Elif'in gidişiyle ev yine sessizliğe gömülmüştü. Evin içinde yankılanan sesler onun varlığıyla doluyken şimdi her şey durgun, hareketsizdi. O gittiğinde, sanki üzerimde ağır bir yük bırakmıştı. Evde yine yalnız, yine düşüncelerimle baş başaydım.Mutfakta Elif'le birlikte içtiğimiz çay bardakları hala masanın üstündeydi. Ona her şeyi anlatmıştım; Hasan'la olan bağımı, onun sessizliği karşısında hissettiklerimi, bir türlü anlam veremediğim bu evin ağır havasını... Şimdi, Elif'in gitmesiyle birlikte bu sessizlik içime doluyor, düşüncelerim içinde her şeyi daha yoğun hissetmeye başlıyordum.
Bu evde sessizlik, duvarlara sinmiş gibiydi. Hasan'ın sessizliği de bu evin bir parçası olmuştu, ama bugün bu sessizlik bana daha farklı bir ağırlık veriyordu. Elif'in bana söylediklerini düşündüm; Hasan'a karşı daha açık olmam, hissettiklerimi anlatmam gerektiğini söylemişti. Ama bu evin havası, bazen beni kelimelerimden bile mahrum bırakıyordu. Sanki söyleyeceklerim bu duvarlara çarpıp geri dönüyordu.
Kendi kendime iç çekip etrafı topladıktan sonra odama geçtim. Yatağın kenarına oturup derin bir nefes aldım. Hasan'ın sessizliği ve bana anlatmadığı şeyler, yavaş yavaş aramızda görünmez bir duvar örüyordu sanki. Onun sessizliğini anlamak, içimdeki soruları ve merakı bastırmak giderek daha da zorlaşıyordu.
Bir süre öylece, düşüncelerimle baş başa oturdum. Evliliğimi düşündüm, ailemi, Hasan'ın ailesini ve ortada dönen gizli saklı işleri. Bu ailede bir şey vardı. Dışarıdan herkes normal salgın bir aile olarak bilir hatta bende öyle biliyordum. Lakin gelin olarak girdiğim bu evde bir huzursuzluk vardı. Umarım kötü şeyler çıkmazdı bu huzursuzluktan.
Derin bir nefes alıp yatağımdan kalkarak odadan çıktım. O sırada, Hasan tarladan dönmüş olmalı ki, ayak seslerini duyunca irkildim. Gözlerim kapıya kaydı ve onun içeri girdiğini gördüm. Üzerindeki yorgunluk yüzüne sinmişti; ama o, her zamanki gibi sessizce duş almak için banyoya yöneldi. Görüş açımdan çıkmadan önce bana kısa bir an baktı, gözlerinde yorgun ama sakin bir ifade vardı. Ben bir şey yapmasını beklerken o tekrar önüne dönerek tamamen kayboldu.
O gittikten sonra hazırladığım yemekleri ısıtmak için mutfağa geçtim ama tencereye dokunduğumda buna gerek olmadığını fark ederek masanın yanında ki sandalyeye oturdum. Oturmam ile Hasan'ın mutfağa girişi bir olmuştu.
Banyo yapmamıştı, tarladan geldiği gibiydi hala. Buna anlam vermeyerek baktım. Elinde defteri vardı belli ki bir şey söyleyecekti.
Hasan, gözlerimin içine baktı. Yüzünde yine o kendine özgü, derin ama mesafeli bir ifade vardı. Bir süre sessiz kaldı, sanki düşüncelerini toparlamak istiyormuş gibi. Sonra defterini çıkardı, dikkatlice yazmaya başladı:
"İşin yoksa banyo da sırtımı keseler misin?"
Yazdığını okuduğumda yutkundum. Bunu beklemiyordum yakınlaştığımız o günden sonra belli ki bu tür şeylerden çekinmeyecekti.Bir anda kalbim hızla çarpmaya başladı. O an, Elif'in bana verdiği cesaret dolu tavsiyeler zihnimde belirdi: "Daha açık ol, hislerini göstermekten çekinme." Hasan'a bu güveni ve yakınlığı hissettirmek için belki de ilk adımı benim atmam gerekiyordu.
Yüzümde hafif bir tebessüm belirdi ve yavaşça başımı salladım. Hasan'ın yüzünde beliren rahatlamayı ve hafifçe yumuşayan bakışlarını fark ettim. Bir süre sessizce birbirimize bakarak kaldık.
Banyoya doğru yürürken düşüncelerim ve kalbim birbirine karışmıştı. Hasan'la aramızdaki bu sessiz anlaşma, söyleyemediğimiz ama hissettiğimiz tüm duygular, şu an daha yoğun ve anlamlı geliyordu. Banyoya girdiğimizde, Hasan çoktan sırtını dönmüştü, başını hafifçe eğmiş, bana güvendiğini gösteren bir teslimiyetle bekliyordu.
YOU ARE READING
YANKISIZ - BERDEL
Teen FictionZeynep, sessizliğin içinde Hasan'ın gözlerine baktı; ona doğru adım atmak istedi, fakat kalbi öyle hızlı çarpıyordu ki kendini frenlemek zorunda kaldı. Bu odada sessizlik her zamanki gibi ağırdı, ama bu kez başka bir anlam taşıyordu. Hasan'ın bakışl...