1. DERBİ

9.2K 547 550
                                    





instagram & twitter: cordeleima



Buraya başlama tarihinizi bırakabilirsiniz ^^



1. DERBİ


Middle of Love, Picture This & Dean Lewis.


İnsan bazen, hiç sevmediği şeyleri, hayatının olağan bir işi olarak benimseyebilir. İstemese bile, sevdikleri için çok şeye göğüs gerip, çok şeyi hayatının bir yerine yerleştirebilir.

Ve ben de onlardan birisiyim. Hayat en çok kimlere zor, bilmiyorum ama Boran Erdem'in büyük kızı olarak bana da zor geldiği anlar yok değildi. Dışarıdan harika görünen, hiçbir derdi olmayan bir insan gibi görünüyorduk belki de ailecek herkese karşı.

Ama gerçekler, asla öyle değildi.

En azından benim açımdan öyle değildi. Annem ve kız kardeşim için aynı şeyleri bu kadar net diyebilir miyim, bilmiyorum çünkü.

Tamam, dünyanın en zor hayatına sahip değildim ve standartlara göre oldukça iyi bir hayatım vardı ama bir takıma bu kadar bağlı bir babanın kızı olarak yaşamanın da zorlukları vardı. Hayatının büyük bir kısmını belli bir kısmını, bir futbol takımına adamış olan babamın, bu adanmışlığı hala bitmemişti ve ardından, bizi de sürüklemeyi seviyordu.

Yönettiği her maça, beni, kız kardeşimi ve annemi götürmekten asla vazgeçmiyor. Hayatımızın her anına, çok sevdiği takımını eklemekten geri kalmıyor. Her anımıza, futbolu sokmayı ne yapıp edip başarıyor.

Ve ben futboldan, babam onu ne kadar çok seviyorsa o kadar nefret ediyorum.

Zaten bu yüzden, hiçbir zaman hoşuma gitmeyen ve her seferinde babamla kavga etmeme sebep olan tek şey; futbol. Sevmiyorum, sevemiyorum. Ve hatta nefret ediyordum.

Ama babam, benim aksime futbola aşık. Ah, hayır, futbola aşık değil.

Benim babam Galatasaray'ına aşık...

Ve bu aşkı, çocukluğuna kadar dayanıyordu. Senelerce Galatasaray'ın golcülüğünü yapmış, yurtdışındaki birçok kulüpte oynamış, milli takımla sayısız maça çıkmıştı. En sonunda da kürkçü dükkanına dönmüş ve teknik direktör olarak geri gelmişti. Halinden oldukça memnundu. İşine ve takımına aşıktı. Futbola aşıktı. Futbolu hayatının her bir anına sürmekten de oldukça memnundu.

Ve bizim de onun gibi âşık olmamızı istiyordu.

Ama bu, benim açımdan pek mümkün değil ve bunu bir türlü kabullenmek istemiyor. İşte tam olarak bu yüzden, şimdi de bir stadyumun, sahaya yakın kenarındaki deplasman tribününde oturmuş, iki yarısı bitmek üzere olan bir maça daha eşlik ediyorum.

"Galatasaray'ımızın ikinci gölü, dokuz numaralı forması ile Acar."

"Doruk."

"Acar."

"Doruk."

Tüm stat ayaklanmış, senelerin ezeli rakibine atılan ikinci gölün sahibinin adını haykırırken ben oturmaya devam ediyordum. Annem ve kız kardeşim de stattaki sevinç yağmuruna tutulmuş, futbolcunun adını haykırıyordu. Ben ise saha kenarına bakıyor ve babamı görmeye çalışıyordum. Çünkü şu an için, atılan golden daha önemli bir konu vardı.

Çünkü babam bir yerlerde, futbolcularını kucağına almaya çalışıyor olabilirdi ve bu, birkaç ay önce ameliyat olduğu beli için iyi değildi. Bendeki mesleki deformasyondu. Ve ben, varlığından hiç rahatsız olmadığım bu deformasyonumu yerine getirip gözlerimle babamı aramaya çalışırken yanımda kendinden geçmiş kız kardeşim omzuma sarıldı.

TAM İSABETHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin