çekimde yaşanmaya başladı. Hope, yoğun bakım camına vura vura ağlamaya başladığında herkes Daisy'nin odasında ki cihazdan yükselen korkunç sinyali duydu. Hope'un çığlığı hastane koridorunda Daisy'nin nabız cihazı ile kayboldu.


-----------------

askdhaslıdua

arkadaşlar bu bölümü sadece yayımlamak için yayımladım ve aceleye getirdiğim için kısa oldu, ama ya bu gece yada yarın yeni bölüm ekleyeceğimmmmmmmmm

brother || m.cHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin