Katiller cetesi

29 18 17
                                    

Kardeşleri dediler ki: "Biz güçlü bir topluluk olduğumuz hâlde, Yûsuf ve kardeşi (Bünyamin) babamıza bizden daha sevgilidir. Doğrusu babamız açık bir yanılgı içindedir."(3)

(3) Yûsuf ile Bünyamin bir anadan, diğer kardeşler ise başka anadan idiler.
9. "Yûsuf'u öldürün veya onu bir yere atın ki babanız sadece size yönelsin. Ondan sonra (tövbe edip) salih kimseler olursunuz."

10. Onlardan bir sözcü, "Yûsuf'u öldürmeyin, onu bir kuyunun dibine bırakın ki geçen kervanlardan biri onu bulup alsın. Eğer yapacaksanız böyle yapın" dedi.

11. Babalarına şöyle dediler: "Ey babamız! Yûsuf hakkında bize neden güvenmiyorsun? Hâlbuki biz onun iyiliğini isteyen kişileriz."

12. "Yarın onu bizimle beraber gönder de gezip oynasın. Şüphesiz biz onu koruruz."

13. Babaları, "Doğrusu onu götürmeniz beni üzer, siz ondan habersiz iken onu kurt yer, diye korkuyorum."

14. Onlar da, "Andolsun biz kuvvetli bir topluluk iken onu kurt yerse (o takdirde) biz gerçekten hüsrana uğramış oluruz" dediler.

15. Yûsuf'u götürüp kuyunun dibine bırakmaya karar verdikleri zaman biz de ona, "Andolsun, (senin Yûsuf olduğunun) farkında değillerken onların bu işlerini sen kendilerine haber vereceksin" diye vahyettik.

16. (Yûsuf'u kuyuya bırakıp) akşamleyin ağlayarak babalarına geldiler.

17. "Ey babamız! Biz yarışa girmiştik. Yûsuf'u da eşyamızın yanında bırakmıştık. (Bir de ne görelim) onu kurt yemiş. Her ne kadar doğru söylesek de sen bize inanmazsın" dediler.

18. Bir de üzerine, sahte bir kan bulaştırılmış gömleğini getirdiler. Yakub dedi ki: "Hayır! Nefisleriniz sizi aldatıp böyle bir işe sürükledi. Artık bana düşen, güzel bir sabırdır. Anlattıklarınıza karşı yardımı istenilecek de ancak Allah'tır."

19. Bir kervan gelmiş, sucularını suya göndermişlerdi. Sucu kovasını kuyuya salınca, "Müjde! Müjde! İşte bir oğlan!" dedi. Onu alıp bir ticaret malı olarak sakladılar. Oysa Allah, onların yaptıklarını biliyordu.

20. Onu ucuz bir fiyata, birkaç dirheme sattılar. Zaten ona zarar veriyorlardı.

Adil Hoca, Kur'an'dan bir meal okuyup Fatih'e döndü ve şöyle dedi: "İşte evlat, bunlar Allah'ın Hz. Yusuf'a çektirdikleri, bu bir imtihandı. Seninki de bir imtihan olacak. Öyle büyük bir imtihan ki, karşımda öyle bir düşman var ki, belki de kardeşini, arkadaşını, ailenden birini satın alıp seni etkisiz hale getirecek güçte olan biri. O yüzden sakın umutsuzluğa kapılma. Sen eğer seçilmiş kişiyi bulursan, bunların üstesinden gelecek gücüm ve kuvvetim var. O yüzden sabır, sükunet ve imanla bekle, olur mu?"

Fatih bu sureyi biliyordu, ne demek istediğini anlamıştı. Adil Hoca'nın, "Yusuf gibi kuyuya atılmam, pazarlarda satılmam, Mısır'a Sultan olmama engel değildi,"  düşündü. "O yüzden kendime gelip savaşı meydana çekmem lazımdı," diye geçirdi içinden. Adil Hoca'ya, "Kudretim de, aklımda da Allah'a emanet. Ben Fatih Sultan Mehmet torunu Fatih Dündar, elbet bunun da üstesinden gelecek güce sahibim. Damarlarımda akıyor," dedi.

Adil Hoca, Fatih'e gülümseyerek çekmecesinden bir mektup çıkardı. Eski bir mektuptu. Fatih şaşkınlıkla bakarken okumaya başladı:

"Ben Sultanlar Sultanı Sultan Murat Han, bu mektubu doğudaki en büyük düşmanım ve en yakın soydaşım olan Süleymanoğlu Kasım’a gönderiyorum. Sen kim, kudreti düşük olduğu halde benim yardımıma koşan en iyi dostum Osmanlı olarak sana can ve mal borcumuz var. Sen ki, yeri geldiğinde bize isyan edip geri geldiğinde ise dost olan Emir Kasım, bu sözler sana ders olsun. Oğlum Mehmet tahta oturduğunda sen olma diye idam fermanını yazdım. Ettiklerin sadece bana olsa affederdim, ama sen benim Yeniçeri kullarıma kıydın, akıncıların silahsız olduğu halde canlarını aldın. Yüce Peygamberimiz Muhammed Mustafa’nın 'Merhamet etmeyen, merhamet bulamaz' sözüne karşın sana merhamet edersem, merhametsizliğin ile ölen dindaşlarımı, askerlerimi, mazlum kullarımı unutarak bunu yaparsam, Allah beni iki cihanda da kahır eylesin. Sana son sözüm: Allah günahlarını affetsin."

Fatih'in rüyası Hikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin