Zeynep'in Hasan'la evlenip yeni evine gelmesinin üzerinden bir hafta geçmişti. Köyde, yeni gelin için "görmeye gitme" adeti yapılacaktı. Köylü kadınlar, yeni evliliği kutlamak, Zeynep'i görmek ve ona hediye getirmek için, büyük bir heyecanla Hasan'ın evine gelmeye hazırlanıyorlardı. Bu, köyde adetten sayılırdı; bir hafta boyunca gelinin eve alışması beklenir, sonrasında köylü kadınlar toplanıp yeni gelini görmek için topluca ziyarete giderdi.
O gün, Zeynep sabahın erken saatlerinde kalktı. Kayınvalidesi Saadet Hanım da onunla birlikteydi. Zeynep'e ne giymesi gerektiğini anlatıyor, ziyaret için gerekli hazırlıkları yapması konusunda onu yönlendiriyordu. Zeynep, içinde biraz korku, biraz heyecan vardı; köylü kadınların nasıl sorular soracağını, ona nasıl bakacaklarını düşündükçe içinde büyüyen bir endişeyi bastırmaya çalışıyordu. Hasan ise, her zamanki gibi sabah erkenden evden çıkmıştı. Misafirler için yapılan bu hazırlıklardan uzak durmayı tercih etmişti.
Zeynep, o sabah özenle hazırlanmıştı. Üzerine sade ama zarif bir elbise giymiş, saçlarını örüp başına beyaz bir başörtüsü takmıştı. Yüzünde hem tatlı bir gülümseme hem de hafif bir çekingenlik vardı. İçinde, köy kadınlarının meraklı bakışlarını hissettiği için biraz huzursuzdu. Evin içine o gün, kayınvalidesi Saadet Hanım'ın hazırladığı ikramlar ve mis gibi çay kokusu yayılmıştı.
Öğlene doğru, köyün kadınları tek tek Hasan'ın evine gelmeye başladı. Saadet Hanım, gelen misafirleri kapıda karşılayıp içeri buyur ediyor, onları oturma odasına yerleştiriyordu. Evin içinde bir uğultu başlamış, herkes sabırsızlıkla gelini görmek için beklemeye koyulmuştu. Zeynep, odanın köşesinde, başı hafifçe öne eğik oturuyordu; üzerindeki dikkatli bakışlar onu hem utandırıyor hem de kendini köyün meraklı gözleri altında sınavda gibi hissettiriyordu.
Kadınlar, Zeynep'in yanında toplanıp onu baştan aşağı süzmeye başladılar. Yaşlı bir teyze, elini Zeynep'in başına koyarak yumuşak bir sesle "Maşallah, güzel kızmış," dedi. Hemen yanındaki diğer kadınlar da başlarını sallayarak ona katıldılar. Ancak bakışlarında, Zeynep'e duydukları merakla karışık bir kıskançlık da vardı. Zeynep'in güzelliği dillere destandı, fakat şimdi Hasan gibi içine kapanık ve dilsiz bir adamla evlenmiş olması, birçok kadın için anlaşılması zor bir durumdu.
Zeynep'in yanına oturan Hatice teyze, merakla ona eğilerek "Nasıl gidiyor kızım, Hasan'la alışabildin mi?" diye sordu. Zeynep, bu soru karşısında hafifçe gülümsedi, başını aşağı yukarı salladı ama çekinerek çok fazla bir şey söylemedi. Köy kadınları, Zeynep'in bu mahcup halini görünce birbirleriyle bakışarak anlamlı bir şekilde başlarını salladılar. Hemen ardından başka bir kadın araya girerek, Zeynep'in yanaklarına bakarak konuşmaya başladı:
"Aman Zeynep, Hasan gibi suskun bir adamla nasıl anlaşacaksın? Bakma öyle sessiz durduğuna; zor olur dilsiz bir adamla yaşamak," dedi ve ardından hafif bir tebessümle Saadet Hanım'a dönerek, "Ama sen de biliyorsun ya, böyle suskun bir adamla evlenmek... Allah kolaylık versin!" dedi.
Bu sözler, Zeynep'in içinde bir burukluk yarattı. Köy kadınlarının bakışları altında Hasan'la evliliğini savunmak zorunda kalacağını düşünmemişti. Hasan'ın dilsizliği ve içine kapanıklığına rağmen, Zeynep onu anladıkça, bu zoraki evliliğin içinde bir huzur bulmuştu. Fakat bu huzuru, köydeki kadınlara anlatmak mümkün değildi.
Bu sırada Saadet Hanım, gelinine destek olmak amacıyla köy kadınlarına dönüp kısaca Hasan'ın ne kadar güvenilir ve çalışkan biri olduğunu anlattı. "Benim oğlum dilsiz olabilir ama gönlü bol, ailesine bağlıdır," dedi, yüzünde güçlü bir ifade vardı. "Zeynep de onu anlamaya çalışıyor. Onlar, Allah'ın izniyle zamanla birbirlerini daha iyi tanıyacaklar."
![](https://img.wattpad.com/cover/381070402-288-k346675.jpg)
YOU ARE READING
YANKISIZ - BERDEL
Ficção AdolescenteDokunayım mı Hasan? Senin bana dokunduğun gibi ben de sana dokunayım mı hı erim?" Kısık sesimle konuşarak ellerimi hareket ettirdim. Gözlerine kenetlediğim gözlerime bakarak başını salladı. İstiyordu beni istediğini zaten biliyordum ama bunu göster...