dahi zeka (Deccal)

2 1 0
                                    


**Alex:** 
Çabuk uyanmışsın, genelde geç kalkarsın.

**Michael:** 
Olabilir, bugün erken kalkasım geldi. Sen nasılsın? İşe mi? Gene baba.

**Alex:** 
Evet, Kuzey Irak’a gideceğim. Devlet işleri işte, bilirsin, bu işler ne zaman biter belli değil. Sen kendine iyi bak, olur mu?

**Michael:** 
Olur tabii, kocaman adam oldum zaten. Sen takılma bana.

**Alex:** 
Ben sana güveniyorum oğlum. Her zaman bana layık evlat oldun.

**Michael:** 
Ben senin oğlunum baba, her zaman sana layık olacağım.

**Alex:** 
Şimdi gidiyorum, gelince konuşacak çok şeyimiz olacak oğlum.

**Michael:** 
Tabii baba, Tanrı seni korusun.

**Alex:** 
Seni de oğlum.

---

Sonunda yola çıkmıştı. İlk uçakla Kuzey Irak’a gidip şu problemleri çözmesi lazımdı. Ama oğlu Michael’ı bırakmak istemiyordu; dengesiz bir karakteri vardı. Geçen gece kızın birini uyuşturucu içirerek ölümüne neden olmuştu. Hapishaneden zor kurtulmuştu ama biliyordu ki onun oğluydu ve iyileşmesi lazımdı. Onun için hastaneye götürülecekti. Amerika zaten karışıktı, bir de oğlunun bu işleriyle anılmak istemiyordu. Kızın ailesine para ile susturmuş ama bir kişi susmamıştı. O kişiyle etkisiz hale gelene kadar oğlunun güvende kalması lazımdı. Tek sorun, kızın Türk olmasıydı. Bir Türk kızına bunu yapması çok kötü olmuştu. Çünkü Türkler bunun hesabını elbet sorardı, hem de en ağır şekilde. Bunu da biliyordu. Bunu hesabını soracak kişi ise elinden kaçırdığı kızın abisi, Devran Kurtçu olacaktı. Bunun hesabını en ağır şekilde sorabilecek tek kişi oydu. Oğlunun burada saklanırken onu bulsunlar diye adamlarını onun üstüne saldı. İşleri zordu. Devran Kurtçu eski istihbaratçıyı, nerede, ne zaman olacağını, belli olmayan biriydi. Onun için oğlunu iyi saklansın diye, Diego'nun adamı olan Sanchez'e vermişti; en akıllı, en zeki adamıydı. Tabii ki Diego'nun kararıydı ama bilmedikleri bir şey vardı; karşılarında bir istihbaratçı ve Türk'tü.

---

**Washington, Amerika**

Devran, bütün hazırlıklarını yapmış ve kardeşini ölümüne neden olan Michael’ı bulmak için Washington’dan yola çıkmıştı. Nerede olduğunu bilmiyordu ama bulabilecek kadar akıl ve teknolojiye sahipti. Yoluna devam etti. Michael’ın bir yıl içinde 17 kıza uyuşturucu içirip tecavüz ederek öldürdüğü biliniyordu. Ama kimsenin onu suçlayacak cesareti ve delili yoktu. Devran’ın onu suçlamaya ihtiyacı yoktu, onun canını almak derdindeydi. Onca masumun ve kardeşinin intikamını almak için çıkmıştı yola. İyice hazırlandı ve yola çıktı. Bilgisayarından Michael’ın telefonunu ne zaman kullanacağını beklemeye başladı. Çok uzun sürmeyeceğini biliyordu. Bir petrole girip, kendine kahve ve yiyecek bir şeyler aldı ve beklemeye koyuldu. Ve sonunda, yaklaşık 20 dakika sonra telefon sinyali gelmeye başladı. Michael, Washington çıkışında bir köyde eski bir kulübede kalıyordu. Sinyaller oradan geliyordu. Hemen harekete geçti. Arabasını o köye doğru sürdü. Washington kuzeybatısında kalan bu köy neredeyse terk edilmiş, kimse tarafından bilinmeyen bir yerdi ama Devran’ın oraya gitmesi lazımdı. Önce oğlunu, sonra da Alex’i öldürecekti. Öylece herkesin intikamını almış olacaktı. Ama başlarına aldıkları beladan habersiz olan Alex ve Diego, planlarını ortaya koymak üzereydi.

---

**Michael**

Michael yine kafayı çekmişti, kafası bir milyon, yatıyordu. Arkadaşı Jerry arayarak biraz daha hap istedi. Bu, onun sonu olacağını bilmeden telefon kullanmıştı. Oysa Sanchez ona kullanmaması gerektiğini önceden söylemişti. Bu yaptığının nasıl bir şeye sebep olacağını bilmiyordu. Frankes gelmeden telefonu yok etti, kimse görmemişti zaten. Telefonda babasının eski sandığında bulunan bir telefon vardı; kimse bilemezdi. Onu alıp oraya koydu ve beklemeye koyuldu. Geri gelene kadar bir viski ve bir çikolatayla idare etti. Yerinin gelmesi uzun sürecekti. Gece yarısını bulurdu çünkü eski evlerindeydi ve eski evleri Washington’da değildi, o yüzden uzun sürecekti. Sanchez’e çaktırmadan getirdiği haplardan birkaç tane attı. Son iki senede önceki çıkan sakalları, sonra saçları dökülmeye başlamıştı. Artık bu linet onu öldürmeye başlamıştı. Kimse bir şey yapmasa da yakında ölürdü zaten. Ama başına gelecek, öyle yavaş yavaş bir ölüm değildi. Bunu o da biliyordu. Ne kadar babasının arkasına saklansa da bir gün birinin onu parça parça edeceğini, kız kardeşinin, ablasının ya da karısının hesabını soracağını biliyordu. Çünkü 17 kişinin ölümüne sadece bir yıl içinde sebep olmuştu. Sırf iki dakikalık zevk için, hayatlarını onlardan koparmıştı ama bu, onun umurunda değildi. O da babası gibi gaddar, acımasız ve kibirli bir insandı ama başına gelecekleri halen bilmiyordu.

Fatih'in rüyası Hikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin