9

5.3K 217 81
                                    

Matematik sınıfını kapısı tıklandı ve kapıdan içeriye simsiyah saçları ile Michael Gordon Clifford girdiğinde Calum son kırk beş saniyedir tuttuğu nefesini rahatlıkla bıraktı.

"Günaydın Bayan Carter."

Rose Carter burun kemerinde durduğu gözlüğü işaret parmağı ile yukarı ittirdi. En haylaz öğrencisini dersten bıraktığı için üzülmüştü. Çünkü onu okulda görmek dayanılmazken yaz okuluna bırakması kendine cezaydı, Michael'a değil. "Günaydın Clifford," dedikten sonra şeytani bir gülümseme takındı. "Sırana oturabilirsin, yoklamayı henüz almamıştım."

Michael, Bayan Carter'in sevimli tepki vermesine şaşırmıştı. Geçen yıl, Cadılar Bayramı'ndan önce ayakkabısını fırlatan da kendisiydi çünkü. Belki Michael ona vajinasının iğrenç göründüğüne emin olduğu gibi şeyler zırvalamasaydı, Cadılar Bayramı sonrasında da derslerine girebilir ve quiz denilen ve anlamını bilmediği şey ile geçme notunu tutturabilirdi.

Yine de Michael, kapıdan girdiğinde Bayan Carter'a, ''Merhaba Bayan Carter, derse geç kaldığım için özür dilerim.'' veya ''Girebilir miyim? Lütfen.'' demediği için Tanrı'ya şükretmeyi aklından geçiriyordu. Sırasına oturduğunda elini pantolonunun üzerinden penisine götürdü ve orada tuttu. Sızlıyor, yanıyordu. Lanet kondomun bedenini yanlışlık ile küçük almış olmalıydı.

''Hangi cehennemdeydin?'' diye fısıldadı Calum, Michael sıraya oturunca.

''Toplantı salonunun duvarlarını denedim.''

''Pekala,'' dedi Calum. Michael sıra arkadaşına doğru döndü ve gözünde ki sümüğümsü çapakları temizlemiş olduğunu görünce sevindi. Ve... Ve o seksi kokulu parfümünü sıkmıştı. Dudakları ise hala şiş ve renksizdi. Ayrıca Calum'un söylediği kelime Michael'a, Hope'u hatırlattı. ''Dostum, bir şey soracağım ama sakin ol?''

Bayan Carter yoklamayı almaya başladığında Michael gözlerini Bayan Carter'dan çekmeden kafasını salladı. ''Sor.''

''Hope'un bu okulda olduğuna emin misin?''

Michael ışık hızı denilebilecek bir hızda kafasını çevirdi ve dik dik Calum'un gözlerine baktı. Tek kaşını tehditkar bir şekilde sallayıp kafasını hesap sorarcasına kaldırdı. ''Neden?''

''Bilmiyorum.. Ben okulu dolaştım ve yaz okulunda kullanılacak sınıflara baktım. Sınıf listelerinde Hope Venus Clifford diye bir isim göremedim. Geçen hafta yaz okuluna onunda gideceğini ama senden bir alt sınıf olduğu için mutlu olduğunu, yüzünü görmek istemediğini anlattın da.. aklıma esti öyle, hiç yani.''

Michael hırs ile dudağını ısırdı ve gözlerini kıstı. ''Hope Venus kim? Kardeşim olan Hope mu?'' dedi sessizce ve Bayan Carter yoklamada ismini okuduğunda Michael gözlerini Cal-Pal'dan ayırmadan elini kaldırdı.

''Hope'un diğer ismi, biliyorsun sanıyordum.''

''Biliyorum tabii ki sik kafa.'' diye çıkıştı. En arka sırada oturmalarının bir güzellik olduğunu düşünüyordu. Çünkü Calum ne zaman Hope konusu açarsa kavga ile sonlanıyordu ve bu da birazdan çıkacak kavganın temelleri olduğunu hissediyordu. Tanrı'ya şükür ki büyük kavgadan sonra Calum'u biraz benzetmiş, Hope ile olan küçük ilişkisini ve iletişimini de kesmişti. Artık pekte bir tehlike olarak görmüyordu Calum'u. Calum yine Calum Michael'in En Yakın Arkadaşı Hood'tu. ''Hope Venus Smith. Babasının nüfusunda.''

''Vay canına... Bunu bilmiyordum.''



İlerletilmiş Fransızca-3 sınıfında ki ölüm sessizliğini kapı tıklatılması bozdu. Kapı gıcırdayarak açıldı ve içeriye terler içinde kalıp saçları dağılmış Hope'un yakın arkadaşı Claire girdi.

''Geç kaldığım için özür dilerim Bay Oliviero,'' dedikten sonra nefesini düzenlemeye çalıştı. ''Dersinize girebilir miyim?'' Bay Oliviero okuduğu kitabı kapattı ve kafasını Claire'ye çevirdi. Bu öğrencisini hiçbir zaman sevmemişti. Claire onun gözünde daima edepsiz bir kız olacaktı.

Tok ve sert sesi ile konuştu. ''Bir daha olmamasını umaraktan; Evet, dersime katılabilirsin Claire.''

Claire ''Teşekkür ederim Bay Oliviero.'' diye mırıldandıktan sonra kafasını öne eğdi ve Hope'un yanına ikinci sıraya oturdu. Hope, konuşmaya cesaret edemediği için Claire'nin bacağını kimse görmeden ufak ve acısız bir şekilde cimcikledi ve Claire, Hope'a çapkınca gülümsedikten sonra fransızca defterini çantasından çıkardı. Masa üzerinde ki Hope'un kalemini aldı ve Bay Oliviero'ya baktı. Kitap okuyordu. Yine. Kimseye farkettirmeden kağıda minik bir cümle yazdı ve defteri Hope'un önüne itti.

Hope, defteri kavradı ve Claire'nin çirkin el yazısı ile yazan cümleyi okudu.

Tekrar okudu.

Tekrar,

Tekrar,

Tekrar,

Ve son kez okuduktan sonra dudaklarını ısırıp ondan bir tepki bekleyen Claire'ye baktı. Gözleri tekrar defterde ki yazıya gittiğinde diz kapaklarının bile tarifsiz bir duygu ile sızladığından emindi

'İlk ismi Michael, ikinci adı Gordon olan Clifford soyadlı buz dolabı üvey abin beni çok sert bir şekilde becerdi.'

Hope tüm kanının vücudundan çekilip bir uzay mekiği ile dünyadan ayrıldığını hissediyordu. Evet, hissettiği tek şey buydu.

Ama olması gereken bu muydu? Bolca hayal kırıklığı.

Hope çantasını stresten ve şoktan terleyen eli ile kavradıktan sonra sınıftan çıktı. Bay Oliviero ve edebi davranışlar umrunda bile değildi. Dersten önce konuştuğu flörtü Calum, Matematik-2 sınıfında olacaklarından söz etmişti. Bayan Carter ile arası her zaman iyi olmuştu ve gözlerinden yaşlar süzülmesi deli cesareti kazandı. Büyük adımları ile çabucak Matematik-2 sınıfına ulaştı ve kapıyı tıklamadan içeriye girdi.

Bayan Carter, her zaman ki vintage giyimi ile tahta önünde durup konu anlatırken Hope'u görmesi onu gülümsetmişti. Hope, bir saniye Bayan Carter ile göz göze gelmiş, ardından da sınıftaki meraklı bakışların arasından en şaşkın ve en kahverengi olanı bulup ona doğru koştu.

Koştu.

Koştu.

Çantasını yere bıraktı ve ayağa kalkan Calum'a doğru ellerini uzatmışken hayatın ne kadar ağır çekimde ilerlediğini düşünüyordu.

Ayak ucunda yükseldi ve dudaklarını Calum'un dudaklarına kapattıktan sonra gözlerini kapattı. Gözlerinden bir çift göz yaşı elmacık kemiklerine doğru süzüldü.

brother || m.cHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin