Açıklamalar:
Kitapta geçen filmler ve kitapların bazılarını çok severim ama bazılarında da eh işte, karaktere göre yazıyorum, her fikir ve her sanat eseri benim değil, inanın ben animasyon bağımlısı değilim mesela... Yani tüm ismi geçenleri size önermiyorum, sadece onların izlediklerini okuduklarını paylaşıyorum, onlar da cuma iş çıkışı bir film izlemekten, hafta sonu sabah kahvaltısından sonra kitap okutmaktan keyif alan birileri işte. Yani siz kendiniz eleyin seçin, baktık en baştan paylaşan bulunamıyor, ben bitirince bakarım listesine.
Kitabın bitiş bölümü, 36 olur gibi duruyor. En uzun bölüm rekorunu almış bu bölümde ve kitabın her şeyi belli, her şey olması gerektiği gibi, başı sonu ortası kurgulandı, 36 bölümlük bir yolculuk bize yeter diye düşünüyorum. Bakalım. Umarım keyif alırsınız. Yorumlarda görüşürüz!
18: İKİ ŞEY HAYAT KURTARIR, KAVUŞMALAR VE HEIMLICH MANEVRASI
Birilerinden hatıra kalsın diye sakladığım eşyalara, kim benden kalanların peşine düşmüştür diye sorgulayışlarıma, zayıf noktamın, sevginin rekabetine kapılışlarıma
Yeni Türkü, Fırtına / Şarkı Söylemek Lazım, Sezen Aksu (Herkes için)
Aşk Durdukça, Yüksek Sadakat / I've Never Been There, Yann Tiersen / She Loves Him Still, Stevie Nicks (Dehri, Aslan)
As You Are, The Weekend/ Wildflower, 5 Seconds of Summer (Batıhan, Dilara)
"Filmin kurgu olduğu su götürmez bir gerçek. Ne var ki içinde bana ait olan bir hakikat var; bana ait bir sevgi." Charlotte Wells
En karanlığın anlamı hep aydınlığa kavuşunca biliniyordu, ben daha kavuşmamıştım ama ışığı görüyordum ve umutsuzluğa kapılmaktan imtina ediyordum.
Kabalığa ve düşüncesizliğe tahammül edememekten ayrı bir zorum vardı, annem ve babamın tartışma esnasında birbirlerine kurdukları gaddar sözcükler, ağızlarından dökülen iğrenç, sokak ağzı diye tanımlanan kelimeler ve tavırlar benim hayatıma da yapışacak diye düşünürdüm. Tartıştıkları anlar odadan çıkmaz, çarpılan kapıları duymamazlıktan gelirdim, annem ağzına geleni sayardı, sesi yalnızca bağıracağı zaman oradaydı, kahvaltı masasında oturduğumuz anlar bir kavganın patlama ihtimaline karşı tatil günlerinden nefret ederdim. Bir zamanlar hayranlık duyduğum bu kadın ve adamın, yolda görsem küçümseyeceğim insanlara dönüşmesine şaşırırdım.
Pazar günlerinden hazzetmezdim, herkesin evde olduğu günlerdi bunlar, babamın tayini çıkmadan önce.
Dün, Aslan'ın mutfağında yorgun düştükten sonra gitmek istemiştim. Aslan, sanki yüzümde yeni çizgiler oluşacak kadar yorgun düştüğümü anlamış, başını sallamakla yetinmişti, kendi alanıma ihtiyacım vardı.
Kapıya yöneldiğimde, ''Yarın Pazar,'' demişti, sesi bir tık yüksek çıkmıştı, ona dönmüştüm, bir eli ensesini ovarken ona bakmıştım, gerginliğini, bana tekrar baktığındaki bakışlarındaki isteği anlamaya çalışmıştım. ''Bana sabah kahvaltısına davetlisin.''
''Efendim?'' demiştim afallayarak, böyle bir daveti beklemiyordum. Birlikte sabah kahvaltısı yapmayalı sekiz yıl geçmiş olmalıydı.
''Bu konuşma yorgunluğumuz yüzünden bitti. Yarın başka bir konuşma başlatacağız,'' dedi otoriter, biraz da benim ne cevap vereceğini bekleyen temkinli bir ifade ile. Bir adımda bana yaklaştı. ''Mesafe istemiyorum. Hepsine doydum.''
ŞİMDİ OKUDUĞUN
GELECEKTEN GELEN MASAL
Teen FictionAraya yıllar giren, bir varmış bir yokmuş derken yaz'ı deviren bir masal bu, kalabalık masaları yaşam alanı yapan çocukların masalı, geleceğe umutla bakmak için çabalayanların, ama önce savrulanların, çok savrulanların ve savrulurken birbirlerini bu...