Mission &Love 3

14 8 0
                                    


Eddie, eve girdiğinde Sophia'nın odasından gelen huzurlu sessizlik onu sarhoş etmişti. Yavaşça Sophia'nın odasının kapısına yaklaştı ve ellerini kapının kenarına yerleştirerek içeriyi izledi.
Kızının küçük bedeni, yatakta huzur içinde uyuyordu. Yumuşak bir nefes aldı ve gözlerini kapadı, içindeki endişe bir anlığına kayboldu. Sophia'nın gözleri hep ona güvenmişti, bir babaya duyulabilecek tüm güveni yansıtıyordu. Bu güveni kaybetmek, her şeyden daha zor bir yük olacaktı.

Odaya son bir kez bakarak, geriye çekildi ve kendi odasına doğru ilerledi.
İçeri girdi, kapıyı kapattı ve yalnızca karanlıkla baş başa kaldı. Yavaşça yatağının ucuna oturdu ve ellerini yüzüne geçirdi.

Bugünü düşündü.
Syrene ile geçirdiği saatler, konuşmalar... Yavaşça kafasında o anları sıraladı. Onun çekingen tavırları, duruşu, ama bir o kadar da etkileyici duruşu... Eddie, Syrene'in duygusal mesafesini bir an bile hissedememişti. Tam aksine, onun içindeki karanlıkları ve sırları hissetmişti. Birbirlerine açılmaya başladıkları an, zamanın nasıl geçtiğini anlamamıştı. Syrene ona bir şeyler anlatmamıştı, ama o, her bir kelimenin arkasındaki anlamı sezmişti.

Eddie bir an durdu ve Dustin'in söylediği şey aklına geldi. "Bu kadar süreyi yalnız başına geçirmen, senin gibi biri için zor olmalı, Eddie." Dustin bu sözleri söylediğinde, Eddie ona yalnızca gülümsemişti, ama şimdi bu gülümseme daha derin bir anlam taşır gibiydi.

Eddie, hayatında bu kadar zorlayıcı bir göreve ilk defa adım atıyordu.
Sophia'yı evlat edinmek, onu o prestijli okula sokmak, ve Jason Carpenter'a yaklaşmak...
Tüm bu adımlar, her birinin arkasında tehlikeler, riskler ve keskin köşeler vardı. Ama yine de, Syrene'in yavaşça yaşamına girmesi, ve bu kadar karmaşık ve tehlikeli bir dünyada ona bir insan gibi yaklaşması, onu bambaşka bir noktaya taşımıştı. Kendi duygularıyla bu kadar derinlemesine yüzleşmesi, her şeyin biraz daha karışmasına neden olmuştu.

Ve işte bu kayıtlara son altı günün kalması düşüncesi, bütün o güzel duygulara gölge düşürüyordu.
Kayıtlar kapanacak, ve Sophia'nın okula kabulü için sadece altı gün vardı. Eddie'nin düşünceleri hızla daldı.
Gerçekten de bu kadar kısa süre içinde her şeyi halledebilir miydi? Sophia'nın hayatını güvenceye almak, ona her şeyin en iyisini sunmak, Jason Carpenter'a ulaşmak... Zamanı yönetmek, bir casus için bile zordu.

"Zaman hızla geçiyor," diye mırıldandı, gözlerini tavana doğru dikerek. Syrene'in bakışları, gülüşü, o anki zarafeti bir şekilde aklında kalıyordu.
Ama o da bir görevdi.
Görevini bitirecek, sonra ne olursa olsun...

Eddie derin bir nefes aldı, sonra kapalı pencereden dışarıya bakarak gözlerini gece karanlığına odakladı. "Bir adım daha atmalıyım," dedi, kendi kendine.
Zamanı kaybetmemeliydi. Ama o gece, Sophia ve Syrene arasındaki dengeyi kafasında kurarken, kalbi bir adım daha atmaya karar verdi: "Sabah her şey değişecek."

Bununla birlikte, o gece uyumadan önce bir kez daha Sophia'nın odasına baktı, bir baba olarak düşündü, ve Syrene'in sözleri zihninde yankılandı.
Bu karmaşık dünyada bir şeyleri düzeltebilmek için, belki de bazen en derinlerdeki duyguları dinlemek gerekirdi.

Syrene'in içinden geçen düşünceler karanlık ve karmaşıktı.
O anda, gecenin sessizliğinde, komşularının sürekli laf etmeleri aklına geldi.
Ne zaman ona kötü gözle bakmasalar, o sırada onları bir hiç gibi hissediyordu. Ama, aslında onlara hak vermek zorundaydı.
Ne de olsa, o, bir suikastçıyken, bir yandan da hayatını kamufle etmek için hayat kadını kılığına girmeyi seçmişti.
İnsanlar ona bakarken, bir kadının görünüşüne takılıp kalıyordu, ancak asıl kimliğini kimse bilemezdi.
Suikastçı kimliği ve hayat kadını rolü arasında gidip gelen bir dengeyi kurmak, ona her zaman karmaşık bir şekilde hissedilen bir yalnızlık ve acı bırakıyordu.

Mission&Love||Are You Falling Love?Hikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin