Sophia, sınavlar yaklaştıkça daha da stresleniyordu.
Odasında kitaplar ve notlarla boğuşurken, bir türlü istediği konsantrasyonu yakalayamıyordu.
20 Kasım, yani sınavların ilk günü yaklaşıyordu. Ancak bu tarih Sophia için başka bir anlam daha taşıyordu: dolunay. Dolunay zamanı Sophia'nın olağanüstü yeteneği, yani akıl okuma becerisi, geçici olarak kayboluyordu.
Bu durum, onu daha da tedirgin ediyordu. Çünkü akıl okuyamadığı zamanlarda sınavlarda başarısız olma ihtimali artıyordu.Bunun farkında olan Sophia, çareyi babasına gitmekte buldu. Eddie salonda gazete okurken, Sophia ellerinde birkaç kitapla yanına yaklaştı. Biraz tereddüt ettikten sonra, "Baba," dedi yumuşak bir sesle, "Sınavlar çok yaklaştı ve... şey, beni sınavlara çalıştırır mısın? Yani, senin kadar zeki biriyle çalışmak iyi bir fikir olabilir diye düşündüm."
Eddie gazeteyi indirdi ve kızının yüzündeki gergin ifadeyi fark etti.
Hafifçe gülümseyerek, "Tabii ki seni çalıştırırım, Sophia.
Ama önce bir anlaşma yapalım. Strese girmeyi bırakacaksın, tamam mı? Sınavlar hayatın sonu değil. Bunu unutma," dedi ve elini onun omzuna koyarak cesaret vermeye çalıştı.Sophia başını salladı. "Tamam baba, ama çok zorlanıyorum. Özellikle dolunay zamanı aklım bir türlü toparlanmıyor," diye mırıldandı.
Eddie, Sophia'nın dolunayla ilgili söylediklerini biraz garip bulsa da üzerinde durmadı. Bunun stresin bir sonucu olduğunu düşündü. Hafifçe gülümseyerek, "Tamam, şimdi bu kitapları açalım ve hangi konularda zorlandığını bana anlat. Birlikte hallederiz," dedi.
Syrene, mutfakta yemek hazırlarken ikisini uzaktan izliyordu. Eddie'nin Sophia'ya yardım etmesi hoşuna gitmişti. Ancak Sophia'nın dolunayla ilgili söyledikleri Syrene'in dikkatini çekmişti. Sophia'nın yeteneklerinin dolunay zamanı zayıfladığını fark etmişti, ancak bunu dile getirmedi. Belki de bunu Sophia'nın kendisinden öğrenmesi gerekiyordu.
Eddie ve Sophia çalışmaya başlarken, Syrene içinden şöyle düşündü: Sophia hem Eddie'nin hem de benim düşündüğümüzden daha özel bir çocuk. Umarım bu stresle başa çıkmayı öğrenir.
Sophia'nın sınav hazırlıkları devam ederken, Eddie bir yandan kızını motive etmeye çalışıyor, diğer yandan Jason'la ilgili planlarını gözden geçiriyordu. 20 Kasım, sadece Sophia için değil, Eddie ve Syrene için de önemli bir gün olabilirdi.
Sophia, babası ne kadar anlatmaya çalışsa da hiçbir şey anlayamıyordu.
Gözleri dolmuş bir halde, "Ben hiçbir şey anlamıyorum! Bu çok zor!" diye çıkıştı ve kitaplarını masanın üzerine bırakarak hızla salonu terk etti.
Arkasından, Eddie şaşkın bir ifadeyle bakakaldı. Onu ilk defa bu kadar yılgın ve çaresiz görüyordu."Eddie, bırak biraz sakinleşsin," dedi Syrene, mutfaktan çıkıp eşinin yanına yaklaştı. Eddie, hala kızının gidişine baktığı yerden başını çevirerek Syrene'e döndü. "Sophia normalde böyle olmazdı. Her zaman anlayışlı, sakin bir çocuktu. Bu, onun için alışılmadık bir davranış," dedi endişeyle.
Syrene, Eddie'nin koluna hafifçe dokunarak sakinleştirmeye çalıştı. "Bence biraz dinlenmesine izin ver. Sophia çok zeki bir çocuk ama unutma, 8 yaşında ve dersleri gerçekten ağır. Bu yaşta bir çocuğun kapasitesine göre fazla bir yük var üzerinde. Örnek öğrenci seçilmiş olsa da böyle baskılar bazen onu yorabilir," diye ekledi.
Eddie bir an duraksadı, karısının söylediklerini tartıyordu. "Evet, haklısın. Ama bu bir anda oldu. Sophia her zaman çok çalışkan ve odaklıydı. Ne oldu da böyle davranmaya başladı?" diye sordu.
Syrene bir an düşündü. Eddie'nin haklı olabileceğini biliyordu.
Eddie'ye dönüp, "Belki de sadece geçici bir durumdur. Çocuklar bazen ani tepkiler verirler. Belki biraz sakinleşip onunla konuşmayı denemelisin," diyerek durumu geçiştirmeye çalıştı.
ŞİMDİ OKUDUĞUN
Mission&Love||Are You Falling Love?
FanficSevgi mi? Aşk mı? Aile mi? Ben bunları uzun süre önce kimliğimle birlikte atıp gittim,gereksiz bağlara gerek yok.