Aradan iki gün geçmişti ve Eddie ile Syrene ikilisi arasında değişik bir soğukluk vardı.Sophia, bakışlarını sırayla Eddie ve Syrene'e yöneltti, gözlerinde hâlâ bir şüphe vardı. "Ama... son birkaç gündür hiç konuşmuyorsunuz," diye mırıldandı.
Eddie, Sophia'yı rahatlatmak için gülümsemeye çalıştıysa da gerginliği yüzünden silip atamıyordu."Öyle bir şey yok, tatlım," dedi Eddie, ama sesi biraz zorlanıyordu.
Syrene ise sessizce bir çatal dolusu omlet aldı ve tabağına odaklandı, bakışlarını Eddie'den kaçırarak konuyu daha fazla uzatmamak ister gibiydi.
Ancak Sophia'nın dikkatinden kaçmamıştı.Eddie biraz daha ısrarcı davranıp gerginliği kırmak için Syrene'e dönerek, "Syrene, dün akşam çiçekleri sulamış mıydın?" diye sordu, sıradan bir konuyu açarak konuşmayı rahatlatmayı umuyordu.
Ancak Syrene, ona bakmadan kısa bir yanıt verdi: "Evet, suladım."Bu soğuk ve kısa yanıt, Eddie'nin içinde beliren buruk duyguyu daha da artırdı.
Birkaç gün önceki o yakın anları, aralarındaki o anlık bağ ve sıcaklık, şimdi uzak bir hatıra gibi görünüyordu.
İkisinin de bu evliliğin gerçek olmadığını hatırlamak için gösterdikleri bu çaba, aralarındaki bağı daha da karmaşık hale getiriyordu.Sophia, yeniden kaşlarını çatarak onları süzdü ve "Sanki eski halinizde değilsiniz," dedi alaycı bir çocuk masumiyetiyle.
Eddie derin bir nefes aldı ve gülümseyerek, "Belki de uykusuz kaldık diye böyleyizdir," diyerek konuyu kapamaya çalıştı.Tam o sırada, servis korna çaldı ve Syrene hızla Sophia'nın çantasını uzattı. "Servis geldi, hadi bakalım! Güzel bir gün geçir," diyerek onu öpüp uğurladı.
Sophia isteksizce kalkıp dışarı çıkarken, geride kalan sessizlik, Eddie ve Syrene'in arasında daha da ağırlaştı.Sophia servise bindikten sonra, evin sessizliği ikisi için daha da fark edilir hale geldi. Syrene çantasını alıp işe gitmek için hazırlandığında, Eddie de kliniğe gitmek için üstüne ceketini geçirdi.
Koridorda yan yana ilerlerken, aralarındaki mesafeyi korumaya çalışıyorlardı.
İkisi de birbirine kısa ve kaçamak bakışlar atsa da, hiçbir şey söylemeden evden çıktılar.Syrene taksiye binip yola koyulduğunda, aklı istemeden Eddie'ye kaydı.
Son birkaç gündür yaşadıkları tuhaf çekim ve soğukluk arasında kalmak onu yoruyordu.
Bu anlaşmalı evliliğin sınırlarını korumanın zorlaştığını fark ediyordu. Eddie'yle geçirdiği anlar, onu hem rahatlatıyor hem de karmaşık duygulara sürüklüyordu.Eddie ise kliniğe vardığında zihni hâlâ Syrene ile doluydu.
Birkaç gün önceki o samimi uyanma anını hatırlıyor, Syrene'in başını göğsünde hissettiği o kısa anı zihninden çıkaramıyordu.
O sabahın ardından aralarına mesafe koyma çabası daha da belirgin hale gelmişti. İşine odaklanmak istese de, içindeki karmaşa ona engel oluyordu.Eddie, kahvesini tazelemek için ayağa kalkmıştın fakat elindeki kahve kupasıyla olduğu yerde kaldı, şaşkınlıkla karşısında duran Bayan Handler'a baktı.
Normalde kliniğe gelmeyen, sadece acil durumlarda ortaya çıkan Bayan Handler'ın bu ziyareti, Eddie'nin kafasında soru işaretleri yaratmıştı.
Kendini toparlayıp, sakince sordu:"Bir sorun mu var, Bayan Handler?"
Bayan Handler gözlerini Eddie'nin üstüne dikti, gözlerinde gizemli ve ciddi bir ifade vardı. "Asıl ben sana soracaktım bunu, Eddie," dedi. "Son görevlerini tamamlamakta biraz yavaşladığını fark ettik."
Eddie kaşlarını çatarak, hafif bir gerginlik hissetti.
Son birkaç gündür Syrene'le yaşadığı duygusal karmaşa yüzünden görevlerine tam olarak odaklanamadığının farkındaydı. "Elimden geleni yapıyorum," diye yanıtladı. "Sadece... bazı şeyler zaman alabiliyor."
ŞİMDİ OKUDUĞUN
Mission&Love||Are You Falling Love?
FanfictionSevgi mi? Aşk mı? Aile mi? Ben bunları uzun süre önce kimliğimle birlikte atıp gittim,gereksiz bağlara gerek yok.